Yorumsuzdur; Çünkü onlar...

 Yorumsuzdur; Çünkü onlar halen yaşıyorlar!...

 

Çok iyi hatırlıyorum daha öncede bana Sincan F Tipi Cezaevinden bir tutuklu tarafından yerel gazetelerimizde yayınlanmak üzere mektup gelmişti. Ancak bu kez  TEKİRDAĞ F TİPİ HAPISHANESİ'NDEN DEVRİMCI TUTSAKLAR tarafından bir mektup geldi. Tekirdağ F Tipinde yatan tutsakların tek bir dilekleri var yazdıkları mektubun tüm ülke kamuoyuna duyurulması yönünde. TEKİRDAĞ F TİPİ HAPISHANESİ'NDEN DEVRİMCI TUTSAKLARIN GÖNDERDİKLERİ MEKTUP AYNEN ŞÖYLE (YORUMSUZ)  SEVGİLİ OKURLARIMIZ:

“Belki az çok tanıyorsunuz, belki de hiçbir fikriniz yok. Belki de yaşamınızın bir döneminde bizlerle kesişti yollarınız, belki bir arkadaşınızdan biliyorsunuz ya da bir akrabanızdan dolayı tanıyorsunuz bizleri. Bu mektupta asıl yazacaklarımıza geçmeden önce bir de biz kısaca tanıtalım kendimizi. Kimimiz on sekizindeyiz, kimimiz elli yaşını geçtik. Kimimiz issizdik, kimimiz mühendis; kimimiz isçi, memur; kimimiz öğrenci, işportacı, esnafız. Neden burada yattığımızı da, neden hapishanede olduğumuzu, 'suç'umuzu da bilmek hakkınız. Kimimizse 'Hapishanelerde Neler Oluyor? Bilmek Hakkınız!' kampanyası çerçevesinde tutsakların yaygın olarak çeşitli kişi ve kurumlara gönderdiği mektupta, bir çağrıda bulunuluyor. Bu mektup Tekirdağ F tipi tecrit hücrelerinde tutuklu bulunan devrimciler tarafından yazılmıştır. Sendikalarda, derneklerde, meslek odalarında örgütlendik; kimimiz gecekondu yıkımlarına direndik; kimimiz polisin terörüne, baskısına, hukuksuzluğuna karşı boyun eğmedik, karşı koyduk. Ancak hepimiz, IMF'nin, Dünya Bankasının sömürü politikalarına, AB'nin ve ABD'nin kuklası haline gelen, ulusal onurumuzu ayaklar altına alan iktidarlara karşı çıktık. Haklarımız ve özgürlüklerimiz için mücadele ettik. Sonuçta buradayız. Asil konumuza gelelim. F tiplerini ne kadar biliyorsunuz? Tecrit işkencesi nedir, hiç duydunuz mu? Bilmiyoruz. Ama Almanya'daki Nazi kamplarını duymuşsunuzdur. Ya da bugünün dünyasında ABD'nin Guantanamo'daki hapishanesini veya Irak'taki Ebu Gureyb hapishanesi'ni mutlaka duymuş olmalısınız. İste ülkemizdeki F tiplerinin de o Nazi kamplarından, Guantanamo ve Ebu Gureyb'lerden farkı yoktur. Türkiye'deki F tipleri 19 Aralık 2000'de 28 tutuklunun yakılarak, kurşunlanarak öldürüldüğü, yüzlercesinin yaralandığı 'Hayata Dönüş' operasyonunun ardından açıldı.”

 F tiplerindeki uygulamalar söyle:

- F tiplerine gelen herkes daha önce elle ve elektronik cihazlarla defalarca aramadan geçirilmesine rağmen girişte atlet ve külotunuz da üzerinizde kalmayacak şekilde çırılçıplak soyulur. Dayatılan bu onursuz ve ahlaksız aramaya direnirseniz, dayak yersiniz.

- Hastane ya da mahkemeye gidip gelirken daha hapishaneden çıkmadan gidişte BES, dönüşte BES kez olmak üzere tam ON kez aramadan geçirilirsiniz.

- Kaldığınız hücreler TEK ya da ÜÇ kişiliktir. Tek kalıyorsanız hiç kimseyle, üç kişi kalıyorsanız yanınızdaki IKI KISI dışında -gardiyanlar hariç- kimseyle konuşamaz, kimsenin yüzünü bile göremezsiniz. Hastane ve mahkemelere götürülürken bile hücrelere bölünmüş araçlarla götürülürsünüz.

- Mahkemeye sunacağınız el yazısı savunmanız önce hukuki bir bilgi ve yetkiye sahip olmayan gardiyanlar tarafından denetlenir. Gardiyanlar tarafından 'sakıncalı' bulunmaz ve 'olur' denilirse dilekçenizi mahkemeye ulaştırabilirsiniz. Yoksa el konulur.

-Avukatınızla görüşmeye giderken yanınıza kağıt kalem almanız yasaktır. Hücrenizden en fazla elli adim uzaklıktaki avukat görüsüne giderken, gidiş ve dönüşte tam üç kez aranırsınız.

- Bir haksızlığa uğradığınızda verdiğiniz dilekçenin akıbetini bilemezsiniz. İşleme konulup konulmadığını öğrenmek için bile dilekçe üstüne dilekçe yazmak zorundasınız. (Ek bilgi; dört yıldır F tiplerinden verilen on binlerce suç duyurusu dilekçelerine rağmen ne uygulamalar değişmiştir, ne de keyfi dayatmalarda bulunan tek bir görevli cezalandırılmıştı r. Keza gelen ve giden mektuplarımızın da akıbeti belli olmaz, tıpkı dilekçelerimiz gibi.

- Acil ve hayati rahatsızlıkları nedeniyle revire çıkmak isteyip de 'doktor çarsıda', 'doktor uzmanlık sınavlarını kazanıp gitti' cevaplarıyla doktor yüzü görmeden ölenler veya bizzat 'doktor' tarafından hastaların kovulması F tiplerinin 'sıradan' olaylarıdır.

F tiplerindeki tecrit uygulamalarını daha da uzatabiliriz. Hem de sayfalarca. Ama gerek yok. Sanırız aktardığımız bu birkaç madde bile yeterince anlatıyor tecriti.
Ve simdi yeni Ceza İnfaz Kanunu (CIK) ile bütün bu yasadıklarımız, maruz kaldığımız tecrit işkencesiyle sessiz sedasız hücrelerimize gömülmek istemiyoruz. Yeni CIK'in tek bir maddesi değil, bastan sona bütün maddeleri incelendiğinde tecrit işkencesinin, hukuksuzluğunun yasal uygulamalar haline getirildiği görülecektir. Bu mektubu, bilmediğiniz, duymadığınız ya da şimdiye kadar da yanlış bilgilendirildiğiniz F tipleri, tecrit ve Yeni CIK konusunda GERÇEKLERI bir de bizden öğrenin diye yazdık. Ama sadece bu gerçekleri bilesiniz, öğrenesiniz diye değil. Bu gerçekleri başkalarına da aktarmanızı istiyoruz. F tiplerindeki tecrite ve bu tecriti yasal bir uygulama haline getirecek olan yeni CIK'e karşı çıkmanızı istiyoruz. İsterseniz önce dile getirdiğimiz bu gerçekleri araştırın, soruşturun; biz burada söylediğimiz her cümleyi dilerseniz belgelerle, tanıklarla kanıtlayabiliriz. Bize yazmanız, sormanız yeterli. Ancak bu söylediklerimizin gerçek olduğuna inanır, ikna olursanız bir sorumluluk da yüklenmiş olacaksınız. Her şeyden önce vicdanen, adalet duygunuza karşı bir sorumluluktur bu. Kendinize karşı duyduğunuz ya da duyulmasını istediğiniz saygının zedelenmemesi için bu sorumluluğu yerine getirmelisiniz. 'Bana ne' dediğinizde bilin ki, en basta insanlığınızdan bir şeyler kaybetmiş olacaksınız. Biliyoruz, belki ağır bir itham oldu ama ne yazık ki böyle olacaktır. Düşünün Ve unutmayın, 20 Ekim 2000'de F tipleri ve tecrite karşı başlatılan ölüm orucunda şimdiye kadar 123 insan öldü. 600'den fazla insan sakat kaldı. Belki ilk defa duydunuz, belki de görmek, duymak istemediğiniz bu gerçekle bir kez daha karsılaşmış oldunuz bu satırlarla. Sonuç olarak istesek de istemesek de, bir direniş yöntemi olarak doğru ya da yanlış da bulsanız, ölümlerin yaşandığı bir GERÇEK'TİR. Ve bilirsiniz ki, kimse durduk yerde ölmez, ölemez. Tecrit denilen politikanın nasıl bir şey olduğunu anlamanız için hatırlatmak istedik bunu da.BU MEKTUBUMUZLA BIR ZINCIR OLUSTURMAK ISTIYORUZ. Tecrit denilen karanlık kuyuda boğulmak istenenleri boğdurmamak için uzatılan bir zincir olsun, bu zinciri oluşturmak için; Mektubumuzun fotokopilerini çekerek tanıdıklarınıza, eşinize dostunuza postalayabilirsiniz ; mektubumuzu Internet ortamında dağıtabilirsiniz; sendikacıysanız ya da bir dernekteyseniz panonuza asabilirsiniz; gazeteciyseniz kösenizde yer verebilirsiniz, haber yaptırabilirsiniz; ev kadınıysanız misafirlerinize okutabilirsiniz; esnafsanız işyerinize asabilirsiniz; milletvekiliyseniz meclis kürsüsünden okuyabilirsiniz; bu mektubu bir gazete ya da dergide okuduysanız kupürü kesip cüzdanınıza koyup yakınlarınıza okutabilirsiniz. Kısacası sözlü ya da bu haliyle yazılı olarak elden ele, kulaktan kulağa BIR ZINCIR OLUP ulaşmalı bu gerçekler. İnsan düşüncesinin başka ve zorla yok edilmesine karşıysanız, işkenceye, haksızlıklara ve adaletsizliklere karşıysanız, insanın sadece mezarda yalnız kalabileceğine inanıyorsanız ve TECRIT denilen bu silahın bir gün size de yönelmesini istemiyorsanız BU ZINCIRE BIR HALKA DA SIZ EKLEYIN! F tiplerinde tecritin kaldırıldığı, ölümlerin durdurulduğu günlerde görüşmek umuduyla hoş cakalın.
TEKİRDAĞ F TİPİ HAPISHANESİ'NDEN DEVRİMCI TUTSAKLAR. Mektubu yorumsuz olarak siz okurlarıma iletiyorum. Saygılarımla…

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR