O, TERME'NİN YETKİN AĞABEYSİ
Yetkin Karamollaoğlu. Adını duyduğunuzda ilk aklınıza ne gelir? Elbette Terme Gelir. Ziraat Odası gelir. Gazetecilik gelir. Çünkü Yetkin Karamollaoğlu ömrünü Terme'ye vakfetmiş çok önemli bir isimdir. Yetkin ağbi, kimi zaman yazdığı gazetelerdeki köşesinde, çoğu zaman değişmez başkanı olduğu Ziraat Odası Başkanı olarak hep üretken, daima üreticinin yanında yer alan bir uç beyidir. Biz de bu hafta çok değerli Yetkin Karamollaoğlu ağabeyimizi Pazar Sohbetimizin konuğu yaptık. Gazetemiz Köşe yazarı Şevki Yıldırım Yetkin Karamollaoğlu ile konuştu:
Ş. Yıldırım: Sayın abim hemen bodoslamadan sorayım. Siz bu Amazon işine fena takmışsınız. Gazetedeki yazınızda bunu değiniyorsunuz. Bizimle de paylaşır mısınız?
KARAMOLLAOĞLU: Öncelikle benimle görüşme nezaketinize teşekkür ederim. Bir kaç haftadır yerel gazetelerde bilim adamlarından tutun da yazarlara kadar hemen hepsi Samsun'un efsane olmuş tarihlerini yok sayacak kadar çılgın hareketler içine girmiş durumdalar. Hatta Ondokuzmayıs Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Öğretim üyelerinden Doç. Dr. Fahri Sakal; Amazonların hayal ürünü olduğunu iddia ediyor. O'nun bu konuşmalarını kaleme alan yıllanmış gazeteci Avni Demir arkadaşımız da haberi teyit edercesine Büyükşehir Belediye Başkanına hayalsever olarak hitap ediyor. Tabi Çok üzüldüm! Avni Demir; olayların içinden gelen insan. Her şeyi bilir. Kendi bile derdi ki; "Bir gazeteci konuları araştırmadan, doğruluğuna inanmadan ne yazar, ne çizer, ne de konuşur." Öyle ise; Amazonlar Terme'nin unutulmuş ve kaybolmuş en eski mirasıdır. Bu mirasa araştırılıp sahip çıkılması gerekirken; hayal ürünü olduğunu iddia ederek karanlıklarda kaybolmasını niçin istiyoruz? Bakıyoruz herkes; Noel Baba, Bergama Sunağı, Truva ve Amisos hazineleri bizim hazinelerimiz derken biz neden Amazonlar da bizim tarihi hazinemizdir demiyoruz? Siz... Dünya edebiyatında sanatçılara, yazarlara, şairlere ilham kaynağı olan bu hazineyi nasıl inkar edersiniz? Amazonlar; MÖ. 1000 yıllarına kadar uzanan ilçede efsanevi kadın savaşçılar, Amazonların yaşadığını meşhur tarihçiler yazmışlar, ileri sürmüşlerdir. Terme'nin Simenit Gölü'nü haritaya bakıp hiç incelemediniz mi? Bu göl nereden miras kaldı? Gelen turistler burayı neden görmek istiyor? Heredot Tarihini iyi okuyun. Samsun ve ilçesi olan Terme'de bunların yaşadığını, efsanesini neden hazmedemiyorsunuz? Hele hele bir bilim adamı bile böyle konuşursa diyecek bir sözüm yok. Van vali muavini, Van Gölü canavarını uyduruk senaryolarla o bölgeyi turizme açmaya çalışırken; sizler turizme hizmet etmeyi bırak, Samsun'daki çalışmalara, Terme'deki çalışmalara karşı çıkıyorsunuz. Yazıklar olsun!
Konunun tekrar araştırılarak gözden geçirilip büyükşehir belediye başkanımızdan özür dilemenizi istiyorum. Şunu unutmayın ki; "Tarihte efsane, Efsanede tarih vardır" diyor Victor Hugo. Ben bu sözle yazımı noktalarken; Amazonlar bizim tarihimizdir. Büyükşehir belediye başkanını anılarımızı yaşattığı, tarihimize de sahip çıktığı için kutluyorum.
Ş.Yıldırım: Değerli abim, Ziraat Odası Başkanlığını yapıyorsunuz yıllar yılı. Bu yıl yapılan Tarım Fuarı'nı beğenmediğinizi yazmışsınız köşenizde.
KARAMOLLAOĞLU: Karadeniz'in Çukurovası dediğimiz Samsun'da 5'ncisi açılan Tarım Hayvancılık ve Zirai Donatım Fuarı'na 100 çiftçimizle birlikte katıldık. Fuarın açılış meydanına geldiğimizde, fuar açılışına katılan topluluğun azlığı dikkatimizi çekti. Açılışı yapan Samsun İl Tarım Gıda ve Hayvancılık Müdürü Kadir Güven'in konuşmaları sanki bizim düşüncelerimizi yansıtıyordu. Kadir Güven, konuşmasında 'sabahleyin geldiğimizde gördüğümüz kompozisyon bizi telâşlandırdı. Çok az konuk gelmişti. Şimdi görüyorum ki mahcup olmadık.' Kadir Güven'in konuşmaları kafamdan geçen birçok şeylerin biranda dalgalanmasına sebep oldu. Açılışta valimiz yok. Bakanlık temsilcilerinden kimse yok. Siyasilerden, yani milletvekillerinden kimse yok. Yerel basın gerekli heyecanı taşımıyor. Böyle bir açılış!. Biz birçok fuarlara katıldık. Gerek dışarıda gerek içeride... Böyle ilgisizlik hiç görmedim. Samsunlu olarak inanın yüreğime oturdu. Yurdumuzun birçok yöresinde fuar heyecanı ilin her yerini sararken; bizde neden bu heyecan yaşanmıyor? İlgililer seyahatteyse fuarın açılışı aylar önce belli değil miydi? O seyahatlerini fuar açılış tarihine göre ayarlamaları mümkün değil miydi?
Fuara gelen misafirlere karşı yapılan eksiklik değil mi? Termeli çiftçiler fuara gelerek bir yerde fuarın onurunu tamamladı. Çiftçilerimiz gelmeseydi, fuar rüzgârı hafif esecekti. Stantları gezerken hemen her ilçenin sanatkârlarının ürünleri sergilenmişti. Terme sanayide Karadeniz'in en ağırlıklı ilçesi diye böbürleniyoruz. Aynı zamanda Avrupa kapılarına dayandık. Neden bizim esnaflarımız bir patozunu, pirinç fabrikalarının aksesuarlarını orada sergilemediler? Bu da bizim için çok üzücü bir tablodur. Fuarlar bir ilin sosyo ekonomik yapısını tetikleyen önemli faktörlerdendir. Fuarlarımıza sahip çıkmazsak başka illerin fuarlarını gözleyerek fuar hasretini gideririz. Samsun Tarım Fuarı'nın gelişmesi için uğraş veren Termeli gençlerimizi de kutlamak gerekir. Bu çocuklar Köybucağı Köyü'nün Acıbademli Mahallesi'nden yani Yeni Mahalle'den merhum öğretmen Muhsin Altın'ın çocukları İlker Altın ve kardeşi.Samsun bizim, hep birlikte gelin fuarımıza sahip çıkalım. Bizim istediğimiz bu yalnızca.
Ş. Yıldırım: Siz fındığa çok önem veriyorsunuz. Daha doğrusu tarımın her alanında aynı hassasiyeti gösteriyorsunuz. Bunu yakinen biliyorum. Ama ben yine de illa da fındık diyorum. Konunun en yetkin kişilerinden biri olarak sizden dinleyelim son durum nedir?
KARAMOLLAOĞLU: Karadeniz fındık üreticisinin tek umudu olan fındık, hızla tatlılığını kaybederek, acı fındık olmaya başladı ne yazık ki. Her yıl fındık toplama sezonunu heyecanla bekleyen fındık üretici ailesi, batıdan doğuya doğru akın akın heyecanla gelemeye başlardı. O heyecanlarda bitti. Türküler söylenirdi fındık bahçelerinde. Şimdi o türkülerin yerini hasret türküleri aldı. Sonuçta; Karadeniz'in markası olan fındık üreticilerin her hasat dönemi çözmek istediği problem oldu.
Bölgede fındık rekolteleri eskiden kurumlar tarafından ayrı ayrı belirlenirdi. Değerlendirmeler sonucunda hasat sonuna kadar kargaşalar devam ederdi. Yani herkes ayrı pencerelerden baktığı için değerlendirmeler birbirini tutmazdı. Üretici umutsuzlukla sezonu beklerdi. Şimdi ise kurumlar birleşerek rekolteyi birlikte yapıyorlar. Güya tek pencereden bakıyorlar. Fakat yine yanılgılar devam ediyor. Üreticinin bir güvencesi vardı. O da yılların kuruluşu Fiskobirlik'ti. Üretici sezona huzurlu ve rahat girerdi. Şimdi destekleme yok. Yani üreticinin arkasında bir tarım kuruluşu yok. Üreticiler örgütlenmiş profesyonel bir kuruluş gibi değerlendirilerek serbest piyasa koşullarına itilmiş. Üretici yalnız. Fındık fiyatları serbest piyasanın belirlediği ücretten açılacak. Yıllardır iklim koşulları üretimde dengesizlikler meydana getiriyor. Fındığın ilkbaharda yapılan karanfil sayımları ile ikinci değerlendirmedeki tahminleri yanıltıyor. Dalda görülen fındık olumsuz hava koşulları yüzünden dökülüyor. Üretici şimdi bahçesine girecek, fakat tereddütlü. Masrafların gün be gün artması üreticinin maliyetlerin altında kalmasına sebep oldu. İşçi ücretleri tutulmuyor. Üretici teknolojinin yeniliklerini bekliyor. Yoksa fındığı bırakacak. Bu yıl fındık yok. Serbest piyasada fındık alacak patronlar, eskiden yüksek sesle konuşurlardı. Hepsi soğuk algınlığına yakalanmış gibi sesleri kısık. Alivre satışlarını 730 dolardan bağlayan patronlar yarım ağız fındık pazara ilk indiğinde alımlar 6 TL' den başlar diyorlar. Maliyetlerin yüksek olduğu bir ortamda üretici acaba daha yüksek fiyat olur mu diye hesap yapıyor. TMO'nun yıllanmış fındığı 4.80 TL den satılırken, ilgililer 1 lira zam yaparak 5.80 TL'ye çıkarması patronları hiçte etkilemedi. Şu anda TMO' dan 80 bin ton fındık alındı. Bu sezon Türkiye fındık rekoltesi tahminler tutarsa 350- 400 bin ton olacak. Türkiye' de şu ana kadar 220 bin ton iç fındık ihraç edilmiş. Hazineye giren para 2 buçuk milyon dolar. Bu da tarımda kazanılan en büyük para.
Türkiye' nin gerçek ihracı kabuklu fındık olarak 600 bin ton. Aradaki fark gösteriyor ki gelecekte fındık fiyatları 6 TL'nin üzerinde olacak. Benim üreticim bu fiyatı yakalar mı? Ne zaman yakaladı ki? Hemen hemen hepsi borçlu. Bir atasözü vardır; "Acın karnında toraman durmaz". Bundan sonraki yorumu da okuyuculara bırakıyorum.
Ş.Yıldırım: Sahillerimiz konusundaki düşünceleriniz de alalım mı Yetkin ağbiciğim.
KARAMOLLAOĞLU: İlçemizin altın sahillerini, geleceği aydınlık olmayan açıkgöz iş adamlarına, onun bunun dayatmalarıyla bir bir cömertçe verdik. Başlangıç güzeldi. İlçemizde işsizlik oranı düşürülecek. Çöken ekonomi ve sosyal yapı tavan yapacaktı. Hiç birisi verdiği vaatlerde durmadı. Çok uzaklara gitmeye gerek yok.600 kişiyi istihdam edeceğini söyleyenler şimdi işyerlerinde kaç kişi çalıştırıyor? İşyerinin konumu ne durumda? 1970 yıllarında ilk fabrika halkın katkılarıyla kurulacak diye ilan edilince herkes eşinin kollarındaki bilezikleri bozarak banka kapılarından hisse almaya koştu. Sonuç 35 yıl geçmiş, hala hisse sahipleri ne aranıyor, ne soruluyor...
Ş. Yıldırım: Gazeteci olarak söz edermisiniz biraz da
KARAMOLLAOĞLU: Bilgi Gazetesi; mizanpajıyla, haberleriyle, muhabir ve yazar kadrosuyla çevre ilçelerin içinde en önde gazetelerinden biri diyebiliriz. işte bu gazetemizde Arkadaşlarımız haber olarak servis yaparlarken dikkatimi çekti. Evci Köyü'nün duyarlı insanları ellerinde pankartlarla biz hakkımızı istiyoruz. Zarar ediyoruz, bizi kandıranlar dış ülkelere ürün ihraç ediyorlar. Her gün fabrika 4 vardiya çalışıyor. Haklarını aramak için mahkemeye başvuracaklarını söylüyorlar. Ben burada arkadaşlarımı da kutluyorum. Terme'de bir çok fabrika, kurulma işaretini bizi gösterdi. Fakat hepsi bir bir başka yerlerde faaliyet göstermeye başladı. Böyle toplum olmaz!
"Sessizlik, duyarsızlık devam ettiği müddet bir çok hizmetten geri kalırsınız."
İlçemizi açık gözlerin, açık pazarı ve güzel yerlerimizin paylaşımını hedefleyen çalışmalarında haberdar olup sahip çıkalım. Sahip çıkarsanız, bu ilçe en güzel yerlere gelecektir. Sahip çıkmazsanız, bu ilçe ne uzar ne de kısalır. Böyle olduğu yerde kalır. Toplumumuzu duyarlı olmaya çağırıyorum.
Ş. Yıldırım: Sayın ağabeyim Terme'ye sahip çıknın diyorsunuz. Neden böyle bir ihtiyaç duydunuz?
KARAMOLLAOĞLU: Bir süre rahatsızdım. O zaman içindde günlük mahalli gazeteleri okurken; yanıma gelen dostlarla konuşurken, ilçemizin sahipsizliği yine yüreğime oturdu.
Yorganı üstüne çekip, rahat uyu bakalım... Kaldırdım attım! Soluğu gazetede yazı yazan arkadaşlarımın yanında aldım. Nedir bu Terme'nin çilesi? Nereye baksan sahipsizliğin örneklerini görüyorsunuz. Terme'de eğitim-öğretim çevremizdeki okullara taş çıkaracak nitelikte. SBS'de üçüncü oldu. Yarışmalarda ikincilikten aşağı inmedi. Çevremize bakıyoruz. Tüm okullar pıtrak gibi. Terme'de okuyan çocuklarımız çeşitli ilçelerin Fen Lisesi, Anadolu Öğretmen Lisesi ve Anadolu Liselerine girebilmek için yarıştı. Neden ilçemizde bir Fen Lisesi yok, bir Anadolu Öğretmen lisesi yok? YİBO yok? Bunlar sessizliğin sahipsizliğin nedenleri. Hayırseverler okul yapacağız diye törenlerle temel atıyor. Daha sonra kocaman bir hiç!. Cumhuriyet Mahallesi'nde bir hayırsever yine okul için arsa veriyor, ilgilenen yok. Arsasını geri istiyor. Terme böyle bir çıkmazın içinde. İlgililere soruyoruz. Çalışıyoruz ama yukarılarda takip eden yok. Sadece yazışmalarda kalıyor. Bir hayli yatırımlar kaplumbağa yürüyüşüyle ilerliyor. Terme böyle mi çağ atlayacak veya büyüyecek? İlçemizin Cumhuriyet Meydanı'nda görkemli bir bina yapan iş adamı dört kattan fazla çıkmayacağım diyor. İş yeri için hiç müracaat eden yok. Terme'nin ölçüsü bu kadar. Diğer taraftan Vezirköprü'den başlamak üzere Çarşamba'ya kadar doğalgaz çalışmaları başladı. Belediye Başkanımız müjdeyi vermişti. '10. aydan sonra Terme'de de doğalgaz çalışmaları başlayacak' diye. İnşallah Terme de bu yarışa katılır. İlçemizin dertleri çok. Yüksek Okulun temeli atıldı atılacak. Hâlâ atılmadı. Terme'nin problemlerinin çözülmesi için kimi bekliyoruz. İşte o nedenle; Bizden başkası bunu çözemeyeceğine göre Termelilere sesleniyor ve Termeli'ye ayağa kalk diyorum.
Ş. Yıldırım: Çok teşekkür ediyorum Sayın Yetki Karamaollaoğlu biz ayırdığınız değerli zamanlar için. Sağlıklar diliyor saygılar sunuyorum.
KARAMOLLAOĞLU: Ben teşekkür ederim. Sana başarılı gazeteciliğini sağlık içinde sürdürmeni, Denge Gazetesine de başarılı yayıncılık dilerim
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.