Asırlık Çınarlar
Çınar deyince Osmanlı'yı hatırlarım. O ihtişamda, o büyüklükte ve hayata sıkı sıkıya bağlı olmada Osmanlı'nın izlerini görür gibi olurum. Bilmiyorum, tarihte altı yüz yıldan fazla yaşamış başka bir devlet var mı? Ve kurudu zannedildikten sonra da, köklerinden çıkan taze bir filizle tarih sahnesinde tekrar yerini alabilen başka bir millet...
Çınar da öyle... Uzun yıllar yaşar, kurudu sanıldığı anda da, kenardan yeşeren bir filizle yeniden hayat bulduğu görülür. Bu nedenle olsa gerek, çınar ağacının Türk toplumu ve Osmanlı Devleti için ayrı bir değeri vardır. Osmanlı devletinin kuruluşu sırasında Osman Gazi"nin, Şeyh Edebali"nin evinde, gördüğü bir rüyadan bahsedilir. Koynuna bir ayın girdiğini ve göbeğinden çıkan bir çınarın gölgesinin dünyayı kapladığını görür Osman Bey... Osmanlı'nın çınarla özdeşleştirilmesi bu rüya nedeniyle midir bilinmez ama, çınar ağacına ayrı bir değer verildiği de bir gerçek...
Faruk Nafız Çamlıbel, sonbahar günlerini anlattığı bir şiirinde Mevsim gibi sislenmiş Emirgân Çınaraltı... derken, sanki yeni demlenmiş bir bardak çayın kokusunu getirir bize. Çınar altları huzur ve sükûn verir oturanlara... Sonbaharda dökülen sarı yapraklarla da bir parça hüzün... Bir başka şiirinde ise Anladım hatıraya daha çok yer verirmiş, / Çınarların gövdesi, âşık yüreklerinden. derken hatıralara,vefalı birer tanık olduklarını anlatır bize çınarların...
Gittiğim her şehirde gözüm, öncelikle, tarihe tanıklık etmiş çınarları arar. Cami avlularında, büyük parklarda ve meydanlarda... Bazılarının üzerinde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurullarınca koruma altına alındıklarına dair tabelalar asılıdır. Ancak, belediye yetkilileri ve mahalli idarecilerin duyarlılığı oranında bakımlıdır çevreleri. Bazen de duyarlı vatandaşların ilgileri sayesinde ayakta durmaya çalışırlar.
Kentimizde de vardır bu tür çınarlardan. Gazi Park'ta bulunanlar daha yakın yıllarda dikilmişlerdir. Eskilere tanıklık edenlerden, Gaziler Meydanındakinin dibinde yeşillendirilmiş bir bölüm vardır. Dip kısmındaki soyulmuş kısım hariç, gayet iyi durumdadır. Hangi dönemde, hangi hoyrat el yapmışsa, koca çınarı bu yara ile yaşamaya mahküm etmiş. Ama bugün değerini bilen ve ilgilenenler var ki, çevresi açılmış, bakımı yapılmaktadır. İlgilenenlere teşekkür etmek gerek.
Bu ağaçlardan iki tanesi de Buğdaypazarı Meydanındadır. Birisi meydanın köşesinde, yılların yorgunluğu altında bitap düşmüş bir halde son yıllarını yaşıyor gibidir. Gövdesinin içi çürümüş, dallarını taşıyamayacak duruma geldiği için de, dalları kesilmiş bir haldedir. Kurtarılabilmesi, artık mümkün değildir... Diğeri ise, Yalı Camii'nin bahçesinde ve gayet iyi durumdadır. Yalnız, ağaç sürekli büyüdüğünden, caminin bahçe duvarı gövdesine zarar verecek duruma gelmiştir.
Acilen, gerekiyorsa Koruma Kurulu'ndan da izin alınarak, bahçe duvarının ağaca zarar vermeyecek duruma getirilmesi gerekiyor. Aksi durumda, ağacın gövdesinde oluşabilecek küçük bir yara, zamanla daha da büyüyerek gövde çürüğüne dönüşebilecek ve ağacın yok olmasına neden olabilecektir. Acilen müdahale edilmesi gerekmektedir.
Sabahın erken saatleri ile akşam saatlerinde, dallarında cıvıldaşan kuşların sesini, torunlarımızın da duyabilmesi için buna ihtiyaç vardır. Belediyeler mi, Vakıflar mı, yoksa bir başka kuruluş mu? Lütfen, geç kalmadan...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.