İpe Un Serdik !
Nasreddin Hoca"nın bir komşusu varmış. Devamlı hocadan bir şeyler ister ama geri vermezmiş. Hoca da haliyle sıkılmaya başlamış bu işe onu atlatmaya çalışırmış. Yine bir gün komşusu gelmiş Hoca ya: "Hocam hocam bizim ip koptu. Sende var mı 5 metre kadar. Yarın çarşıdan alınca geri veririm senin ipi." demiş. Hoca da: "veremem ipe un serdim." demiş. Komşusu: "Yapma hocam ya ipe un serilir mi ?" demiş. Hoca da: "Gönlüm razı değilse vermeye ipe un da serilir" demiş.
Nasreddin hocanın bu fıkrası sanıyorum yaşanan gelişmeleri yargı erkinin siyasa karşısındaki tutumunu en iyi anlatan fıkrasıdır. Çünkü yargı erkinin de bugün siyaset karşısındaki tutumu sadece gönülsüz olmasından yani bildikleri halde siyasetin gücü karşısında bir güç olarak var olmalarından kendilerine biçtikleri koruma modeli olmaktan kaynaklanan bir sorun olarak karşımıza çıkıyor. Son olarak anayasa mahkemesinin verdiği karar, tamda Nasreddin hocanın fıkrasına uygun olarak gönülsüzlükten kaynaklanan tam bir ipe un serme hikâyesidir. Yani anayasanın daha önceki 367 kararı ve bunda çoğunluğu araması, daha sonraki türbanla ilgili davada çoğunluk olmasına rağmen bu seferde şeklen değil esastan incelemesi, siz ne yaparsanız yapın eğer biz istemezsek ve burada bir rejim tehlikesi söz konusu olursa ki tabi kendi yorumlamaları çerçevesinde o zaman bazen şeklen bazen içerik olarak inceler ve öyle kararlar veririz. Yani gerekirse ipe un sereriz. Tabiî ki hiçbir demokratik ülkede bu türden vakalara pek rastlanmaz. Çünkü onlar demokrasilerini ortak mücadeleler sonucunda inşa etmişlerdir. Bizde ise demokrasiler halka dayanmasına rağmen halk gerektiğinde küçümsenir ya da yok kabul edilir. Çünkü demokrasi olacaksa da onu da biz getiririz yaklaşımıyla birçok şey yapıldığı için Türkiye"de sağlam bir zemine de oturamamıştır demokrasimiz.
İçinde millet faktörünün bulunmadığı birçok proje maalesef üstümüzde kalmasına rağmen hala hiç ders almadığımız ortada. Millete rağmen millet için dizayn edilen projelerin artık millet tarafından kabul edilmediği ve ya edilmeyeceği ortada iken her defasında Ankara"daki elit bürokrasinin toplum mühendisliği çalışmalarına soyunması sadece demokrasi yolundaki gidişatı sadece geciktirebilir ancak durdurması söz konusu olamaz. Ankara"dakilerin biraz sosyoloji bilgisi olsaydı, değişimin ya da kontrolün tek taraflı, baskıcı, dayatmacı, yada zorlayarak gerçekleşmesinin mümkün olmadığını göreceklerdir. Daha öncede böyleydi bundan sonrada böyle olacak. Ancak her defasında aynı şeyleri de yaşamaya mahkûm oluyoruz. Şunu iyi bilmeliyiz ki Ankara"dakiler halkın vergileri ile halkı denetim altında tutmak ve kendi istedikleri gibi yönetmek istiyorlar. Ancak halk da bir gün ipe unserer ise ne olacak hiç düşündünüz mü?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.