D vitamini hakkında az bilinen gerçekler
Öncelikle kişilerde depresyonun tek nedeni tabiki D vitamini eksikliği değildir fakat bu tür hastalarda D vitamini düzeylerini artırmaya yönelik takviyelerin depresyon belirtilerini azalttığı gözlenmiştir.
D vitamini faydaları çoğunlukla kemikle ilgili durumlarla ilişkili olsa da çalışmalar; D vitamininin Solunum Yolu Enfeksiyonlarını (RTI), grip ve benzerlerini hedef alan bulaşıcı hastalıkların önlenmesinde önemli bir rol oynadığını göstermektedir.
D vitamini bağışıklık sisteminin bir modülatörüdür, hücre çoğalması ve farklılaşmasının düzenlenmesinde rol oynar. Multiple skleroz (MS), beyindeki sinir hücrelerine zarar veren bir otoimmün hastalıktır ve araştırmalar, hastalığın coğrafi olarak ekvatordan uzakta yaşayan insanlarda daha yaygın olması nedeniyle, düşük D vitamini düzeylerinin hastalık için bir etken olabileceğini düşündürmektedir.
Bazı çalışmalara göre, D vitamini karsinogenezi engelleyebilir, tümörün ilerlemesini yavaşlatabilir ve böylece meme kanseri, kolorektal kanser, akciğer kanseri, pankreas kanseri, prostat kanseri için ölüm riskini azaltabilir. D vitamini yetersizliğininkanser riskini artırıp artırmadığını ve D vitaminine daha fazla maruz kalmanın kanseri önleyip önleyemeyeceğini belirlemek için daha fazla araştırmaya ihtiyaç vardır. D vitamini kan basıncını, damar hücresi büyümesini ve iltihaplanmayı dengelemeye yardımcı olur. Bu nedenlerden dolayı kalp sağlığı ve kardiyovasküler hastalıklar D vitamini ile bağlantılıdır.
Bazı çalışmalar, D vitamininin insülin sekresyonunu uyarmada bir korelasyon olduğunu, dolayısıyla glikoz metabolizmasında rol oynadığını öne sürmektedir. Gözlemsel çalışmalar, D vitamininin dolaşımdaki birincil formu olan serum 25(OH)D'nin düşük seviyelerini tip 2 diyabet riskinin artmasıyla ilişkilendirmiştir.
Obez bireylerde D vitamini eksikliği ve beraberinde gelen hastalıklara yakalanma riski daha yüksektir. Bunun olası nedenleri, daha fazla kas hacmine seyreltilmesi olabilir.
D vitamini ‘bir vitamin’ olarak adlandırılmasına rağmen aslında daha çok bir hormon gibi davranır. Bu, D vitamininin metabolizmaya katılmak yerine sürece yardımcı olduğu ve kilo kontrolünden organların işleyişine kadar her şeyi potansiyel olarak etkilediği anlamına gelmektedir.
Daha önce de belirttiğimiz gibi, birincil D vitamini kaynağı doğrudan güneş ışığıdır. Güneş ışığından gelen UVB radyasyonu cildimize çarptığında, kimyasal bir reaksiyon onu D3 vitaminine dönüştürür, bu vitamin karaciğerimize taşınarak 25(OH)D oluşturur ve daha sonra böbreğe giderek burada biyolojik olarak aktif D vitamini-kalsitriol formuna dönüşür.
Cildimizin epidermal tabakasında bulunan melanin adı verilen pigment, cildin daha koyu olmasına yol açar. Bu pigment, cildin güneş ışığından D vitamini sentezleme yeteneğini azaltır ve koyu tenli kişilerin güneş ışığına daha fazla maruz kalmasını zorunlu hale getirir. D vitamini- kalsiyum- fosfor kemik sağlığı için ayrılmaz üçlüdür.
D vitamini kalsiyum ve fosfor emilimini uyararak normal kemik büyümesi ve mineralizasyonu sağlar. D vitamininin birincil faydası, kalsiyum emilimine yardımcı olması ve kandaki yeterli fosfor seviyelerini korumasıdır; bu da kemik mineralizasyonunu sağlar ve istemsiz kas kasılmalarını (kramplar ve spazmları) teşvik eden bir durum olan hipokalsemik tetaniyi önlemeye yardımcı olur.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.