AYAĞINA SAĞLIK MURATIM...
Öncelikle her zamanki gibi merhabalar saygı değer Samsunsporlular ve Samsunlu hemşehrilerim. Bu haftaki yazıma başlamadan önce hepinizi saygı ile selamlıyorum.
Evet, günlerden 31 Mart Cumartesi akşamı saat 20:00 de sevgili arkadaşımız (Akgün Ticaret) Durmuş Akgün'ün arabası ile nasıl daha önce Kayseri'ye ve diğer deplasmanlara yola çıktıysak, geçen hafta da İstanbul'a İnönü Stadı'na doğru ben başta olmak üzere Selamet Atlı ve Metin Atlı ağabeyimizle bir dört kişi yine her zamanki gibi yola çıktık. Sadece biz miydik? Değildik tabiki de. Kalbi Samsunspor ile atan herkes Samsun'dan, çevre illerden ve İstanbul'dan maça gelmişlerdi. İnönü Stadı'ndaki bize ayrılan yer tıklım tıklım dolmuş her yer Kırmızı-Beyaz-Siyah idi. Bu bir sevdaydı. Bu bir yürek işiydi. Bu armanın ve renklerin buluşmasıydı. Bu güzel sevgililer 90 dakikanın sonunda ya sevinç ya da üzüntüden ağlayacak, göz yaşlarımız sel olup pınarlarımız kuruyacaktı. Ama sonuç ne olursa olsun bu sevda asla bitmeyecek, aksine daha da çok güçlenecek, "Ele inat biz her zaman beraberiz" diyeceklerdi. Ve öyle de oldu. Gözlerimiz maçta, kulaklarımız Antalya'da idi. Herkesin yüzünde bir stres, ellerini açmış dua ediyorlardı. Neden mi? Çünkü bize bu saatten sonra Allah'tan başkası yardım edemezdi. Quaresma'nın ceza alanı içerisinde tam topa vuracağı sırada iki ayağına birden çarpan topun dışarı gitmesi, Almeida'nın atamadığı %100 kafa vuruşu ile Murat'ın 30 metreden 90'a attığı gol ile Bursa'nın Antalya önünde 3. golü bulmadan önce Antalya'da durum 2-1 iken Mehmet Eren'le kaçırdığı %100 lük gol pozisyonu da bunun bir göstergesi değilmiydi sizcede?
Şimdi gelelim maça sevgili Samsunsporlular. Hepinizin de çok iyi bildiği gibi bu maç bizler için "Ya tamam, ya devam" maçıydı. Fakat bizim maçı kazanmamızda bize yetmiyordu. Doğal olarak Bursa'nın da Antalya'da Antalyaspor'u kesin yenmesi gerekiyordu. Nitekim sonuçta İnönü'de de Antalya'da da skor lehimize gelişmişti. Şükürler olsun ki Rabbim dualarımızı kabul etmiş, başımız dik olarak İnönü'den ayrılmıştık. Ama ne ayrılmaydı be! İsterseniz bu ayrılığın öncesinde olanları hep birlikte orada olmayanlar için kısaca tekrar yaşayalım.
Kimden başlasam bilemiyorum. Kalesinde adeta devleşen kalecimiz Ertuğrul'dan mı? Yoksa 70. dakikada tüm Samsunlular'ı sevinç göz yaşlarına boğan 30 metreden çektiği şut ve attığı mükemmel gol ile köşedeki örümceği alan ve İnönü'yü Beşiktaşlılar'a mezar eden küçük dev adamımız, büyük kaptanımız Murat Yıldırım'dan mı? Yoksa haftalardır eleştirdiğim 2008 Avrupa Şampiyonası'nın yıldızı, kendisiyle ilgili kişisel olarak hiçbir sorunumun olmadığı fakat geldiği günden itibaren bizi oynadığı futbol ile hayal kırıklığına uğratan fakat son Beşiktaş maçında nazire yaparcasına 45. dakikadaki kaçırdığı golün dışında süper oynayan, gerçekten de bizlere eski Uğur Boral'ı izleten Uğur'dan mı? Sahada aslanlar gibi çarpışan diğer oyuncularımızdan mı? Ya da gelmesini çok istediğim ve gelen, yine kendisine gerçekten de çok güvenmemize ve inanmamıza rağmen bize kritik maçları aldıramayan fakat son Beşiktaş maçında kenarda oyuncularla beraber 90 dakika yerinde duramayan hocamız Mesut Bakkal'dan mı bahsedeyim? Aslında o kadar çok bahsedecek olaylar var ki neyi yazacağımı şaşırdım ama yine söylüyorum bence günün en güzel olayını isterseniz satır başı yaparak bahsedeyim.
Kritik anlarda ortaya çıkan ve gollerini atan Murat Yıldırım'dan bahsetmek bence haksızlık olmaz diye düşünüyorum ve yazımın başlığında da belirttiğim gibi diyorum ki: "Yüreğine, duygularına, ayağına sağlık Muratım. Bize hayat verdin, bize neşe ve mutluluk verdin. Allah da seni mutlu etsin, büyük kaptanım, kardeşim benim." derken son bir hatırlatma yaparak yazımı tamamlamak istiyorum.
Mesut Hocam ve futbolcu kardeşlerim: "Beşiktaş maçından sonra şehirdeki hava bu işin %90 bittiği yönünde ve haklılar da. Bu iş artık bitti, bitmeli. Fakat futbolda bazı gerçekler var ki maç sahada oynanarak kazanılıyor. Allah korusun ki -yazarken bile dilimi ısırıyorum- nasıl biz Beşiktaş'tan üç puan aldıysak Antalyaspor'da Fenerbahçe karşısına sezonun son kozunu oynamak için sahaya çıkacak. Yani kolay teslim olmayacak. Sivas'a gelince; Sivas da 2. dörte girmek için elinden geleni yapacak. Bunlar gerçekler! Ama unutulmamalı ki asıl bir gerçek de bizlerin onlardan daha çok bu galibiyete ihtiyacımızın olması. Biz de Allah'ın izniyle sizlere güvenerek Cumartesi akşamı saat 19:00 dan itibaren maçın bitiş düdüğü olan 20:45 e kadar 'Hep destek tam destek' dualarımızla ve Allah'ın da yardımıyla inşallah bu süreci de TFF'nin vereceği karara bel bağlamadan kazasız, belasız Süper Lig'de kalacağız. Ondan sonra da sizleri alnınızdan öpeceğimizden emin olun." diyor herkesi Allah'a emanet ediyorum. Kalın sağlıcakla...
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.