Kararlılık Gösterisi
Uzun süredir siyaset ile ilgili yazmamaya karar vermiştim ancak gündemi takip edip buna engel olmak çok zor. Tüm gelişmelerin karmaşıklığına sessiz kalmak ya da yanlış yorumlara tahammül etmemek adına yazıyorum.
Türkiye Gündemi en yoğun yıllarını yaşıyor, Baskın olan ise İsrail önce One Minute, sonrasında Mavi Marmara, özür beklentisi, yaptırımlar ile yapılan tehditler, Restler .Her şey pervasızca gelişiyor. Ancak bu pervasızlık olarak yansımıyor aksine güçlü bir Türkiye görüntüsü imajı sergileniyor. Medya sağ olsun. Hangi zaman için sorulursa sorulsun en büyük yalanı kim söyler? sorusunun cevabı; medya olacaktır. Şüphesiz.. 5 Ekim'de İstanbul'da bir de bu medyanın günümüz yalanları için olağan üstü bir konferans gerçekleşecek..Katılımcılarda en ilgi çeken isim ise Julian Assange. Ortalığı karıştırdığı idda edilen adam, yeni düzeni anlatacakmış. Bakalım yeni düzen içinde nasıl stratejiler var göreceğiz Medya üzerinde ki hassasiyetimin sebebi; Her gelişmeyi oradan öğreniyor olmamız yani bize nasıl gösteriliyorsa onu görüyoruz. Altında bir şey aranmıyor, olanlara anlık tepkiler verilip geçiliyor. Bu her gün aynı sokaktan giden birinin yolunda bulunan ağaçların varlığını bilmesi ancak bakmaması gibi bir durum. Aklını kullanıp ağaca bakmayı deneyenler ise; en üstünden başlayıp köklerine kadar iniyor hayretle izliyor, görünenin altında görünmeyenleri fark edince Burada anahtar sözcük ise; fark etmek paranoya ve şüphe aklındakini tartmada müthiş kurtarıcı kavramlardır. Ancak burada denge çok çok önemlidir. Dengeli ve paranoyalar ile yorumlanan her şeyden çıkan sonuç gerçeğe biraz daha yaklaştıracaktır.
Şimdi medyanın bize gösterdiklerinin arasında bir de füze kalkanı haberleri yer alıyor. Kalkanların kurulacağı yerler belirleniyor, zaman tahminlerinde bulunuluyor..Karar verildiği andan beri net tavırlar ortaya konmuyor. Burada asıl soru şu; Türkiye'nin Amerikan kontrolündeki radarlardan oluşan Nato füze savunma sistemine ev sahipliği yapma kararında ki amacı nedir? Bir taraftan İsrail'e şımarık oğlan sıfatını verirken diğer taraftan onu şımartmanın mantığı nedir?
Bunun 2 cevabı olabilir;
Birincisi; Büyük güçlere karşı duramayan Türkiye mecbur boyun eğmek zorunda kaldı.
İkincisi ise; bu zaten uzun yıllar öncesinde yapılmış bir plan ve program, stratejiyi uygulama zamanı geldi ve uygulanıyor.
Burada Türkiye'yi kahraman ülke ve iktidar olarak gösteren medyanın unuttuğu ise; Türkiye'nin kendisi ile çelişiyor olması. İslam birliğinden bahseden insanların çoğunluk olduğu bir ülkede İsrail'e restler çekerek insanların gözünde kahraman, güçlü kelimeleri ile eşleşmesinin yanında en büyük destekçisi olmasını neden açıklayamıyor? Bu haber kanallarda kısaca yer aldı ve geçiştirildi. Halbuki bunlar üzerinde oldukça durulması,düşünülmesi ve değerlendirmeler yapılması gerekiyor.Füze kalkanı hakkında nihai kararın sessiz sedasız onaylanmasına tepkisiz kalındı ancak gündem saptırmanın gayreti içinde kim bilir hangi stratejik anlaşmalara imza atıldı, bilinmez. Ama bilinen şu; '92 muavenet olayındaki çekiç gücün varlığı nasıl ki gerçekse şuanda da füze kalkanlarında ki güçte o kadar net duruyor..Tek dileğimiz Füze kalkanları Türkiye'nin kendi kendini vurduğu silah olarak karşına çıkmaması.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.