BİR SERÜVEN / BİR TARİH….

İlk defa 83’lü yıllarda tanıdım Milli Gazeteyi…
Görev yaptığım OF İlçesinde…
Daha ANAP bile yoktu ve Askeri Hükümet dönemiydi.

Abonesiydim hem de iki adet ...

Çünkü inancımın gazetesiydi ve tirajı artmalıydı.

Her gün Hükümet Konağındaki odama getirir okurdum.

Benden başka uzun yıllar kimse de eline alıp okumazdı, korkudan yada nefretten!

Hatta birkaç defa Kaymakam’a bile şikayet gitmiş uyarılmıştım neden iki tane diye!

O zamanlar İslami söylemler için YÜREK gerekiyordu, şimdikiler gibi malı götürmek için KÜREK değil!
 

Konya’dan RIBAT, İstanbul’dan İKTİBAS dergilerimiz gelirdi aylık olarak…
Sonra“İSLAM” dergimiz çıktı ve 200’den fazla abonemiz olmuştu.
Bir i ki yıl geçmeden onu da hainilan ettirmişlerdi nedense (şimdiki ZAMAN gazetesi gibi) (!).

90’lı yıllarda VAKİT çıktı şimdi AKİT dediğiniz…

Bir de CUMA dergisi vardı haftalık…

YAYSAT dağıtmazdı bu gerici (!) ve Vatan Haini gazeteyi, dergiyi (!).
İşte ben, bu gazeteyi ve CUMA’yı uzun yıllar otobüsle İstanbul’dan getirtip dağıtırdım ve Bizim HUZUR KİTABEVİ’nde sattık…

Sanırım 1995 veya 96  yılıydı İstanbul’a gidip, Vakit gazetesinin merkezine gitmiş ve orada Mustafa Karahasanoğlu ile kısa bir görüşme / dini siyasi bir tartışma yapmıştım ve VAH YAZIK diyerek VAKİT ve CUMA’ yı bırakmıştım…

Artık Yeni Şafak vardı ve arada bir de Milli Gazete…
Zaten İstabul Belediyesi de bizim olmuştu, Güngören, Bağcılar, Bahçelievler’le birlikte…

Sonra 28 Şubat denen mel’un zihniyet geldi ve ahlaksızca, hukuksuzca Akit, Yeni Şafak baskınları, zulümleri başladı….
O yıllarda dün vefat eden Merhum Hasan Karakaya ile kısa bir sohbetim olmuştu da;
Yazılarınının şiddetini ve sinkaflı kelimelerinin hiçte İslami Tebliğe uymadığını böyle Sivri dillerin daima zararlı olduğunu söylemiştim, gülmüştü…
Zaten ben o zaman, Samsun’dan Ankara’ya kızağa çekilen yani sürülen bir APK Uzmanı olmuştum.
Ankara’da arasıra gider Yeni Şafak baskı tesislerinde çay içerdik dostum olan Müdürüyle…
Bu defa da Daireme 4-5 tane Yeni Şafak alır götürürdüm ve kıl olurdu diğer uzmanlar…

Ve O gün beni bu gazete işinden dolayı Genel Müdüre şikayet eden ZÜBÜK; AKPARTİ döneminde değil ama AKP döneminde Genel Müdür Yrd.cısı olmuştu…
İşte geçmişte bu zulümler, iftiralar, baskılar hep olmuş ve çoğu kerede İslamcılara yapılmıştı.
Aynı şimdi “PARALELCİ” denilerek,yine bir müslüman guruba yapılan,suçlu suçsuz ayırımı yapılmayan hukuksuzluklar, ahlaksızlıklar gibi…
Kızmayın looooo…
Kızmayın hemen; öyleydi, böyleydi ama bunlar şuydu, buydu diye saçmalamayın…
Zaten 28 Şubatçılar da aynı böyle saçmalamışlardı da almışlardı sonradan boylarının ölçüsünü…
Sıra tekrar geri dönmesin diyeceğim ama gidiş oraya doğru hem de daha vahim gibi!
Sizin bu gün adam sandıklarınızın çoğu o zamanlar; ya 28 Şubatçıların akıl hocası, yardakçısı veya paralelci dediğiniz cemaatin, dün “şimdi ilk satan kuyruğu” idi…
Yani onlar hep KAZAN… KAZAN…KAZAN… oynayanlardı!
Bizi vuruşturup, karıştırıp, aşure gibi pişirip dağıtanlar onlar oldu hep, ne zaman anlayacaksınız?
Açtırmayın bana arşivleri…

Azıcık düşünün demek istediğimi…
28 Şubatçıları bile fersah fersah solladığınızı anlayacak ve göreceksiniz!
İktidara YAMANIP malı götürenler, sağa sola saldırıp hedef saptıranlar gün gelir bedelini ödemezler, yine garip gurebaya ödetirler bilesiniz!
Çünkü onlar daima ZÜBÜK ve KİMLİKSİZDİRLER…

Bakın yukarılara, etrafınıza, şehrinize ve kimlerin; sizin, bizim sırtımızdan har vurup harman savurduğunu görün…
Görmezseniz, görmek istemezseniz, azıcık aykırı yazıp çizene,sorana, hatırlatana “La bi durun azıcık, soluklanın” diyene…

Hımmm bu ya paralelci ya MOSSAD’cı belkide KRİPTO’dur diye bakma kolaycılığına ya da evrim teorisi taklitçiliğine kaçmazsınız …

İnsana yakışan; sadece “Müslümanım” veya “şu fikirdenim” v.b. demek değildir…

İnsana yakışan; İNSANİ ERDEMLERE ASGARİ SAHİP OLMAKTIR...

Bu gün severek okuyacağım, işte bu diyebileceğim bir gazete maalesef yok!

İyi ki internet çıktı da; Tonlarca keçiboynuzundan birkaç gram şeker üretebiliyoruz…

Vesselam…