MÜFTÜLER VE DİN GÖREVLİLERİ...
Son günlerde medyaya konu olan din görevlileri ve amirleri olan müftüler hakkında, bir çok şeyin yazılıp, çizilip, konuşulduğuna şahit olduk. Bunların doğru olanları, yanlış olanları, eksik olanları ve de yanlış anlaşılmalara neden olanları vardır. Konunun merkezinde samsundan bir imam-hatip eşinin, bir televizyon kanalındaki programda, imam-hatip olan kocasının yaptıklarını paylaşması ülke gündemine oturmuş, bunun üzerine de eli kalem tutan, ağzı lâf yapan herkes bu topun peşine takılarak değerlendirme yapmaya çalışmıştır. İmam-hatip eşi hanım efendinin iddialarını dikkate alan toplumun da, bu konu üzerinden din görevlilerine ve müftülere eleştirilerde bulundukları medyada görüldü. Eleştiri konusu olan benzer işlerle uğraşan kimselerin olduğunu duymaktayız.
Toplum dilinde adına, "Muskacılık, Cincilik" denilen, hatta resmiyet kazanmış hâliyle bir kısmına da "Medyumculuk" denen, metafizik bir çalışma alanından bahsediyoruz. Tamamına yakını "Sahtekâr" olan bu kitlenin karşılık bulması da çok manidardır. Elbette; sorunlu, acılı, dertli olan insanlar çare arama peşindedir, bu çok doğal bir şeydir. Ancak, çaresizliğin adresinin sahtekârın mahallesinde aranması; akıllıca bir yöntem değildir. Toplumu bu tür sahtekârlardan korumak, elbette doğru bilgilendirme yaparak, din görevlileri ve müftülerin, memuriyet dışı asli sorumlulukları arasındadır. Fakat, bu sahtekârlar arasında din görevlilerinden de bazılarının bulunması; müftüleri ve diğer din görevlilerini zor durumda bırakmaktadır.
Diyanet işleri başkanlığı personelini, hizmet alanlarını, yaptıklarını ve yapamadıklarını, bunun neden ve niçinlerini bilen biri olarak çok rahatlıkla söyleyebilirim ki; teşkilat içerisinde bulunan bu tür sahtekârların mutlaka görevden uzaklaştırılması gerekmektedir. 633 sayılı teşkilat kanunu, 657 sayılı DMK, CMUK, TCK ile görev ve çalışma yönetmelikleri bu görevliler hakkında yasal işlem yapmaya ve kesin sonuç almaya müsaittir. İdarenin iradesiyle işlemlerin kısa sürede tamamlanması da sağlanabilmektedir. Ancak, bu sahtekârlar hakkında söylenenlerin dosya konusu yapılması çoğu kere ihbarlara ya da medyada haber olmasına bağlıdır. Böyle durumlarda idareciler; disiplin ve idari soruşturma, adli makamlar da; yasal süreç başlatarak, bu sahtekarlar hakkında tahkikat yaptırmaktadırlar. Müftülerin böylesi konularda, çok duyarlı olduklarını biliyorum. Bu konularda, yazılı ihbarı beklemeden, duyum almaları halinde bile tahkikat açmakta, konunun tahkikini yaptırmaktadırlar.
Sipesifik konu Samsun'la ilgili olduğu için, Samsun özelinde değerlendirme yapacak olursak; Samsun müftümüz sayın Seyfullah Çakır hocamızın böylesi konular başta olmak üzere tüm konularda çok hassas ve duyarlı olduğuna defalarca şahit olmuşumdur. İftiralara karşı görevlisinin arkasında duran ama görevlinin ihmalini, defosunu, istismarını duyduğunda ve gördüğünde idari tahkikat açmak ve disiplin işlemi yapmak konusunda Seyfullah Çakır hocam kadar hızlı hareket eden başka bir idareci olduğunu sanmıyorum. Muskacı imam-hatip olarak medyaya yansıyan din görevlisi hakkında, konu televizyona yansımadan önce gerekli yasal işlemleri başlattığını öğrenmiştik.
Samsun Yazarlar Dernek başkanı araştırmacı yazar Ahmet Seven'in kendisine ait olduğunu bildiğimiz Samsun Bülten haber sitesinde "Şimdi Müftü nasıl bir işlem yapacak" muhteva başlıklı haberi eleştiri değil imam-hatip hatip hakkında idari sürecin takibini ve disiplin işleminin sonucunu hatırlatma maksatlı bir yazı olduğunu düşünüyorum. Üstelik Ahmet Seven'in yazısında, müftüye eleştiri değil, din görevlilerinin yanlışlarına karşı müftülüğe ihbar amacı görünmektedir ki, zaten il müftümüz Seyfullah Çakır hocamızın da çalışma stratejisi olarak tüm toplum katmanlarının desteği ile vatandaşa güzel hizmet sunmak gibi bir yöntemi olduğunu takip etmekteyiz. En başarılı hizmetin medya desteği ile yapıldığını sık sık Seyfullah Çakır hocamızdan duymaktayız.
Din görevliliği geçmişi olan araştırmacı yazar Ahmet Seven'in de en az bizler kadar Diyanet İşleri Başkanlığı teşkilat mensuplarını, hizmetlerini, sorunlarını ve sorunlularını tanıdığını biliyorum. O nedenle de; Ahmet Seven'in yazısının yapıcı ve destekleyici olduğunu düşünüyorum. Müftü beyin rahat hareket etmesine dönük ön açma hareketi olduğu kanaatini taşıyorum. Bu vesileyle ve el birliği ile medyaya konu olan sorunlara neşter vurulacağını da düşünüyorum. Medyaya yansıyan imam-hatip gibi nicelerinin olduğunu sanıyorum. Bunların sahtekârlıklarına idarenin tek başına tedbir alması çok zordur. Madyanın katısıyla Seyfullah Çakır hocamızın bu ve benzeri konularda radikal tedbirler alacağına inanıyorum. Yazarlar olarak bizler de yanında, arkasında ve destekçisi olacağız.
Müftülerimizin ve din görevlilerimizin itibarını korum başta biz yazarlar olmak üzere tüm toplumun sorumluluğur. Kendini itibarsızlaştıran din görevlilerini teşkilattan ve milletin önünden uzaklaştırma sorumluluğu da müftülerimizin ve yetkili idarecilerimizindir. Biz yazarlar bu konuda ne kadar duyarlı isek, yetkililerden de aynı duyarlılığı bekliyoruz. Samsun müftümüz Seyfullah Çakır hocamızın bu duyarlılığa sahip olduğunu kendisini tanıyan herkes bilmektedir. Samsunumuza gözel hizmetler yapmış ve devam etmektedir. Özellikle, dört-altı yaş eğitimine verdiği önem her türlü takdiri hak etmektedir. Kendisini hizmetleri, toplumla ilişkileri, olumsuzluklara karşı duyarlılıkları nedeniyle tebrik eder, başarılarının devamını dileriz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.