KAFALAR KARIŞIK MEMLEKETİMDE
Nasıl karışmasın! Bu kadar hızlı değişim bizleri hem yorar hem de bozar be ağabey. İnanın neyi yazacağımı değil neyi yazmamam gerektiğini düşünür olduk.
Neyi yazmamamızı düşünürsek işte o zaman her şey kolay. Düşünmemek en iyisi. Bir tabir vardır düşün düşün çok tur işin. Salla gitsin diyeceğiz de o da olmuyor bilader.
Kendine göre sorumlulukların var, hadi kendinden vazgeçtin ailene karşı sorumlulukların var.
Komşu hakkı denilen bir şey var yaşamış olduğun bina, mahalleye, ilçeye ile, o ilin-ilçenin bağlı olduğu ülkeye yaşamış olduğun ülkenin de dünyaya karşı sorumlulukları olmasa hiç düşünmeyeceğiz.
Düşünüyorsun çıkamıyorsun işin içinden. Düşünmeyeceğim diyorum oda olmuyor. YARADAN bizi düşünelim diye yaratmış bunun bir orta yolu var mı? En azından ben bulamadım formülünü. Bana ne diyeceğim, her şeye duyarsız kalacağımda o zamanda kendime olan saygımı yitiririm diye korkuyorum. O da ayrı sıkıntı, korku işte var ya o korku o çok tehlikeli bir duygu.
Korku insanı hem zalim yapar hem de mazlum. Yaşanılarak söylenmiş bir ATA sözümüzü hatırladık birden değil mi?
Alma mazlumun ahını çıkar aheste aheste demişler atalarımız? Eee zalimde haklı, o da korkuyor korkudan zalim olmuştur. Zalim neden korkar demeyin korkmasa hiç bir insanoğlu zalimlik yapmaz, yapamaz.
Onun içindir ki düşünmek gerek dünümüzü, bugünümüzü, yarınımızı, kendimizi, ailemizi, komşumuzu, sevdiklerimizi, sevenlerimizi, yaşadığımız topluluğu, milleti, vatanı ve hatta içinde yaşadığımız dünyayı düşünebiliyorsak ne mutlu bize.
Yine geldik kafa karışıklığına, düşünceye. Düşünen insanın kafası karışır, düşünemeyen insan korkak olur ki işte o durum çok tehlikelidir. Güvensizdir, kendisine hiç bir zaman güvende olduğunu hissetmez. Devamlı saldırır işte bu toplum psikolojisini bozar. Niye bana yan baktın diyerek bıçaklaması gibi. Hırsızlık da ona keza, insan öldürmekte korkaklıktandır. Kısacası korkan insan her türlü kötülüğü yapar, iftira atanların da korkusu vardır.
Sıra geldi düşünmeye. Düşünelim ki her yaptığımız işte korkak olmayalım. Korkaklığın sonu zalimliğe gider ki hiç bir insanoğlu kendine bunu yakıştıramaz. Vicdanlarımızı hak, hukuk, adalet yolundan çıkartmayalım ki sapkınlardan olmayalım.
Güven korku ve düşüncenin elle tutulur göz ile görülür varlıklar olmadığını hepimiz biliyoruz ancak varlık güven olmadan sevgi olmayacağı gibi korku ve endişe olmadığında güzelleşemeyeceğimiz gibi sebeplerimize yaşam sevgimizi de bu temele oturtmadan da yapamıyoruz.
Kısacası her bir şey denge. Unsurumuz ancak karşılıklı güven. Bir defa sarsıldı mı o toplum da hak tan hukuktan adaletten konuşulamayacağı gibi sevginin saygının ve hatta vicdanların yerini çıkar-menfaat alır ki çok küçük şeyler için bile yalan konuşmak, iftira atmak, itibarsızlaştırmak sıradanlaşır ki işte benim korkum bundan.
Şu da bir gerçek karşılıklı saygı, sevgi güven olmadan yaşam çekilmez. Hele de umutlarımız olmadan hiç çekilmez.
Şu da ayrı bir tabirdir; aynalar yalan söylemez derler şüphesiz nasıl baktığına bağlıdır aynada olsa görüneni gösterir ancak vicdanı ruhu iyiliği kötülüğü ahlakı göstermez. İşte o bilinmeyenler bizim şahsi aidiyetimizdir.
Ne mutlu o görünmeyen yüzü tertemiz capcanlı yaşatabilenlere. Nasıl olur ancak onu bilemem. İşte o insana aittir. Saygılar sevgiler benden en güzel yarınlar siz değerli okuyucularımızın olsun.
Sedat YILMAZ
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.