03.03.2016 akşam haberlerinde Fransa polisinin Suriyeli mültecilerin oluşturdukları derme çatma sığınak ve çadırları yaktığını ve içinde barınmaya çalışan yardıma muhtaç Suriyelilerin bu mart soğuğunda açıkta bırakıldıklarını izlemek içimizi acıttı. Yunanistan’dan itibaren Batı Avrupa kapılarına dayanan mülteciler, basit şişme botlarla Ege denizinin derin sularına açılan ve kendilerini tehlikeye atan 21. yy.’ın çaresizleri, çare aradıkları kapılardan kovulmakta, dikenli tel örgülerle çevrilmiş alanlarda Batı’nın Hümanist(!),insancıl tavrını görmektedirler.

Bundan 3-4 ay önce Hollandalı bir bakan ya da millet vekilinin Suriyeli mültecilerle ilgili Yunanlı yetkililere söylemiş olduğu şu sözleri hatırlıyorum. Botlarla deniz yoluyla gelenleri mülteci olarak almayın, geriye kovun boğulanlar boğulsun. Almanya’nın, İngiltere yetkililerinin mülteciler için kota koymaları ya da belirli düzeyde eğitimi olanları alabilecekleri alacaklarını açıklamaları ne kadar insancıl olduklarını sergilemektedir.

İnsan hakları ve demokratik haklar konusunda Türkiye’yi sınıfta bırakanlar, yer altı zenginlikleri yüzünden İslam dünyasını işgal ederek yer üstünde yaşayanları yurtlarından edenler, hiç utanıp sıkılmadan o pişkin ve edalı tavırlarıyla, bazen bıyık altından pis pis gülümsemeleriyle barışın sözcüleri olarak piyasada dolanmaktalar. Yüce Rabbim Bakara süresinin 11. Ayetinde “onlara yer yüzünde fesat çıkarıp, bozgunculuk yapmayın dendiğinde, onlar biz barışçılarız derler”. derken bunları ne kadar da güzel tasvir etmiş. Her türlü bozgunculuğu yapacaksın, karıştıracaksın, ondan sonra barış elçilerini devreye sokup, barışın hâmisi olacaksın. Sevsinler sizin barışınızı.

DAEŞ, PKK, PYD, YPG vd. kimin kurgusu, kimler tarafından kullanılan terör örgütleri? Türkiye’içinde DHKPC’ yi, legal görünümlü illegal örgütleri destekleyenler, sivil toplum kuruluşu adı altında ülkemizin birlik ve dirliğinin altını oyanların arkasında duranlar, basın yayın yoluyla yardım konvoylarını silah taşıyıcısı diye uluslararası hümanist(!) çevrelere jurnalleyenlerin kimler? Bunların hepsi belli. Hümanist Batı’nın temsilcileri… Bunların nezdinde DAEŞ Sünnilerin, PKK, PYD,YPGkürt halklarının haklarını savunan örgütler. Ölenler kim? Müslümanlar. Avrupa kapılarına mülteci olarak sığınan, ancak kapıya bile koyulmayıp ölüme terkedilenler kim. Müslümanlar. Merhum Akif’in “tek dişi kalmış canavar” olarak nitelediği batı medeniyeti, islam dünyasını yemek için, damaklarına ve sindirime uygun hale gelecek şekilde Müslümanları parçaladı. Zaten Müslümanlar da parçalanmaya her zaman uygun haldeydi ve halen öyleler. Batıtek dişi ve damakları ile de kalsa sofraya oturmuştur. Zaman zaman damakları ile çiğneyemediklerini takma dişleri ile parçalamaktadır. Ve bütün bunları insancıl, demokratik yaklaşımlarla yapmaktadır. İşgaller, müdahaleler hepsi, Suriye ve diğerislam ülkelerinde demokrasi için!

Artık yeter! Ne batının hümanizmi, ne merhum Meriç’in tanımlamasıyla bütün fuhşiyatı içinde barındıran liberalizmi. İnsanlık, insancıl olma değerlerimizde, geçmişimizde gömülüdür. Yeniden canlandıralım. Bırakalım sahtekârca söylem ve eylemleri. Milletçe yeniden var olmanın yolunu beraberce bulalım. Bunu başaracak güç ve imkanlar dini, tarihi değerlerimizde, kültürel kotlarımızda hazır durmaktadır.