ŞİMDİ REKLAMLAR

       Reklam konusunda yazmak aslında ciddi(yazı ciddi tabii ama daha profesyonel anlamında) ve zor bir iş. Fakat reklamların ve özellikle televizyon reklamlarının tüketicilerinden biri olarak bazı ortak duygu ve düşüncelerimiz olabileceğini hissettim.

      Televizyon reklamları dedim ama aslında bu yazıyı yazma motivasyonum maalesef bir sinemada ortaya çıktı. Güzel vakit geçirip eğleneceğim (sinema hala "entertainment" yani eğlence sayılıyor "art" sanat değil) bir filmi seyretmek için sinema salonundaki koltuğuma yayıldıktan sonra ışıklar söndü ve birkaç tanıtım "fragman"ı seyredip filme dalmayı beklerken yaklaşık 15 (yazıyla on beş) dakika boyunca reklamları seyretmek durumunda kaldım. Seyrettirilmeye diyorum, çünkü uzaktan kumanda aleti hayatımızda olduğundan beri "zapping"  fiilinin düzenli kullanıcısıyım.

      Burada filmden önce seyrettiğim reklamlar nedeniyle salonu eleştirmeyeceğim. Evet eleştirilebilir ama eleştirilmeye değmeyecek kadar aşikar, herkes tarafından paylaşılan bir hoşnutsuzluk yarattığını düşünüyorum. Çünkü reklam izlemek için bilet alan birine henüz rastlamadım.

     Üzerinde düşünülecek şey reklamların içeriği. Genellikle seyretmeme alışkanlığım yüzünden kaçırdığım! şeyleri gördüm. En kısa ifadesiyle aklımdan şunlar geçti; bir toplumu tanımanın en iyi yollarından biri de kesinlikle reklamlar. Toplumun genel iktisadi, sosyal, kültürel yapısı hakkında kesinlikle çok aydınlatıcı fikirler veriyorlar. Çok ayrıntılı analizler yapmayacağım. Bunun için yeterli birikimim de, yerim de yok. Birkaç ilgi çekici noktaya parmak basmakla yetinmek yeterli olacaktır. Siz de bunları düşünenlerdenseniz zaten aklınıza çok örnek gelecektir. Yok eğer değilseniz, belki,  acaba dersiniz.

     Reklamların (TV reklamlarını kastediyorum) bir çeşit sanat olduğunu ya da sanattan parçalar, aşırmalar kullandığını düşünen insanlar var ama sinemaya (genellikle) eğlence diyen biri bunu hiç düşünmez herhalde. Sanat bir şeyi güzel gösterme veya güzel bir şeyler meydana getirme işi değildir bence. Bu, kötü şeyler yapsın demek değil elbette ama, sanatçı bence iyiyi veya kötüyü düşünmez onun kendiyle derdi vardır. Buna katılmasak da böyledir.

     Reklamlarda teknolojik bir sürü malzeme, bir sürü teknik kullanılarak biraraya getirilmektedir. Teknik boyut bir yana her reklam bize direkt söyledikleri dışında bir şeyler de söylemektedir. Her reklamın açık mesajı elbetteki "bak bunu al en iyisi budur" dur herhalde. Fakat altında da bir sürü şey anlatmaktadır ki bu genel kabul görüp tartışılmayan şeyler sadece varolan toplumu yansıtmakla kalmamakta bazen topluma şekil vermeye bile çalışmaktadır. Bence tabi.

     Örneğin uluslararası alanda satılan bir içecek, reklamlarını satıldığı ulusun genel yapısına göre ayarlamaktadır. Memleketinizde daha aşina olduğunuz bir ortamda içilen bir içecek başka memlekette bambaşka bir yerde ve seyretseniz sizi olumlu etkilemeyecek bir ortamda içilirken gösterilebiliyor. Bu, reklam hazırlayanlar için çok doğal bir durum,  amaç müşteriyi ikna etmek nihayetinde. Her ne kadar doğal olsa da hazırlamak için oldukça yüklü miktarlar harcanan bir reklamı dünyanın her ülkesinde, her kesimine seslenecek biçimde hazırlamak reklam hazırlayanların da arzusudur herhalde.

     Reklam, size sizde olmayan bir şeyleri vermeyi vaat eder. Bu; güzellik, sağlık, huzur, karizma, güçlü olmak, rahat biri olmak, herkesin sevdiği biri olmak gibi şeyler olabilir. 
     En çok kadınlara ve çocuklara hitap eder. İki sebebi vardır bunun memleketimizde. Birincisi; bu iki kesim sahiplik açısından en az şeye sahip olan kesimlerdir. Çocuklar her şeye sahip olmak istediklerinden onları çok eğlenecekleri vaadiyle ayartmak kolaydır. Kadınlar ise bazen hemcinslerini kıskandırmak, bazen de karşı cinsçe beğenilmek için çok para harcamayı göze alabilmektedirler. En azından reklamlarda gördüklerim böyleler. İkinci sebep ise;kadınların ve çocukların TV başında daha çok zaman geçirmesidir. Ülkemizdeki istihdam oranlarına bakıldığında kadınların işgücüne katılımı erkeklere oranla çok azdır. Birilerini işten çıkartılacağında ilk onlar gözden çıkarılır ya da işe girememişlerdir; işe girecek özellikleri kazanmalarına fırsat verilmemiştir. Sonuçta reklamlar, herkese hitap etmeye çalışsa da kadınlar ana hedeflerindendir.

    Emin değilim ama, çeşitli durumlarda ve saatlerde reklamlar değişiyor gibi. Kadınların çocuklarını okula gönderip evde oturdukları zamanlarda gösterilen programların arasında daha çok deterjan reklamı oluyor ve kadın, çamaşırın temiz olmasıyla yetinmeyip komşusununkiyle kıyaslıyor. Erkeklerin daha çok seyrettiği varsayılan bir "aksiyon" filminin arasında da yeni model araba reklamları... Çizgi film aralarında şeker, sakız, çikolata ve oyuncak reklamları, aile filmleri arasında sigorta reklamları oluyor gibi.

      En sihirli yan, birinin de size aslında veremeyeceğini bildiğiniz şeyleri vaat etmekte bir beis görülmemesi. Bir araba alıp bütün kadınların size hayran kalmasını sağlayabilir, üstüne bir de parfüm sıkarsanız akıllarını başlarından alabilirsiniz. Kocanıza harika yemekleri o fırında, o margarinle yaparsanız onu kesinliklikle eve bağlar harika mutlu mesut huzurlu bir hayata kavuşabilirsiniz. Hele bir çocuk, yemesi gereken azıcık bir şeyle kocaman adam olabilir. Reklamlar sizin böyle insanlar olmak istememe ihtimalinizi pek fazla kafaya takmazlar, çünkü ortalamaya hitap etmeleri gerekir. Kadınsanız ille de erkekler tarafından beğenilmek istemeniz, bunun için kafayı zayıflamakla bozmanız, her yerinize parfümlerinizi sıkıp  bütün dişiliğinizle dans etmeniz gerekir. Yoksa siz o kadın değilsinizdir ve dışlanırsınız. Aslında kadınların ve çocukların sömürülme derecesinde kullanıldığı. Kadınların meta haline getirilip nesneleştirildiği konusuysa başka bir yazıya artık.

      En iyisi şöyle bağlayalım; sevdiklerimizi gerçekten sevmek için emek harcamak gerektiğini bilen (hediyeler yerine ya da yanısıra), kendi potansiyelimizin farkında olan ve bunu geliştirmeye çalışan, eksikleri olan, dünyanın en mükemmel kadını veya erkeği olmadığını bilen, herkes tarafından beğenilmek zorunda olmayan, bir parmak şıklatmayla değil çalışmak uğraşmak ve bir sürü başarısızlığı göze alarak başarıya ulaşan insanlar olduğumuz gerçeğini kabul etmek, geleceğimiz için, en azından, kredi kartlarından daha iyi bir yatırım olacaktır.

      Hayat kitaplara sığmaz demişti gazetemizde yayımlanan bir sözünde Murathan Mungan. Evet hayat kitaplara sığmaz ama reklamlara hiç sığmaz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Cihan Şimşek Arşivi
SON YAZILAR