Kaç mıh kaybettik
Küçük dediğimiz, önemsemediğimiz ihmallerle başlıyor büyük yıkılışlar, yokoluşlar.
Boş bir evin bir camı kırık bırakılırsa, kısa bir süre sonra tüm camlarını kırar mahallenin yaramazları.
Bir direğin dibine birisi çöp atar ve o bir süre orada durursa, orası hemen bir çöplüğe dönüşür.
Çok önemsiz gördüğümüz ihmaller kısa bir sürede büyük hataların, yanlışların tetikleyicisi oluyor. Tıpkı bir yangın gibi. Alev küçük iken bir kova su ile söner. O anda bir kova suyu dökmeye üşenenler, daha sonra belki itfaiyelerle bile söndüremeyeceklerdir o ateşi.
Hani bir söz vardır;
Bir mıh kaybettik, naldan olduk.
Bir nal kaybettik, attan olduk.
Bir at kaybettik, atlıdan olduk.
Bir atlı kaybettik, zaferden olduk.
Bir zafer kaybettik, ülkeden olduk.
Basit görünen bir yanlışa göz yummak toplumu nerelere götürür belli değil. Ancak tarihteki büyük yıkılışları, büyük çöküşleri incelediğimizde, herşeyin küçük bozulmalarla başladığını görüyoruz.
Bir zabıtanın kaldırım işgaline göz yumması, bir amirin görevine geç gelen memura müdahale etmemesi, trafik polisinin kaldırıma parka eden aracı görüp işlem yapmadan geçmesi. Örnekleri sayısız çoğaltabiliriz.
Amaan, ne olacak bu kadar şeyden, millet daha neler yapıyor diyenler yüzünden yapıyor belki millet, o şeyleri.
Kocaman kocaman binalar küçücük tuğlaların birleşiminden oluştuğu gibi, o kocaman kocaman binalar tek tek tuğlaların düşmesi ile çöküyor.
3040 yıl önce yurtdışına giden bazı vatandaşlarımız, otoyolda giderken boş sigara paketini arabanın camından attıkları için, haftalar sonra karşılarına çıkan para cezalarını anlatırlardı. O toplumlarla aramızdaki eğitim, sağlık, adalet, sosyal güvence ve benzeri alanlardaki farkı anlatmaya gerek yoktur.
Hiçbir mıh önemsiz değildir. Korunması kollanması gereken ilk şey, atın nalındaki o tek mıhtır.