Mozartı Dinlemezsen
Çocukluk yıllarımızın en büyük eksikliğiydi, Mozart'ın müziğinin eğitici yönünü yakalayamayışımız. Elektrikle on yaşında tanışan neslin,kenar mahallenin ,oldukça kenarda kalmış bir okulunda aldığı muhteşem eğitimle,oldukça yakın ama bize çok uzak olan şehir merkezindeki okula başlamasında, Mozart'ın eksikliğiyle ,topluma adapte olmaya çalışmasındaki,' bahtsızlığı umarım tahmin edebilmişsinizdir. Peki ne özelliği vardı Mozart'ın eserlerinin.
Wolfgang Amadeus Mozart'ın eserlerinde, frekanslarının tamamında ince ve kalın titreşimler bir arada bulunuyor. Melodiler sürekli tekrarlandığı için dinlerken kişiye güven duygusu vererek rahatlatıyor. Mozart'ı diğer klasik müzik bestecilerinden ayıran en önemli nokta müziğinin yüksek frekanslı olması sebebiyle, beyni uyararak dikkatin artmasını sağlamasıdır. Yetişkinlere göre daha duyarlı olan 0-4 yaş grubu çocuklarda yüksek frekansın dikkati toplamaya yardımcı olması sebebiyle, dolaylı yoldan da olsa zekayı geliştirdiği varsayılmaktadır. Örneğin, Mozart'ın piyano sonatlarını dinleyerek resim yapan küçük çocukların resimlerinde renk ve denge kullanımı normalin çok üstünde başarılı görülmektedir.Tüm bu yönleriyle Mozart müziği, duyma, dikkat, algı, öğrenme ile ilgili çalışmalarında önemli bir yöntemmiş.
İlkokul birinci sınıf, ilk gün bayan bir öğretmenimiz var, makyajlı bir insana bu kadar yakınız, onun ağzından çıkan her kelime ninni gibi geliyor bize, ikinci hafta öğretmenimiz gelmez oldu. Kara önlüklü beşinci sınıftan Emine isminde birisi geliyor artık derslerimize, elinde bir cetvel, sırayla herkes o cetvelin tadına bakıyor. '' Kalk günleri say'' sayamadın parmaklarını birleştir, elini kaldır ve tırnaklarının koptuğunu hissettiğin bir cetvel darbesiyle günleri ezberlemeye çalış, ayları say cetvel, mevsimleri say cetvel. Bazen bir erkek öğretmenle başka bir hanım öğretmen Emine'yi izlemeye sınıfa gelirdi. O günleri saydırırdı, onlar bravo Emine derdi, ben bravo ne demek diye düşünürdüm. Üçüncü ay başka bir öğretmen artık sürekli yanımızdaydı.
Yakın ama uzak şehirde ortaokul hayatımız başladı,biz tek öğretmeni bulamazken, bir çok öğretmeni görmeye başladık, bu esnada Pazar günleri kovboy filmlerini televizyondan izliyoruz ama, filmin ardından olmazsa olmaz klasik müzik konserini dinlemiyoruz, işte biz bu noktada kaybettik her şeyi. On'lu yaşlarda yine Mozart'tan uzağız. Aslında devletin tek kanalında Pazar konserinde, dinleseydik Mozart'ı hayatımızın akışı değişecekti. Çoklu öğretmen sisteminde ilk dönem karnemizi alıyoruz. Müzik zayıf, bir lisan bir insan sloganıyla dönem ödevinde kurşun kalem kullandığım için Arapçam zayıf. İkinci dönem zayıfım yok, Arapça öğretmeni olan İngilizce öğretmenimin aklına dönem ödevini deftere bakarak vermek geldi. Bu saygı değer öğretmenimde defterimin sene sonunda kabı yırtık diye ödev notumu üç olarak takdir edince, notu yazmasın diye elini tuttum, Öğretmenim dört verirseniz direk sınıfı geçiyorum,oda benim elimi tuttu ve meşhur sopasıyla avuçlarımı hissetmememi sağladı, ve ingilizceden on beş gün kursa gelerek ikinci sınıfa geçtim, o zaman anladım öğretmeniminde Mozart dinlemediğini.
Normalde lise birinci sınıf matematiğini meslek lisesi olduğumuz için dört yılda gördüğümüzden,üniversite sınavı için dershaneye gidiyoruz. Havuz,yol, yaş, geometri sorularının çözümünü öğrendiğimde matematiği kökten hallettim sanıyordum, o zaman parası olmayanlara ait bir kurum yada dershane olmadığı için ikinci basamak sınavında hezimeti yaşıyoruz. Ya bir dershanemiz olsaydı,sadece iyilik,yardım adına bize ders verseydi,az para alsaydı,başarılı başarısız öğrenci ayırımı yapmadan hepsine eşit mesafede olsaydı,bende okuyup büyük adam olunca minnetimi belirtseydim o kuruma. Tüm bu istekler olmayacağına göre neden baştan Mozart'ı dinlemedimki.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.