ALGI
29 Ekim Cumhuriyet bayramı kutlaması, töreni izlemeye gelenler arasın da bir hareketlilik kameralara yansıyor. Açık bir bayan ,kapalı diğer bayanın baş örtüsünü çıkartmaya çalışıyor. Bu görüntüleri diploma törenlerin de çok izlemiştik. Tören alanın da ki açık olan bayan ‘’Burası sizin yeriniz değil’’ diye bağırıyor. Bu eylemi yapan bayanın Cumhuriyet bayramını sahiplenip, kapalı kadını dışlaması altın da yatan gerçek ne olabilir?
Kapalı olan kadının giyiminden dolayı tepki görmesi gibi açık bir kadının da giyiminden dolayı tepki görmesi anormal bir durumdur. Bir başka anormallik ise, kapalı olan kadınlara yapılan tacizler sonrasın da eylemi yapanın şizofren olarak adlandırılmasına karşın, tam tersi eylem sonucun da yapılan hareketin bir topluma mal edilmesidir.
2020 yılına girmek üzeri iken ülke de gündem olan konulara bakın deyip geçmek basit bir söylem olacaktır. Son dönem Avrupa’da başlayan İslam karşıtı eylemlere bakıldığında bir algı çalışmasının olduğunu göreceksiniz ve ne yazık ki, bu çalışma ülkemiz de de karşılık bulmaktadır.
İktidar partisi ülkenin gelecekte sorun yasayacağı, sorun yaşamakta olduğu, başkaları tarafından kaşınılacak konuların üzerine giderek bunları bir pota da eritmeye yönelik olan bir çalışması vardı. Bu çalışma ‘’Açılım’’ olarak adlandırılmıştı. Birçok konu da çalışma yapılmasına karşın ön plana çıkan Kürt açılımı konusu idi. Bu açılım adı bir çok kere değişmesine karşı özü değişmemişti.
Bazı açılım konuları ,biz bunu bütün unsurlar için yapıyoruz diyebilmek için konuya dahil edilmiş görüntüsü taşısa da sonuçta yarın ülkenin birlik ve beraberliğine karşı kullanılmak istenen konuların masaya yatırıldığı anlaşılmaktadır.
Özellikle ırksal ve mezhepsel bir ayrışmanın tohumları atılmasın diye ön çalışmalar yapıldı. Bu çalışmaların sekteye uğraması için el birliği yapılmış gibi birçok karşıt grup aynı nokta da birleşebildi .
Biraz geriye doğru gidiyoruz. Terör konusunda sivil çözüm önerileri 1990'dan itibaren konuşulmaya başlamış asıl tartışma süreci ise 1991 yılında oluşmuştur.
Terör konusun da bir dizi çalışma yapılmaktadır. Dönemin başbakanına yakınlığı ile bilinen ve ilk sivil MİT müsteşarı olma hayaline kavuşamadan 1990 yılın da suikast de uğrayan kişi de 1991 yılın da suikast uğrayan Başbakanlık baş müşaviri emekli Korgeneral Hulusi Sayın’ının da ortak noktası , Kürt meselesinin sadece askeri yöntemlerle çözülemeyeceği fikrini savunuyor olmaları idi.
1992 yılın da, Adnan Kahveci Eşref Bitlis aynı konu üzerin de bir takım çalışmalarına başlamışken hepsi ya bir kazaya kurban gitti yada suikastta uğradı .
O dönem Milli Güvenlik konseyinde terör ile ilgili alınan kararlardan bazıları,
1-Bazı bölge ülkeleri ile işbirliği yapılmalı
2-Lider kadro dağıtılmalı
3- Bölge halkı kucaklanmalı
O zaman suikasta uğrayanlar bu konuda üzerinde uğraş anlardı. O dönem suikastlar la insanları susturanlar, bu dönem algı operasyonları ile olayı baltalama çalışmasındadır. Ve onların bu algı operasyonuna ne yazık ki bizim kendi halkımız da dahil olmaktadır.
Cumhuriyet bayramın da kapalı olduğu için karşısın da ki insana ‘’ Burası sizin yeriniz değil’’ diye bağıran kadının nasıl bir algı sonucu bu duruma geldiğini gördükten sonra, 1990’lı yıllar da yapılan ve başarılamayan bir çalışmanın, bu dönem de uygulanmaya konulması karşısın da oluşturulan algının insanları nasıl kutuplaştıracağını tahmin etmek zor olmasa gerek.
Ülkenin birlik ve beraberlik için de belirlenen hedeflere doğru yürümesi gerekirken, ülke için de oluşturulan algı çalışmalarının kutuplaştırmadan başka bir şeye yaramadığı aşikardır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.