CİMRİLİK VE İSRAF MÜSİBETTİR

İslam dini, insan hayatının her alanında orta yolu ve dengeyi öğütleyen bir dindir. Bu dengenin en önemli unsurlarından biri de maddi konular ile ilgilidir. Cimrilik ve israf, birbirinin zıttı gibi görünse de aslında ortak bir noktada buluşur. İkisinde de malın yanlış kullanımı söz konusudur. İslam, bu iki aşırılığı da musibet (büyük bir sıkıntı ve zarar) olarak görmüş ve müminleri bunlardan sakındırmıştır.

Cimrilik, kişinin sahip olduğu mal ve imkanları başkalarıyla paylaşmaktan kaçınması ve hatta bazen kendisi için bile harcamaktan sakınmasıdır. Kur’an-ı Kerim’de cimrilik kınanmış ve cimri kişiler şu şekilde uyarılmıştır:
“Allah’ın, lütfundan kendilerine verdiği şeylerde cimrilik edenler, bunun kendileri için hayırlı olduğunu sanmasınlar. Bilakis bu, onlar için bir şerdir. Cimrilik ettikleri şey, kıyamet günü boyunlarına dolanacaktır...” (Âl-i İmrân, 3/180)

Cimri insanlar, malın gerçek sahibinin Allah olduğunu unutur ve sahip oldukları serveti sadece kendilerine ait bir kazanç gibi görürler. Oysa İslam, infakı (paylaşımı) ve yardımlaşmayı emretmiştir. Peygamber Efendimiz (s.a.v) de cimriliği kişinin helakine yol açan bir özellik olarak nitelendirerek buyurmuştur ki; “Cimrilikten sakının! Çünkü cimrilik, sizden öncekileri helak etti. Onları kan dökmeye ve haramları helal görmeye sürükledi.” (Müslim, Birr, 56) Cimrilik, hem kişinin kendisine hem de topluma zarar verir. Toplumda fakirler varken zenginlerin malını yığması, ekonomik dengesizliklere yol açar. Ayrıca, cimrilik kişiyi yalnızlaştırır, insanlar arasında sevgi ve kardeşlik bağlarını da zayıflatır.

İsraf, gerekli olandan fazlasını tüketmek, malı ve nimeti bilinçsizce harcamaktır. İsraf sadece maddi harcamalarda değil, zaman, enerji, sağlık gibi birçok alanda da olabilir. İslam, israfı kesin bir şekilde yasaklamış ve israf edenleri şeytanın dostları olarak nitelendirmiştir. “Şüphesiz ki, saçıp savuranlar şeytanın kardeşleridir. Şeytan ise Rabbine karşı çok nankördür.” (İsra, 17/27)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de israf konusunda sahabelerini uyarmış ve su gibi temel bir ihtiyacın bile gereğinden fazla kullanılmaması gerektiğini şöyle ifade etmiştir; “Bir nehir kenarında bile abdest alsan, israf etme.” (İbn Mâce, Tahâret, 48)

İsrafın sonuçları hem bireysel hem de toplumsal düzeyde çok ağırdır. Bireysel olarak israf, insanı şükürsüz ve nankör bir hale getirir. İsraf eden kişi, Allah’ın verdiği nimetlerin kıymetini bilmez ve onları sorumsuzca tüketir. Toplumsal olarak israf, ekonomik dengesizliklere ve sosyal adaletsizliğe yol açar. Bugün dünyada milyonlarca insan açlık çekerken, bir başka kesim ihtiyaçtan fazlasını israf etmektedir.

İslam, ne cimriliği ne de israfı hoş görmüştür. Allah, müminleri her zaman orta yolu izlemeye davet ederek şöyle buyurmaktadır; “Eli sıkı olma, büsbütün de saçıp savurma; sonra kınanır ve eli boş kalırsın.” (İsra, 17/29)

Peygamber Efendimiz (s.a.v) de dengeyi korumanın en doğru yol olduğunu belirtmiş ve şöyle buyurmuştur; “En hayırlı iş, orta yolda olanıdır.” (Beyhakî, Şuabü’l-Îmân, 5/261)
Müslüman, malını Allah’ın rızasına uygun bir şekilde harcamalı, fakirleri gözetmeli ama aynı zamanda kendi ihtiyaçlarını da ihmal etmemelidir. Cimrilik insanı bencil ve katı kalpli yaparken, israf ise şükürsüz ve bilinçsiz bir hale getirir. Gerçek mutluluk ve bereket, bu iki musibetten uzak durup orta yolu bulmakla mümkündür.

Cimrilik ve israf, insanı hem dünyada hem de ahirette zarar uğratabilecek iki büyük musibettir. Cimrilik, insanı hem çevresinden koparır hem de Allah’ın nimetlerinden gerektiği gibi faydalanmasına engel olur. İsraf ise kişinin nimetlere saygısını kaybetmesine, nankörleşmesine ve ihtiyaç sahiplerini görmezden gelmesine yol açar.

Müslümanlar, cömertliği ve paylaşımı teşvik eden bir anlayışı benimsemeli, aynı zamanda nimetleri bilinçli ve ölçülü kullanarak israftan kaçınmalıdır. Unutulmamalıdır ki, Allah’ın verdiği her nimet bir emanettir ve bu emanetin hesabı bir gün mutlaka sorulacaktır: Bu hususta Yüce Allah “Sonra o gün, nimetlerden mutlaka hesaba çekileceksiniz.” (Tekâsür, 102/8) buyurmuştur.

Cimrilik ve israf; toplumu kemiren ve kutuplaşmanın oluşmasına neden olan mali müsibettir. Yığıp yığıp biriktirmek de, harcayıp harcayıp savurmak da; bireysel ve toplumsal helâklara vesile olur. Birisi varlıkta yokluğu yaşamak, diğeri varlığı yok etmektir. Her ikisine gizli şirkin habercisidir. Malın gerçek sahibi Allah’tır. Cimrilik ve israf; mal üzerinde bir çeşit ilâhlık ilan etmektir ki, gizli şirktir.

Cimrilik ve müsriflik sadece maddi değerlerle de ilgili değildir. Dilin doğru kullanımı bireyin ve toplumun huzuru için hayati öneme sahiptir. İnsana teşekkür, Allah’a şükür edemeyen bir dil cimridir. Boş konuşan dil de müsriftir. Konuşması gerektiği yerde susan, susması gerektiği yerde gereksiz konuşan dil; afet ve musibet davetçisidir. Ne hakkı söylemekten kaçınan bir cimriliğe, ne de anlamsız ve zararlı sözlerle toplumu zehirleyen bir müsrifliğe düşülmemelidir. Dengeli bir dil, bilgili bir toplumun "Değer" sermayesidir.

İslami duyarlılığa göre; hiçbir konuda cimrilik yapılamayacağı gibi müsriflik de yapılamaz. İkisi de felaketin ve müsibetin davetçisi ve habercisidir.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Sami Kesmen Arşivi
SON YAZILAR