ÇALIŞAN YOKSULLAR
264 Evler'den Hüseyin, kendi geçimini sağlayamayan bir hanenin komşusuna da yardım edemeyeceğini anlatıyor: "Burada 1500-2000 tane adam yaşıyor. Sonuçta herkesin ağzına bir kaşık bir şey giriyor. Bunlarla nasıl paylaşabilirsin. O işte yani paylaşamıyorsun. Kazancını paylaşman mümkün değil. Evinde zor paylaşıyorsun. Kendi ailenle ki dışarı yansıtman mümkün değil." Yaşar'ın 'roman olmayan' tanımı "Yani doktordur, birşeydir yani. Mutlaka bir yerde bir, bir yerlerde bir görevi var. Ama bizim görevimiz yok. Bizim bir tek hamallığımız var abi." oluyor. İş güç sahibi olmak temel bir ayrıştırıcı konum olarak ortaya çıkıyor. Savaş, "Eh çingene falan diyor. Bu var. Bu her yere var. Yaşadığımız her yerde var. Tabii bu şey yapmak için düzeltilebilmek için çok uzun bir zaman bekler. Çünkü bizim bilim adamımız yok. Bizim sosyoloğumuz yok. Bizim bilmem neyimiz yok. Yok bizde. Yetişmemiş.. İnsanların bugün işleri güçleri olsaydı, haliyle toplum içersinde de daha rahat konuşabilecekleri konuma gelir. Bizi en çok... o aramızda fark ekonomik. Tamamen ekonomik."
Kerim var 264 Evler'den. İşle ilgili konuşuyor: "İnanın bizim içimizden bir tane adam almıyorlar temizlik işlerine. Bizleren dedikleri zaman, tamam, 'işçi alacaz siznle, gidin falan filan yere başvurun'. Gidiyor, adam diyor ki, ne zaman, tamam, yarın başlayacan diyor. Nerede oturuyon? Adresini alıyorlar ya senin. Yavuz Selim'de veya 200 Evler'de. 'Tamam, kareşim sen git,biz seni ararız' diyor. Oranın işe ihtiyacı var. Almıyor seni. Neden? Bu mahallelerde oturduğun için. Düşünebiliyon mu abi? Böyle bir dışlanmaya şey oluyoruz. Aslında bunu yapan halk değil. Bunu yapan belediye başkanlarının bizzat kendileri.."
Romanların bir kısmı 1950'li yıllarla beraber Tekel fabrikasında çalışmaya başlıyor. Sendikalı ve güvenceli çalışıyor ve kendilerinin deyişiyle 'evlere para girmeye başlıyor'. Tütün fabrikasının ve fabrikada düzenli gelire sahip işçiler olmanın, mahallenin Samsun içine dahil olabilmesine etkisi olmuş. Tekel fabrikaları kalktığında Romanların iş imkânları daralmaya başlamış.
Yavuz Selim Mahallesi'nden Filiz Samsun'da temizlik işine giden kadınların kronik yorgunluk içinde yaşadıklarını anlatıyor. "Yorgunluk. Herhalde, cam, kapı,halı, koltuk, yani evşn bütün yükü senin üstünde. Yapıyorsun, bi de ordan geliyorsun kendi evinin işi, kendi evinin yemeği. E çocuk derken baya sıkıntılı. Bi de küçük yaşta o sorumluluğu yüklenmek daha çok sıkıntı"
Çalışma yaşamının ağır iş koşulları ve beraberinde gelen kronik hastalıklar nedeniyle 40'lı yaşlarda bittiği söylenebilir. O yaşlara geldiklerinde Romanların ciddi bir kısmı iş yapamaz hale geliyor. Emekliliği olmayan, vücudu çalışmaya elverişliliğini yitirmiş bir grup olarak yoksulluğu daha da ağır bir şekilde yaşıyorlar.
Romanların güvencesiz ve ağır iş koşulları yanında işlerin geçici olması eve giren gelir de belirsiz kılıyor. Roman evlerine giren gelir evin masraflarını karşılayacak nitelikten uzak. Örneğin haelerin elektrik ve su paralarını ödeyememe durumu ile sıkça karşılaşılıyor. 264 Evler'den Halime bunu "Biz günlük yaşayan insanlarız. Aman bu gün ne yapacağız, bugün ne pişireceğiz. Hangi çorbayı pişireceğiz. Diyorum ya sırası geliyor öyle bir şey yok ki hiçbirimiz işe gidemiyoruz çalışamıyoruz. Oluyor 5-10 lira üzerimizde git oğlum 1 liralık salça al. Git 1 liralık yağ, yarım kilo mercimek al. Bir çorba pişiriyorsun yediriyorsun çoluk çocuğa.."
O kadar çok ki anlatılanlar. Sosyal dışlanmanın Roman Halleri bütün bunlar. Tabi ki sayfalara sığmaz anlatılanlar, yaşadıkları. Biz bu kadarla yetinmek durumundayız yazık ki..
PARMAK HAVADA
Ak Parti Samsun İl Başkanı Osman Çetinkaya'nın fotoğraflarına dikkat ettiniz mi bilmem.
Mutlaka bir elin işaret parmağı mutlaka havada 1 işareti yapar gibi. İşaret parmağı, başparmak ile orta parmak arasında yer alır. Sağ el baz alındığında insan elinin ikinci parmağıdır. Anatomide digitus secundus veya digitus II olarak anılır. İnsanların genelde en çok kullandığı parmaktır ve oldukça hassastır.
Düğmelere basmak, bilgisayarda yazı yazmak, işaret etmek ve sayı belirtmek için en sık kullanılan parmaktır. Süpermenin uçmasını sağlayan parmağıdır. O olmazsa düşer. Namazın ilk ve son oturuşlarında Tahiyyât suresi okunurken "lâ ilâhe" denince sağ elin şehadet parmağı kaldırılıp "illâllah" derken de indirilmesi sünnettir.Osman Beyin parmak sırrı sizce nedir?
SİSTEMİN KÖLESİ OLMAK
Kendi çıkarları adına sorgulamaksızın sistemin kölesi olup doğruyu yanlışı unutan kendini ölümsüz sanan insan, Zannetme ki bu devran hep böyle gidecekZannetme ki yanlışa doğru eğriye düz diyen diller hep böyle söyleyebilecek
Bir gün gelecek sende susacaksın. Bir gün gelecek doğrular senin menfaatlerinin de önüne geçecek Ve bir gün gelecek sen de senin gibiler de ölecek, tarihin kara sayfalarına gömülecek
(canan yılmaz)
PARAŞÜT
Temel ve Cemal paraşütle atlıyorlar.
Paraşütlerini açacaklar 600 metreden itibaren ibreye bakıyorlar.
Temel: "-500 metre, 400 metre, 300 metre, 100 metre, 90,70,60 metre
..uuyy boşuna açmayalım, geldik daa."
TANIYAMAMIŞ
Kadının biri 46 yaşında kalp krizi geçiriyor ve hastaneye kaldırılıyor.
Ameliyat masasında kadın Azrail'i görüyor ve soruyor:
"-Saatim geldi mi?"
"Hayır senin daha 30 yıl 5 ay zamanın var"
Kadın hastaneden çıktıktan sonra, estetik yaptırıyor, yüzünü gerdiriyor,
dudaklara ve göğüslere silikon filan..hastaneden tamamen yenilenmiş gibi çıkıyor. Hastaneden karşıya geçerken bir araba çarpıyor ve kadın ölüyor:
Kadın Azrail'e soruyor?
"-30 seneden fazla yaşayacağımı söylemiştin. Beni şimdi niye öldürdün?"
Azrail:
"-Kız, ben seni hiç tanıyamadım.."
GÜZEL SÖZ
Bunca Kalp Kırıklıklarına Rağmen Küçüklüğümde Yaptığım Gibi Rüzgarı Arkama Alıp Bağırmak Istiyorum Hayata: Acımadı Ki !
-Sunay Akın-
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.