Birkaç Kıssa...
Bugün havadan, sudan bir şeyler yazmak istiyorum. Bu hafta kimsenin canını sıkacak şeylerden bahsetmek istemiyorum. Bir kaç kıssa nakledeceğim sadece. Alınacak hisseyi de okuyucuya bırakarak, herkesin gönlünce değerlendirmesini diliyorum.
Yalnız, öncelikle belirteyim de, sonra başım ağrımasın: Kıssalar adressizdir.
Geçmiş zamanlarda rüzgâr, su, ateş ve ahlak dost olmuşlar. Çok güzel anlaşıyorlar ve birbirlerinden hiç ayrılmak istemiyorlarmış. Gel zaman, git zaman günün birinde acaba birbirimizi kaybedersek nasıl buluruz? diye birbirlerine sormuşlar.
Önce rüzgâr cevaplamış soruyu: Ben, daha çok, yüksek tepelerde eserim, demiş. Beni kaybederseniz oralarda arayın, mutlaka bulursunuz.
Sonra su söz almış: Beni, başka yerlerde bulamazsanız, çukur yerlerde arayın. Ben oralarda birikirim. demiş.
Ateş: Beni dumanımdan bulabilirsiniz demiş. Nerede bir duman görürseniz, bilin ki ben oradayım.
Ve ahlak'a gelmiş sıra. Ahlak boynunu bükmüş: Arkadaşlar demiş, beni sakın kaybetmeyin, zira beni kaybedenler bir daha asla bulamazlar.
Birinci kıssamız bu.
***
İkinci kıssamız Sadi'den:
Akıllı bir genç, medreselerde yıllarca dirsek çürütüp, pek çok şey öğrenmişti. Bu bilgisinin yanında irfan meclislerinde bulunup, büyüklerin sohbetlerinden istifade etmekten de geri kalmazdı. Yalnız bir kusuru vardı: Sohbetlerde, sürekli dinleyici olarak bulunur, söz söylemek istemezdi.
Bir gün babası:
Oğlum, demiş, bu meclislerde neden, sen de, bildiklerinden bir şeyler söylemiyorsun?
Delikanlı cevap vermiş:
Bildiklerimden bahsetmeye kalkarsam, birisi kalkar bilmediklerimden bir şeyler sorar da, çaresiz kalırım, diye korkuyorum. Bilgin olduğunu anlasınlar diye, daha bilgili birisi ile tartışan kimse, aslında kendi cahilliğini anlatmış olur
***
Yine Sadi'den, günümüze uygun bir kıssa:
Tanıdıklarının sürekli kendisini ziyaretinden sıkılan bir kişi, bilge bir kişiye şikâyet ediyormuş: Bu amaçsız ziyaretler sebebi ile ıstırap çeker oldum. Vaktim, sürekli boşa geçmiş oluyor. Buna nasıl bir çare bulabilirim?
Bilge cevap vermiş:
Bak oğul, bundan kurtulmanın bir yolu vardır: Bunların zenginlerinden ödünç bir şey istersin, yoksul olanlarına da sen borç verirsin. Göreceksin ki, bir daha kapını çalmayacaklardır.
***
Kıssalarımız, şimdilik bunlar...
Arada bir, hem hafif, hem biraz düşündürücü, hem de yüzlerde hafif bir gülümsemeye neden olabilecek bu tür şeyler okumak arzusu duyuyorum. Okuduklarımın bir kısmını da okuyucu ile paylaşmak istiyorum.
Mutlu bir hafta sonu dileklerimle...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.