İnsanlık Görsünler
Son zamanlarda sıkça söz edilir oldu. Kilise restorasyonu, vakıf yasaları, tapu vermelerden. Takdir edersiniz ki sizlerde de olduğu gibi benim de nazarı itibarı ile dikkatimi celp etti bu iyi niyetin ve cömertliğin karşılığı var mıydı diye şöyle bir araştırayım dedim.
İlk dikkatimi çeken önceki yıllarda Rum patriği Barholomeos un CBS televizyonuna verdiği beyanatı.
TÜRKİYEDE kendimi çarmığa gerilmiş hissediyorum bu sözler fener Rum patriği Barholomeos' a ait imiş patrik bu sözleri söylerken bireysel düşüncelerini mi açıklıyordu?
Yalnız mıydı, yok değil imiş Yunanistan dış işleri bakanlığı sözcüsü.
Grigoris Delavekuras, fener Rum patriği Barholomeos' un yaptığı bu açıklamayı herkes dikkate almalı demiş.
Yunanistan anayasasının 3. Maddesi aynen şöyle imiş Yunanistan'ın resmi dini Ortodoksluktur dinin başı Konstantinopolis'tedir. (İstanbul)
Ne demek şimdi, onlar öyle dediler de öylemi olacak
Tabii ki biz adamların dinine falan karışmayız ister ana yasalarına yazsınlar ister yazmasınlar
Ancak İstanbul'u onlar rüyalarında görürler o biraz zor işte.
Derseniz ki sen rüyanda mı görüyorsun İstanbul'u, vallahi ben rüyamda da göremiyorum hayatımda bir kere gittim İstanbul'a o da son yüz yıllın en çok karı o yıl yağmış evde oturduk yollar bile kapanmıştı o da bizim şansızlığımız ne yaparsın!
Rum patriği konuşmuş işte çarmığa gerilmeler falan hiç öyle bir şey olur mu, öyle bir şey olsaydı bizim basın mutlaka onu yazardı öyle değil mi? Yok öyle bir şey
Camiler, kiliseler, manastırlar yan yana herkes inandığı gibi ibadetini yaşama özgürlüğüne sahiptir öyle değil mi? İnsanlık içinde lazım bir şeyler yapmak.
Bizimkilerde hemen sorarlar kimden çıkacak bu restorasyon paraları ,ne gibi getirisi olacak, hesap kitap yaparlar. Sen ben vereceğiz tabii ki,ona da Avrupa birliği projesi mi yardımcı olacak, yoksa dünya bankası mı? Sen yap iyiliğini at denize balık bilmezse Halik bilir, derler.
Ya adamlar Türkiye'ye gelmeye niyetleri varsa fakat geçerken şöyle bir ibadet edelim derlerse de ibadethanelerini harap bir şekilde görürlerse ayıp olmaz mı , birde düşünsene tertemiz restore yapılmış pırıl pırıl kiliseler, manastırlar derken, geçenlerde sumene manastırına hacca gitmiş vatandaşlar TV' lerde gösterdiler. Ne kadar güzel bir şey değil mi? TVciler Trabzon da bizim esnafa soruyorlar, nasıl buranın ibadete açılması iyi oldu mu, ne dersiniz diye soruyorlar. Vallahi bir kişi de kötü oldu demedi göründüğü kadarıyla. Bakın bizler ne kadar hoş görülü insanlarız. Fakat esnafın şikayetleri var. Kendilerinden alışveriş yapmıyorlarmış manastıra hacca gelen vatandaşlar, oda olsa iyi olacak imiş, yavaş yavaş acele etmeye gerek yok.
O gelenlerin çocukları yakınları hiç mi bir şeyler istemeyecekler, ta oralara gittiniz de bize bir hediye bile getirmediniz demezler mi? Nasıl ki bizimkiler hacca gidiyorlar da oralardan hediyeler alıyorlar, eli boş dönmüyorlar. Zamanla onlarda alışırlar böylece işler açılır.
Bu arada Van'da ki ermeni kilisesini de unutmayalım. 12 Eylül referandum sonrası ibadete açıldı. Ne güzel oldu insanlar akın akın vana geldiler. İleriye doğru daha iyi olacak inşallah. Belki hep duyarlardı Van'ı, Fakat gelemezlerdi. Şimdi restoresi yapılmış pırıl pırıl kilise. Biz yine söylüyoruz, insanlık öğrensinler.
Fakat bir şey takılıyor zihnime bir yerlerde okumuştum yanlış mı doğrumu bilmiyorum. İstanbul'da bir Rum patrikhanesi var imiş, patrikhanenin birde ön kapısı var imiş. O kapı yıllar öncesinden kapatılmış bir daha da açılmamış. Kapının adına da kin kapısı demişler. O kapı bu günlerde açıldı mı açılmadı mı bilmiyorum. Fakat adı çok çirkin. Kin kapısı
Şahsen benim hiç sevmediğim bir kelime haznesi. Bakın bu kadar güzelliklerin arasında bu kelime benim moralimi bozdu. Hani bizler her ne kadar inançlarımız farklıda olsa, aynı Tanrının kullarıydık, aynı Âdem ve Havva'dan olmuştuk
Hani İsa Aleyhisselam Mesih olarak dünyaya gelecekti de, ecüc mecüce karşı birlikte mücadele edecektik. Ne şimdi bu kin kapıları falan? İnsanlığı hep birlikte yaşatalım kin ile insanlık yan yana yakışmıyor. Sizlerce de öyle değil mi? Neyse bırakalım şimdi bunları da tapuları verirken biraz daha dikkatli olalım derim.
Hep anlatırlar 45 tevzihinde tapu dağıtılırken memurlar çıkmışlar, arazinin başına yazmışlar doğu çalılık, batısı orman, kuzey dere, güney yol. Atıyorum üç dönüm.
Tabii ki bizimkiler durur mu, ormanı öteye öteye itelemişler. Derenin yatağını da biraz daha oyana değiştirmişler. Çalılığı zaten tedavülden kaldırmışlar. Yolu da meranın ortasından geçirmişler. Bizimkilerin üç dönüm yeri olmuş on dönüm. Sen yaparsın, daha komşu durur mu, o da ormanı, çalılığı dere yatağını iteleye iteleye geliyor öteden beri. Bu iki komşu birleştirmiş tarlaları olmuşlar sınır komşusu. Alışkanlık olmuş ya itelemek, bunları artık sınırda tutmuyor koymuşlar araya bir büyük taş, sabah erken kalkan başlamış bu seferde taşı n yerini komşusunun yerine doğru itelemeye. o koca taş bir oyana gidiyormuş bir buyana. tutuşmuşlar iki komşu kavgaya. Baş edememişler çağırmışlar tapudan memur. Memurun elinde tapular, söyleyin şimdi siz neyin kavgasını yapıyorsunuz, bizimkiler ikisi birden bize sınırımızı göster. Memur bey, elindeki tapuya bakıyor tapuda çalılık, ormanlık, dere yol yazıyor. Fakat dere yatağının yeri değiştirilmiş, yolda meranın ortasından geçtiğinden tapu memuru elindeki tapuya göre araziyi bulmakta müşküle düşüyor. Bakıyor bir şey anlayamıyor siz emin misiniz bu tapular buraya mı ait? Bizimkiler evet.
Tapuda üç dönüm gösterilen arazi, on dönüm. Öbür arazinin tapudaki yeri dört dönüm gösterilen yer on dört dönüm. Memur çıkamaz işin içinden.
Ya dayı bana burada orman çalılık mera var yazıyor dere yatağının zaten yeri değiştirilmiş hiç yok burada dayı cevap olarak senin o dediklerini bende bilmiyorum onlar nereye düşüyor söyle bana da o tarafa doğru sınırı bulayım der.
Demem odur ki restorasyondu, tamirdi, onarımdı derken tapu falan. Bizim dayı gibi sınırı aratmasınlar sonra bize. Ama neyse insanlık ölmedi ya.
Şimdilik hoşça kalın saygı değer okuyucularım
SEDAT YILMAZ