Kara Önlüklüler
Nüfus cüzdanım çıkmamış, o gün cüzdan çıkartıldı ve okula götürüldüm, kayıt yapıyorlar. Sıra bana geldi, ‘’10’na kadar say’’ dediler. Belki de hayatımda ki ilk başarıydı bu ,o sayıyı saymış ve okullu olmuştum.
Fatih ilkokulu, daha önce bu bölgeye gelmiştim, at yarışları yapılıyordu, şimdi büyük direklerden oluşan bir yapının inşaatı vardı , hayranlıkla onu izlerdim. Sonra Samsun şehir stadyumu oldu orası. 23 Şubat 1975’ de ilk maç Trabzon spor ile yapılmıştı, daha sonra bu dostluk bozulmuştu, insanlar arasında ki ilişkilerde aynı değil mi, çıkarlar ön plana çıkınca dostluklar unutuluyor. Şimdi Harun’lar Mehmet’ler iki şehrin arasında dostluk köprüsü kurmaya çalışıyor.
Öğretmen sorunu vardı okulda, bir ay öğretmen gelirse iki ay boş geçer yani öğretmen beklenirken, 5. Sınıftan bir öğrenci gelir öğretmençilik oynar, ayları,günleri saydırır,sayamaz san dayak yerdin. O giderdi çok ses çıkıyor diye hademe Roman asıllı Ali abimiz gelirdi. ‘’Neden ders çalışmıyorsunuz ‘’ derdi. Bizde ses yok. O zamanın en zor sorusunu sordu bize, ‘’Söyleyin bakayım, kayık nasıl çalışır’’ bizde ses yok. ‘’Kürekleri böyle çekersin kayık gider’’ diye işaretlerle anlattı ve biz bir şey öğrendik.
10 Kasım’da beyaz yakalık takmadan geleceksiniz dendi . Saatler 09.05 olduğunda saygı duruşunda bulunduk. Şiirler okundu, konuşmalar yapıldı. Atatürk’ün ölüm yıl dönümü olduğunu öğrendik.
Aralık ayında Yerli malı haftası yapacağız, herkes evinden yiyecek getirsin dediler. Masaya bir parça mısır ekmeği, kendi bahçemizden yetişen ve samanlıkta saklanan iki elma, birde neresi yerli ise bize verilen süt tozu. (Amerikalıların bunu verdiği söylenirdi) kutladık yerli malı haftamızı.
Kara önlüklü çocukların bir çoğu benim gibi kara lastik giyerdi, pantolonları yamalıydı, benim yamalı çoraplarımda vardı ama kimse görmezdi bunları. Bir tas kafaya konur, çevresi makasla traş edilirdi evlerde, yada komple yapılır bu ve çizgili bir saç modeli oluşurdu. Beni berbere götürürdü babam, nasıl keselim dendiğinde ‘’ Ala Pulus olsun’’derdi babam . Yanlar sıfır seviyesinde üstte bir tutam saç. Şimdi var mı bilmiyorum.
Bu kara önlüklülerden ve Yavru Kurt diye anılan ( o adı kim vermiş, sonra neden değiştirildi anlatmaya gerek yok) şimdi adı izciler olan bir de grup olurdu 23 Nisan törenleri için. Saç modeli ve yırtık pantolonu olmayanları sorgusuz oraya dahil eder diler.
23 Nisan sabahı bakkaldan aldığımız bir bayrak elimizde okuldan yola çıkardık. Servis aracı, yağmur,çamur kimsenin umurunda değildi, heyecanla tören alanı olan Cumhuriyet meydanına yürürdük. Yolun iki tarafı hınca hınç dolu, alkışlayanlar, bayrak sallayanlar, balonlar ve diğer okullar. Yürüyüş sıramız geldiğinde Shell denen yerden daha nizami bir yürüyüşe başlardık. Bandonun sesi çok umurumuzda değildi, çevrede ki insanlara bakardık, onlarda bize bakardı. Yürüyüş bittiğinde Cumhuriyet caddesinden okula dönüş başlardı yağmur altında görevimizi yapmanın gururu ile
Yıllar sonra kutlamalar anlam kazanmaya, etkinlikler artmaya başlamıştı. Dünya çocukları etkinlikleri oluştu. Kara önlükler yerlerini önce renkli üniformalara, daha sonra sivil elbiselere bıraktı. Sivil elbiseler çocukların arasında problem yaratmaya başladığında üniforma mı sivil elbise mi anketleri gündeme gelmeye başladı .
Şimdi ki çocuklar daha şanslıydı, kara önlüklüler için gezinti yeri sadece Fuar alanı iken, şimdi Samsun sahili gezinti yeri oldu. Belediye başkanı veya başbakan koltuklarına çocuklar oturur oldu ki, buda 23 Nisan Bayramının olmazsa olmazları arasına girdi.
Törenler çocukları bir gün mutlu ederken, günümüz şartlarında çocukların mutlu olması isteniyorsa oda babalarının daha fazla para kazanmaları ile mümkün olacaktır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.