Niçin tesettür?
Tabii bir ihtiyaç olan örtünme ve giyinmenin dini ilgilendirmesi ; insanların bu konuda taşıdığı zaafları, sapabilecekleri aşırılıkların, olumsuz etkileşimlerin, insanın asli yapı ve kimliğinin cinsler ve insanları arası münasebetlerin dengesini bozabileceği gerçeğidir.
Bunun için de İslam dininde insanların zaaf ve temayüllerini sapma noktasına varmasını ve toplumsal bünyenin bozulmasını önlemek maksadıyla örtünme ve süslenmeyle ilgili bazı temel ölçüler ve kısıtlamalar getirilmiştir.
Genellikle örtünme bütün canlılar arasında sadece insana mahsus bir meziyettir. Bazı uç ve münferit yönelişler hariç çıplaklık her dönemde toplumsal vicdan ve sağduyu tarafından arsızlık ve hayâsızlık olarak görülmüştür.
İslam dininin tesettür emri ferdin ruh sağlığını, fıtri yapı ve onurunu, toplumun genel ahlakını koruma, cinsler ve insanlar arası münasebetlerde dengeyi gözetme, insan haysiyetine yakışır bir cinsi hayat ve aile hayatı kurma gibi çeşitli gayelere yöneliktir.
Tesettürde erkek ve kadının farklı hükümlere tabi tutulması iki ayrı cinsin yaratılış özellikleri gözetilerek yapılmış bir ayrımdır.
Vücudun açılması, gösterilmesi ve bakılması dinen haram olan yerlerine dini literatürde ”avret mahalli” denir. Kadının yabancı erkekler, yani mahremi olmayan erkekler yanında avret yeri; yüzü, el ve ayaklar hariç bütün vücududur. Bu Hanefi mezhebinin görüşüdür. Diğer mezheplerde ayaklar da avret mahallidir.
Erkek ve kadının örtünmesiyle ilgili kuranda ve sünnette yer alan hükümlere gelince; kuranda konunun ilke bazında ahlaki bir sorumlulukla ve özellikle kadınlar için bazı hükümler getirildiği, sünnette de ilave bazı kurallardan söz edilip bazı ayrıntıların verildiği görülür.
Nitekim Cenabı Allah kuranı kerimde konuyla ilgili olarak erkeklerin gözlerini harama bakmaktan sakınmaları, ırzlarını ve namuslarını korumalarını istemektedir.(Nur suresi Ayet 30) Aynı ayetin devamında kadınların da namus ve iffetlerini korumaları, harama bakmaktan gözlerini sakındırmaları istenir ve yüce Allah şöyle buyurur: “Ey resulüm; mümin erkeklere söyle gözlerini bakılması yasak olandan çevirsinler. Irzlarını muhafaza etsinler. Bu onların arınmasını daha iyi sağlar. Allah yaptıklarınızdan şüphesiz ki haberdardır.”
Aynı ayetin devamında ise yüce Allah şöyle buyuruyor: “Mümin kadınlara da söyle gözlerini haramdan sakınsınlar, iffetlerini korusunlar, ziynetlerini açmasınlar, başörtülerini yakalarının üstüne salsınlar, gizledikleri ziynetleri bilinsin diye ayaklarını yere vurmasınlar. Ey inananlar saadete ermeniz için hepiniz tövbe ederek Allah’ın hükmüne dönün.”
İslami değerler sistemi iffetli fert ve toplumu hedefler. Bu sebeple beden mahremiyetini korumaya büyük önem verir. Kadının da erkeğinde kendini sergilemesini, teşri etmesini onaylamaz, yasaklar. Cinsel sapmaya giden bütün yolları kapatır.
Özgürlük adı altında kadının hep kişiliği değil, dişiliği öne çıkarıldı ve sömürüldü. Ne yazık ki bugünde aynı şey yapılıyor. İktidarlar sağ olmuş sol muş muhafazakâr olmuş değişen bir şey yok. İnsan varlığına üstün değerini veren İslam dini içtimai ve ahlaki mahsurlarına binaen müstehcenliği haram kılmıştır. Dolayısıyla de müstehcen süslemeler de haramdır.
Evet yüce Allah, erkeğin ve kadının namus ve iffetlerini korumaları ve kadının örtünmesi gereğinden söz eden bu ayetlerde kadın ve erkeğin fitneye, şüpheye sebep olmayacak, karşı cinsin arzusunu kışkırtmayacak, ağırbaşlılığını koruyacak tarzda örtünmesini istemektedir.
Peygamber efendimizin sünnetinde de tesettürün dini ve ahlaki yönü sürekli vurgulanmış, giyim ve kuşamda sadelik, tabilik, temizlik tavsiye edilmiştir.
Elbisenin vücudun hatlarını belli etmemesi ve içini göstermemesi üzerinde ısrarla durulmuş ve peygamber efendimiz şöyle buyurmuştur: “Cennete giremeyeceklerin ve kokusunun çok uzaklardan alınmasına rağmen kokusunu alamayacakların bir kısmı da giyinmiş çıplaklardır.”
Tesettür hadisesi ağırlıklı olarak insan tabiatıyla ve cinsler arası iletişim ve etkileşimle ilgili bir konu olduğundan konunun evrensel ve kalıcı boyutu da ihmal edilemez bir ölçektedir. Yüce Allah daima bizleri uyararak, Ahzap suresi ayet 36 da şöyle buyuruyor: “
Allah ve resulü bir işe hüküm verdiği zaman inanmış bir erkek ve kadının o işi kendi isteklerine göre seçme hakkı yoktur. Her kim Allah ve resulünün hükümlerine karşı gelirse apaçık bir sapıklığa düşmüş olur.”
Allah’ın selamı,esenliği daim üzerinize olması dileğiyle….
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.