MAZLUMUN AHI..


Haksızlıklar ve zulüm karşısında susmanın vebâli çok ağırdır. Mazlumlar ve masumlar kan ve göz yaşı dökerken susmak ise; zulme ortak olmaktır. Zulüm karşısında her kademedeki insanın yapacağı bir işlem, alacağı bir tavır, göstereceği bir duruş vardır. Güce karşı tepki göstermek elbette ki bedeli olan bir tavırdır. Muhtemel bedelleri göze alarak zulme savaş açmak cihattır. Cihat; dünyada ahiret için kazanılacak en yüksek makamdır. Allah c.c. cennet karşılığı insanların mal ve canlarını satın alınacağı bilgisini vermektedir. Bu bilgi; cihat amelinin ilahi tanımıdır.

İslâm, bireyin sadece kendi nefsinden değil, çevresindeki kötülüklerden de sorumlu olduğunu açıkça belirtir. Mü’min; iyiliği emretmek ve kötülüğü engellemekle yükümlüdür. Âli İmran suresi 104.ayette; "İçinizden hayra çağıran, iyiliği emreden ve kötülükten men eden bir topluluk bulunsun. İşte onlar kurtuluşa erenlerdir" buyurulmaktadır. Bu ayet, sadece bireysel değil, toplumsal sorumluluğa da dikkat çekmektedir.

Günaha sessiz kalanlar, onu dolaylı olarak onaylamış ve meşrulaştırmış olurlar. Peygamber Efendimiz (s.a.v.) bu durumu şöyle ifade etmektedir. “Sizden biriniz bir kötülük görürse onu eliyle düzeltsin, buna gücü yetmezse diliyle düzeltsin, buna da gücü yetmezse kalbiyle buğzetsin. Bu ise imanın en zayıf derecesidir.” (Müslim, İman, 78) Bu hadis, üç aşamalı bir sorumluluk tanıtmaktadır. Müdahale, ikaz ve kalbî tavır. Hiçbiri yoksa, iman zafiyeti başlamış demektir.

Zulmü işleyene değil, zulme sessiz kalana da hesap sorulacaktır. Çünkü Allah'ın gazabı sadece zalimlere değil, onları durdurmayanlara da inmektedir. Kur’an’da bu konuda şöyle uyarmaktadır; “Zulmedenlere en küçük bir meyil dahi göstermeyin; sonra size ateş dokunur...” (Hud, 11/113) Zulme eğilim göstermek, kalpten razı olmak ya da pasif bir şekilde susmak,; zulmü teşvik etmek anlamına gelir. Bu tavır, Allah katında ağır bir suçtur.

Bugün Gazze’de yaşananlar, sıradan bir siyasal çatışma değil; apaçık bir zulümdür, vahşettir ve insanlık suçudur. Orada çocuklar açlıktan can verirken, bebekler moloz altında kalırken, susmak; katliamı yapanların safında yer almakla eşdeğerdir. Bir çocuğun kanı toprağa düştüğünde; eğer bir müminin yüreği titremiyor, dili dualaşmıyor, eylemi dua ve destekle birleşmiyorsa; orada iman sorgulanır hale gelir.

Kur’an, mazluma destek vermeyi emretmekte ve Yüce Allah şöyle buyurmaktadır; “Size ne oluyor ki Allah yolunda, ‘Rabbimiz! Bizi halkı zalim olan şu şehirden çıkar, bize katından bir veli gönder, bize katından bir yardımcı yolla’ diyen zayıf erkekler, kadınlar ve çocuklar uğruna savaşmıyorsunuz?” (Nisâ, 4/75) Bu ayet, Gazze’deki masumların çığlığıdır. Onlar "yardım edin" derken, sessizlik; bir günah, bir ihanettir.

İslâm ümmetinin temel misyonu, hakkı ayakta tutmak ve kötülüğü engellemektir. Bu vazife, sadece âlimlerin değil, her müminin görevidir. Kur’an-ı Kerim bu sorumluluğu ümmete yüklemektedir. “Siz, insanlar için çıkarılmış en hayırlı ümmetsiniz. Çünkü iyiliği emreder, kötülüğü yasaklar ve Allah’a inanırsınız.” (Âl-i İmrân, 3/110) Bu görev ihmâl edilirse; kötülük yayılır, insanlar kötülüğe alışır ve toplum duyarsızlaşır. Sessiz kalanlar sadece mazlumu terk etmez, kendi akıbetini de karartır.

İnsan susarak da suç işler. Konuşması gereken yerde susan, zulmü görüp tepkisiz kalan, ahiret mahkemesinde “Neden sustun?” sorusuyla karşılaşacaktır. Allah Teâlâ şöyle buyurmaktadır; “Hesap günü, her şeyden sorguya çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) Bu sorguda, Gazze’de akan kanı izlemekle yetinenler, ekran başında sadece ‘üzülenler’, kalbi kıpırdamayanlar, yardım eli uzatmayanlar elbette ağır bir hesaba çekilecektir. Kaybedenler, sessiz kalanlar olacaktır. Şehit olanlar Yüce bir makama sahip olarak ahirete göç etmiştir.

Günaha sessiz kalmak,; pasif bir ortaklıktır. İslâm, suskunluğu değil; adaletin, merhametin ve hakkın sesini yükseltmeyi emreder. Bugün Gazze’de susmak, zulmü izlemek değil, ona omuz vermektir. Müslümanın imanı, mazluma olan duyarlılığında görünür. Müslüman, ya hakkı savunacak, ya da hesabını verecektir. Unutulmamalıdır ki; zulmün susturulmaması; her an, yeniden doğmasına katkısağlamakve zeminoluşturmakdemektir. Bir mazlumun gözyaşı, suskun vicdanların boğulmasına sebep olur.

Zulme karşı herkesin yapacağı bir işlem vardır. Masuma el atmak, mazluma merhem olmak; Müslüman olmanın gereğidir. Bunu yapamayanın imani zaafı söz konusudur. Hiçbir gerekçe bu konuda mazeret olarak kabul edilemez. Zalimin zulmü varsa mazlumun ahı vardır ama bu "Ahh" zalime isabet ettiği kadar, suskunluğu bürünenlere de isabet eder...

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR