Dil

Cismi küçük yırtıcı bir aslandır.  Onu sağlam bağla.”
                          Hz. Ali

 

 

ll. Friedrich, hiç kimseyle hiçbir şey konuşmaksızın yetişen çocukların, ergenliğe vardıklarında çocukların ilk dil olan ibranice'yi, Yunanca, Latince ya da Arapça'yı mı, yoksa onları dünyaya getiren anne babalarının dilini mi konuştuklarını sınamak ister. Bu yüzden dadılarla sütannelere, bebeklere süt vermelerini ama onlarla konuşmamalarını emreder. Ancak çabaları sonuç vermez; çünkü çocukların ya da bebeklerin hepsi ölür.

Anlaşılan o ki insan yavrusu iletişime muhtaç. İçimizdeki çocuğun büyümediği gerçeği yadsınamadığına göre yaşamımızın her safhasında konuşma olgusuna gereksinme duyuyoruz.

Son zamanlarda gazetelerdeki köşe yazılarında kullanılan dil iletişim değil öteleşim hedefliyor. Ucuz kitap sayfalarında saklanamayacak ifadeler bir çırpıda gazetelerde kapsama alanımıza dahil oluyor. Yılanı deliğinden çıkaran ataların yoldan kovuldukları anlamı gelip yerleşiyor dimağımıza.

Kullandığımız dil kişiliğimiz hakkında ipuçları verir. Dili özgürce kullanırken kendimizi bağladığımızı düşünmemiz gerektiği ortadadır. İnsanı hayvandan ayıran en önemli özellik olduğunu bir de bu yönden değerlendirmelidir.

Melankolik ve çekingen kahramanların yaratıldığı bu tür yazıların galibi maalesef yoktur. Nazım Hikmet karakteri vardır galip diye… tuhaF şeyler düşünür. (umarım tahsisde tuhaF yazısındaki tuhaFlık düzeltilmez). ''Kaç yaşında öleceğim
ve ölürken üzerimde yorgan olacak mı?''

Memleketimden insan manzaralarına atfen memleketimin tuhaF manzaralarını kaleme alanları usulden bozarlar. Her yer Bursa Cezaevi olabilir.

"bekle dost kapısını, sadık dost isen,
gönüller tamir et, ehl-i dil isen"

Hasret Gültekin, ikinci dizedeki “ehl-i dil isen” yerine keşke, “ehl-i dil ol sen” deseydi. Zira ihtiyacımız bu.

17. yüzyılın önemli divan şairi Nef-î, daha fazla hiciv yazmaması için kendisini uyaran, ancak hicivlerine devam edince "evlat gibi sevdiği" ve "onu baba gibi seven" dördüncü Murat'ın emriyle boğdurulmuştur. Nef-î, Kaza okları anlamına gelen hicivlerini Sihâm-ı Kaza adlı eserinde toplamış, ölümünden sonra hicivlerine atfen aşağıdaki beyitle kendisine nazire yapılmıştır.

gökten nazire indi sihâm-ı kazasına
Nefi diliyle uğradı hakkın belasına

Ne diyim. “Bülbülün çektiği dili belası…”

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Can Adalı Arşivi
SON YAZILAR