"MECLİS, HAC ve TÜRBAN..!"
Meclisten Hacca gitmişler, Hac'dan Meclise gelmişler, giderken kimsenin (halkın) haberi yok. Zaten her yıl olduğu gibi binlerce vatandaşımız Hacca gidiyor. Allah kabul etsin. Tabii ki öyle Hacca turist gibi gitmekle Hacı olunmuyor. Hacdan bir zamanlar olduğu gibi bavulları doldurup gelip ticaret için gitmeklede olmuyor.
"Efendim sen neyden bahsediyorsun bunlar eskidendi," diyebilirsiniz. Hayır efendim bunların hepsi bir başka şekliyle devam ediyor.
Sonra "ibadetler kişiyi ilgilendirir" ve "Her koyun kendi bacağından asılır," diyebilirsiniz, ama öyle değil.
Vatandaşlarımızın dikkatini çekerim ki; Meclise Türbanla giren Milletvekilleri için diyorum. "Kirden temizlendim" diye, bir başka mümine üstünlükvari konuşan, siyasi kimliğiyle meclis genel kurul toplantısına hukuku ve meclis kurallarını çiğneyerek giren, bir başkasına emsal oluşturan "Hacıanne" vekillerimizden söz ediyorum.
Tarihimizde hiç bir Padişahın bile hacca gidemediği "hacca gidebilmek gerçekten önemli..." Bundan sonra gözler kendilerinin üzerinde olacaktır.
Aynı şekilde olmasa da Cumhubaşkanımız da Hacca gitmiştir. Cumhurbaşkanı'nın hacca gitmesi Kralın daveti üzerine olduğunu biliyoruz. "Harcamalar nasıl olmuştur, ne şekilde olmuştur," biz sade vatandaş olarak bilmiyoruz. Kitaba baktığımız zaman "Devlet Erkanı'nın nasıl" Hacca gittiği hakkında bir usul, bir bilgi yok. Bu konuda Diyanetin de halkımıza bir fetvası yok. Ülkemizde bir örneği de olmadığına göre; Bu konu dini olmaktan çok siyasi mülahazaraya giriyor ki; girmemesi gerekir?!
Bizim bidiğimiz, İslamın beş şartının üçüncüsü olan Hac farizasına, niyetin ötesinde; farz olması için belli şartlar konmuştur hatırlatmakta fayda var ;
1. Müslüman olmak,
2. Akıllı olmak,
3. Erginlik çağına erişmek,
4. Hür olmak,
5. Hacca gidiş dönüş yolluğu ve ihtiyaçlarında sıkıntılı olmamak ve güvenlikli gitmek. 6. Borcu olmamak, onlardan muvafakat almak, Hacca gidip dönünceye kadar aile halkının her zamanki gibi, bütün masrafları ve nafakalarının karşılanabileceği, maddi imkanları bırakmak ve sağlığı yerinde olarak yolculuğa çıkmak, yolculuğu engelleyecek şekilde kötürüm olmamak.
- Ayrıca Kadınlarla ilgili bir kural var; "Yol eğer 100 km. civarında ise, yanında bir mahreminin bulunması ( Kocası,babası,oğlu,kardeşi,amcası,dayısı, süt kardeşi..) gerekiyor. Ve eğer kadının kocası ölmüş veya kadın boşanmış ise "iddet" denilen müddetin (ölen için 4, boşanma için 3 ay) geçmesi gerekir.
Hac ibadeti, varlıklı bir aile ve inançlı sade bir Mümin vatandaşımızın durumu yaklaşık, yukardaki kurallara bağlı.
Yukarda bir cümleyle bahsettiğim gibi; Padişahlar dahi, vazifeliyken devlet üst makamlarının Hacca gitmemiş olduğunu tarihten bilmekteyiz.
Hal böyle olunca, bugünlerde dini ve dünyevi ve de uhrevi kurallarının, ne olması gerektiğini bilmediğimiz, bir durumda Cumhurbaşkanı ve Milletvekili makamında olan en üst düzey yöneticilerimiz Hacca gitti, bize önce "Allah kabul etsin" demek düşer. Fakat demokrasiyle ve yasalarla yönetildiğimiz bir ülkede Diyanet kurumunun
bu farklı durum hakkında halkı aydınlatması gerekmektedir. Dini kitapların bile söz etmediği bir durum var ortada; Hac'la ilgili yeniden "yorumlanması" gerekebilir...Hacı olan ve olacak devlet adamlarına daha dikkatli olmak düşüyor. Halkımızın da bu bilinçte olması lüzumu vardır.
Tabii biz siyasilerin ve mevcut görev kimlikleriyle neden, Hac farızesine gittiklerini bimiyoruz. Fakat arkalarında sorumlu oldukları bir halkı bırakıp gittiklerini biliyoruz.Yine bilmiyoruz ki, "Aç ve bilaç" 800 tl. asgari ücretin altında bir halkı geride bırakarak hacca gidip gelmek, Kutsal farize'yi (Hac) "Farz" yapmaya yeter mi ? Diyanet aydınlatsın istiyoruz. Hacı vatandaşlarımızın gönül temizliği ve şüpheye meydan vermeyen ibadetleri için..! Allah'a emanet olun.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.