Zaman Öyle Geçiyor Ki
Bugünkü yazımızda şahsımın kısa dönem içinde yaşadıklarımı paylaşmak isterim. Bu bir gözlem tabi. Algılama, farkındalık ve düşünce üzerine kurgulu. Zaman içinde yaşadıklarımızın bizleri nerelere sürüklediği veya da nerelere götürülmek istendiğimizin anekdotlarını sizlerle paylaşmak istedim.
Yaşananlar bir tiyatro sahnesinden alıntı değil. Tamamen gerçek. Birilerine karşı öfkesini, kinini karşı tarafında bu öfke ve kin oyunlarını çok iyi bildiğinden birbirlerini yenemeyeceğini anlayınca her iki tarafında kurgulamış oldukları oyunun semeresini, haksız yere kendilerinden olmadığını düşündüklerinden çıkartılmaya kalkışılmıştı. Bu süreç öyle hızlı geçti ki kimin ne yapmak istediği belli değildi. Karanlıkta yumruk atmaya benziyordu. Öyle oldu ki bütün bu olanlardan bir günah keçisi çıkartılması lazımdı. Ne yazık ki faturanın bedeli bize çıkartılmıştı. Aklıselim dediğimiz insanlar dahi bu oyunun içinde bayağıca rol aldı. Fakat ne yazık ki bir defa ne olduğu belirsiz bu kavganın içinde olanlar daha sonra da biz bir eşeklik yaptık bu kavgayı sürdürmenin bir gereği yok deseler bile anlamsız bir şekilde hırslarına ve öfkelerine daha da önemlisi egolarına yenilmiş olmalılar ki yeni yeni oyunlar, senaryolar, kurgular sahnelemeye başlamışlar. Hadi bunu geçtik diyelim vatandaş %100 haksız olduğu halde komşusunun ailesine sardırıyor ve kendini aklamak içinde akla gelmez kelimeler sarf ediyor. Karşı tarafta normal değil ya o da saldırıya geçiyor. Kısacası kimsenin hakla hukukla ilgisi yok. Herkes kendince haklı. Yani ilgili ilgisiz nerede ne konuşacağını bilen iftira atmayı, yalan söylemeyi bir sanat haline getirmiş, kendi kendinin haklı olduğunu ispatlamaya çalışmak isteyen bencil, egoist kişiliklerin sergilendiği bir dönemden geçiyoruz.
Hele de insanların eline az bir güç, bir fırsat verilirse ne olduğunu bilmeden savruluyor. Biraz da ağızı laf yapıyorsa kişilik, ahlak, haysiyet ve onur hiçe sayılıyor. İşte o zaman başlıyor korku ve endişe. Korku ve endişem kendimden değil, kısacası ağlamasına ve üzülmesine dayanamadığımız çocuklarımızın geleceğinden.
Bu sadece benim değil genellersek birçoğumuzun endişesi bugünümüzden fazla yarınımızda. Kişi gücü elinde bulunduruyor ya kendini her şeyden üstün görüyor. Değer yok, yargılama yok. Önce maddiyat. Bütün kurguların rüyası ve yaşam tarzı mal, mülk para olunca birçok manevi değerin kaybolduğunu görünce de üzülmemek, endişe etmemek elde değil.
Bir de maddi yönüne bakalım. Bir deyim vardır. Kısa dönem içerisinde evini almış, yazlığını yaptırmış, arsasını almış, mal mülk sahibi olmuş bütün bunları başarmış kişilere adam olmuş deriz. Bir de olanı kaybetmiş, yaşam kalitesi düşmüş fakat birini gördüğü zaman haksızlık yaptığı için değil toplumun veya da insanların ona karşı ne düşüneceğinden kaçan kendi kendini kahreden ama ki hiç kimseye karşı da haksızlık etmemiş, kötü niyet beslememiş, kimse hakkında nasıl yaparım da ayağını kaydırırım diye düşünmemiş kişilerin de aramızda yaşadığını bilmemek veya da anlamamak için çevremize bakmak zor değildir herhalde.
Ne yazık ki içinde yaşadığımız toplumun edilgen bir yapı içinde olduğu ve hiçbir zamanda özeleştiri yapılmadığı ne olduğu belirsizlik içinde taraf olduğu kendilerinin dahi tavsif etmediği hal hareket davranış ve eylemleri destekler konumda olduğu görülecektir.
Sonuç itibariyle zaman içerisinde kendilerine ve geleceğe dahi zarar verebileceğini düşünmeden ne olduğu belirsiz bir rüzgâra kaptırmış insanoğlu kendini.
İnsan olmak insanca yaşamak bütün bu olumsuzlukların alkışlandığı, değer verildiği zaman olmasa gerek. Ey insanoğlu dön de kendine bir bak! Kendine yapılmasını istemediklerini bir başkasına da yapma ne olur. Hem yapmak hem de bir başkasına haksızlık yapılmasına boyun eğmek yakışıyor mu sana? Yakışmayanı yapma kendine yapılmasını istemediğini de başkasına yakıştırma ne olur?
Uyma sen bu âleme düzene. Düzensizlik ve haksızlıklar bir gün sana da yakıştırılır elbet. Hani dün ne düşünüyorsan bugün de aynısını düşün demiyorum, bugün daha fazlasını düşün istiyorum. Çünkü dün düşündüklerin yetersiz ki bugün olumsuzluklar görüyorsan bil ki sebebi sensin, benim, onlar, bunlar, sizler, bizler.
Olumsuzlukların sebebini bir başkasında, olumlu bir şeylerin de nedenini kendinde arama. Bakalım özeleştiri yapalım. Çünkü bir başka yaşayacağımız ne toplum var ne millet ne de devlet.
Olumlu da olsak bizim için, olumsuz da yaşasak bizim için. Hiç kimse için ona iyi olmuş deme. Hiç kimseye de senin bu hakkındı deme. İyiliğinde kötülüğünde sebebi bireysel olamaz. İçinde yaşadığımız toplumda hiç kimsenin temizliğini, duruluğunu kullanmaya kalkma. İnan ki bir gün senin de iyi niyetinden istismar etmek isteyenler olacaktır.
Uzunca bir süredir köşemizde sizlerden ayrı kaldığım için de özür dilerim. Saygılar sevgiler benden en güzel yaşam da sizlerin ve sevdiklerinizin olsun.