Krizin Gölgesinde Toplu İş Sözleşmesi!

  Kamuda çalışan yaklaşık 300-400 bin işçiyi kapsayan TOPLU İŞ SÖZLEŞMESİ  1 Mart 2009 itibariyle başladı. Hali hazırda da sözleşmeye ilişkin olumlu bir adımda atılabilmiş değil.Her defasında “Daha ayrıntılar üzerinde bile anlaşmalar sağlanamadı, ücretler konusunda da daha çok bekleriz ya da kısa bir dönem içinde bu yıl KRİZİN EŞİĞİNDE BİR SÖZLEŞME YAPACAĞIZ lütfen halkımız bize destek olsun ve fazla zam istemesin. İlerde eğer krizi sağ selim TEĞETSİZ geçirebilirsek size biz biraz daha zam veririz.” diyerek sendikacıların ellerine bir tavuk verip yondura yondura sendikalarına geri göndereceklerine adım gibi eminim. Eğer bunun tersi olursa çok şaşırırım. İşçi arkadaşlarımız için büyük şok olur ve sürpriz olur. Ya da altında kesin bir hinlik yatmaktadır. Ben bugüne kadar çok sözleşmeler geçirdim hepsinde de  işçi arkadaşlarımızı tatmin eden bir ücret alamadık. Bütün işçiler için sessiz bekleyiş devam etmekte. Sendikalarda zaten ses seda yok. Gerekçeler çok açık sevgili okurlarım ve işçiler. Ülkemiz hem KRİZİN TEĞETİNDE DEĞİL TAM HEDEFİNDE hem de KATTRİLYONLARIN DÖKÜLDÜĞÜ BİR YEREL SEÇİMİN eşiğinden çıktı. Şimdi kamu emekçisi işçileri kim düşünecek? Onlarla kim uğraşacak?Zaten seçimde bir nebzede olsa hezimete uğrayan AKP hükümeti burnundan solumakta.” işçiye verilecek zamlarla ve diğer sosyal gelişmelerle ilgilenecek kimsede mer mecal yok” diyerek her geçen gün bizi eğleyecekler. Peki bu arada olayın birinci dereceden muhatapları olan işçiler neler diyorlar yerel seçimler öncesi başlayan ve sonrasına sarkan Toplu İş Sözleşmeleriyle ilgili. Bir kamu emekçisi işçi arkadaşımla görüştüm.  Her birinin   derdi aynı. Yerel seçimler bizi var olan KRİZDEN de daha çok etkiledi.  Yani sizin anlayacağınız diyor işçilerimiz:” Bizi bir yandan kriz diğer bir yandan da yerel seçimler öyle bir vurdu ki uçmak için kanadımız yürümek için ise ayaklarımız da kalmadı.” Evli ve iki çocuk babası bir kamu çalışanı işçi arkadaşım:” bu TİS döneminde sendikamız eğer dik durmaz ise biz hava gazını alırız. Aldığımız gibi de hepimiz icralardan geriye gelemeyiz. O kadar zor şartlarda yaşıyoruz ki anlatamam. Tek bir işçi maaşıyla çalışıyorum. 4 kişilik bir nüfusa bakıyorum. Bugüne  kadar dişlerimizi sıka sıka geldik. Ağzımızda diş kalmadı sıkmaktan.   Eğer şimdi benim anlatacaklarımı söylemeyen bir işçi arkadaşımız  varsa ben o zaman onun onurlu ve dürüst bir çalışma yaşamı olduğundan şüphe ederim. Şimdi sana anlatacaklarım mutlaka işçi arkadaşlarımızın % 90"ında aynıdır. Benim evim kira, 2 çocuk okutuyorum. Birisi dershaneye gidiyor diğeri de bir yıl ara verdi evde ÖSS çalışıyor. Eşim çalışmıyor. Elektrik, su, telefon ve diğer zaruri hizmetler derken benim aldığım maaş anında suyunu çekiyor. Haydi yavrum sarıl bakalım elinde bulunan bütün kredi kartlarına. Ya da maaş hesabından bakiye eksisine gir. Girmeyen işçi sayısı yok denilecek kadar azdır. Ben maaşımı çekiyorum ardından yetmiyor ve gidip bankadan eksi hesap bakiyesine girip bankaya borçlanıyorum ve her defasında faiz ödüyorum sadece. Maaş hesabında ekside olmayan ücretli çalışan var mı acaba?  Varsa da ben bilmiyorum en azından.” Bir başka işçi emekçisi Toplu İŞ Sözleşmesine ilişkin şöyle diyor: “ Ben bir işçi olarak her şeyden önce sendikamın benim yanımda yer aldığına inanmam lazım. Sendikam işveren ne yaparsa yapsın bütün şartları zorlayarak alabileceği tek bir pusanlık farkı bile işçi arkadaşlarım lehine aldığında bizim yanımızdadır diyebilirim. İşveren ben bu kadar veriyorum diyerek kestirdiğinde sendikamda buna eyvallah dediğinde ben o sendikadan utanırım.  Toplu İş sözleşmeleri görüşmesi sırasında işverenlere sosyal haklarımızla ve diğer yan haklarımızla ilgili çok sıkı pazarlıklar yapmalı. Örneğin izinlerimiz konusunda işverenin cezai yaptırımlarına karşı tutumunu kesinlikle değiştirmelidir sendikamız. Masayı yumruğunu vurduğunda arkadaş siz bir kere benim işçi memur arkadaşım olmadan kesinlikle toplu iğne başı kadar üretim yapamazsın diyeceksin. Yapabiliyorsan buyur yap diyeceksin. Ancak bu güne kadar gördüğüm sayın sendikacı yöneticilerimiz alınan her türlü kararlarda çıkan bütün kararlar işçi aleyhine işledi ve işlemeye de devam ediyor. Boşuna bu slogan atılmıyor sevgili sendikacılarımız “ÜRETEN BİZİZ YÖNETENDE BİZ OLACAĞIZ”, “SÖZ YETKİ KARAR ÜRETENLERİN” bu sloganların anlayana çok şey verdiğini bütün işverenler biliyorlar. Hatta bütün sendikacılar ve sendikalar da biliyorlar.” Bir bayan işçi arkadaşımız da şunları ifade etti:” Ben de nerdeyse emekliliği gelen bir kamu işçisiyim. Şimdiye o kadar çok TİS geçirdim ki hep elimde sıfır kaldı kocaman. Ne kadar aldımsa ondan daha da çok giderim oldu. İlkokuldan bu yana üniversiteye kadar çocuk okutmayı işveren çok iyi bilmiyor. Hadi onlar bilmiyorlar da neden çok merak ediyorum bizim sendikacılarımız neden bilmiyorlar? İşverenini bilmemesi çok doğal çünkü onların tek amaçları var: ne kadar az verirsek bizim o kadar çok karımız olur.İşveren bu düşünceyle hareket eder etmesine de bizim sendikamız ve sendikacılarımız hangi mantıklarıyla gidiyorlar işverenlerin karşısına? Eğer işçi üyeleri için en iyisini almak için gidiyorlarsa biz neden bu güne kadar yüzümüz güldürecek bir TİS"e sahip olamadık. Ben en azından böyle bir sözleşme yaşamadım. Bir kere Mesut Yılmaz seçimlerde oy arlım diye verdiği zamlarla gidiyoruz bakalım nereye kadar gideceksek. Bu dönemde de iyi bir sonuç alamayacağımız gün gibi açıkta. KRİZ BAHANE EDİLEREK bize verecekleri rakam üç aşağı beş yukarı toplam % 10 civarında  olacaktır. Fazlasını kimse beklemesin! “
  Kamu işçilerinin  hangisine dokunursanız dokunun bir dokunun bin ah işitin. Sözleşme nasılsa daha da uzayacağından ve işçiler istedikleri miktarı alamayacaklarından ilerleyen günlerde aynı konu üzerinde yazılarımı yazmaya devam edeceğim. Hatta bu dönemde yapılan TİS ile ilgili eğer gazetede yer olursa röportaj bile yapmayı planlıyorum. Tabi bir aksilik olmazsa. Saygılarımla…


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR