KİŞİLİK - ONUR
Kişilik-Onur
Kişilik, bireyleri diğer bireylerden ayırt eden duygu,düşünce ve davranış şekilleridir kısaca.Onur ise TDK sözlüğünde, insanın kendine karşı duyduğu saygı,haysiyet,izzetinefistir diye tanımlanır. Çıkarlarımız için onurumuzu ayaklar altına almamalıyız.Herhangi bir kişinin, çıkarı için onurunu zedelediğini hatırlatmaya kalkarsak ,o bunu kabullenmeyip savunmaya mutlaka geçecektir. O nedenle geçmiş yıllarda görev gereği birebir yaşadığım olaylar ile konuyu açıklamaya çalışayım.
Suriye sınırında Kopuz adında bir köy vardı, mayınlı sahanın tam ortasında etrafı tellerle çevrili,tek çıkış noktası karakol olan genişlemiş bir aileye ait 7-8 haneli bir yerleşim yeri. Köye giriş çıkışlar sürekli kontrol altında olup gelen kişi aranmadan geçemez. O gün karakola iki çocuk ellerinde bir çorba kasesi ile geldi , babalarının hasta olduğunu, sütlaç yapmak için pirince ihtiyaçları olduğunu söylediler . Babalarının gelmesini söyleyerek çocukları geri çevirdik. Onlar giderken dürbünle köye bakıyorum, adı geçen baba evin köşesinde çocukları bekliyor. Sonra at arabasını hazırlamaya başladı, evden bir yatak çıkartıp arabanın üzerine serdi ve yattı. Çocuklardan biri arabayı sürerek karakola geldiler. Alnına bir bez parçası koymuş, ateşine baktım normal,'' hasta değilsin'' dediğimde mahcup bir gülümsemeyle ayağa kalktı. Çocuklar için sütlaç yapmak istediklerini anlattı, yaptığının normal olmadığını söyleyerek, kabını ver dediğimde küçük çaplı bir tencere çıkardı.'' Az önce kase idi şimdi neden bu ?'' dediğimde, ''yanına birde pilav yaparız.''
Başkale'de kaçakçılıkla mücadele için bir metrelik karda , dar bir geçitte tertiplendik. 15-20 at'tan oluşan gruba müdahale edildi, başlarında iki mal sahibiyle birlikte grup yakalandıktan sonra dönüş hazırlığı yapılırken, emniyetçilerin atlı bir kişinin yaklaştığını bildirmesi üzerine beklemeye başladık. Anılan şahıs bulunduğumuz yere çıktığında duraksadı, yüklü atının ipini bıraktı ve'' baba'' diye bağırarak koşmaya başladı. Belli mesafede durduruldu, başımda kar başlığı var sadece gözlerim görülmekte. Adam başladı, '' Komutanım, evden çıkarken çocuklarım, baba gitme askerler yakalar diye ağladılar, bende dedim ki ,bu son olacak, eğer yakalanırsam karakol komutanı babadır,o Türk askeridir, merttir beni gönderir, baba evim yakın ben gideyim mi ? ''
Ramazan gecesi, Esenyurt karakolunda eğitim amaçlı aydınlatma havanı attık.yüksekliği,havada kalış süresi ayarlı olan bu havan mermisi, içinde bulunan paraşüt sayesinde ağır ağır yere iner ve belli metrede söner. Geniş bir alanı gündüz gibi aydınlatma kabiliyetine sahiptir. Ertesi gün, daha önce yaşanmış örneklerine rağmen köyden bir kaç kişi karakola gelir. '' Akşam karakola nur indi'' onun aydınlatma havanı olduğunu çok iyi bilirler, amaç karakolla ilişki kurmak, o havanın neden atıldığını öğrenmek.
İran yönüne çıkan bir gruba ,güney yönünden atlı grup müdahale edecek, doğuda mağaralar denen bölgede ise yaya unsurlar tertiplenecek, atlı grubun farkedilmesi üzerine hızını artıran kaçakçılar mağaralar bölgesine gelmeden yön değiştirip İran'a geçerler. Grubun arkasında kalan ve bizim unsurlardan kaçan bir kişi, görüş alanımıza girdiğinde arkasına doğru küfürler ederek dört nala atını koşturuyordu. Hiç kimsenin müdehalesi olmadan at tökezleyerek üzerindeki binicisini önümüze düşürdü. Binici toparlanmaya çalışırken karşısında askerleri gördüğünde yüzü değişti ve yalvarmaya başladı. Ne söylediğini Kürtçe bilen askere sorduğumuzda, yeni evli olduğunu,onu bırakmamız için yalvardığını söylediler.
Hayatta böyledir ,işini yaptırmak için başkalarına boyun bükersin, her hangi bir iş yerinde mevki sahibiysen gelenin sana boyun bükmesini beklersin, her iki konumda da kişilik bozukluğu kendini göstermektedir. Gelecek nesillere dik duran alırken de, verirken de onurunu kaybetmeyen nesiller yetiştirmek, adına çıkarlarımız için gururumuzu ayaklar altına almamamız gerekmektedir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.