Oynama yavrucuğum!..
Oyuncaklarla ne kadar ilgileniyorsunuz? Çoğumuzun bu soruya en son çocukluğumda ilgilenmiştim diye yanıt verdiğini duyar gibiyim. Eğer ebeveyn olanlar varsa onlar kendi çocuklarına oyuncak almak için elbet ilgilenmişlerdir.
Fakat gerçekte oyuncağın değerini, aslında ne anlama geldiğini biliyor muyuz? Ben bilmediğimi Bekir Onur"un Oyuncaklı Dünya kitabını okuduğumda fark ettim. Kitabı okuyana kadar oyuncaklar benim için çocuk oyuncağıydı.
N"olacak canım, gidersin alırsın, verirsin çocuğa oynardı. Bozarsa kızardın geçerdi. Zenginsen yenisini alırdın.
Bugünkü ailelere baktığımda görüyorum ki, çocuk neye heves ettiyse genelde o alınıyor. Bir de ebeveynin fakir olduğu veya teknolojinin henüz bu kadar gelişmemiş olduğu dönemlerde yaşamasından kaynaklanan yeni çıkmış lüks ve süper teknolojik oyuncaklar pek ilgi görüyor.
Yani oyuncağı, ya çocuk seçiyor ya da ailesi
Ya da biz öyle sanıyoruz!..
Ya da sandırılıyoruz!..
Her zaman kandırıldığımız gibi yine kandırılıyoruz!..
Olamaz mı?
Olur!..
Bal gibi hem de
Çünkü oyuncak, benim eskiden düşündüğüm gibi çocuk oyuncağı değil ve birileri(ki bunlar daha çok emperyalist güçler) bunu çok iyi biliyor.
Oyuncak, kültür tarihinin bir unsuru
Antropolojideki kemik ve fosiller, tıptaki DNA"lar gibi çok değerli... İnsan topluluklarının bir sonraki nesilden neler beklediklerinin göstergesi
Çünkü çocuklar bir sonraki nesil
Yapılan arkeolojik kazılarda, çoğu süs eşyası sanılmasına rağmen, bir çok oyuncak bulunmuş. Tarih öncesi dediğimiz çağlarda kız çocukları bebekle, erkek çocukları av silahı oyuncaklarıyla oynarmış. Tarihin yazıya geçirilmeye başladığı dönemlerden sonra da bu oyuncakların sıfatlarında pek bir değişiklik olmamış. Ama malzemeleri ve biçimleri değişmiş
Mesela, bundan yüz yıl önce kız çocukları yine bebekle oynarmış. Erkek çocukları da silah ya da at oyuncaklarıyla
Bugün yine kızlar bebekle oynuyor erkekler silah ya da araba oyuncaklarıyla
Ancak yüz yıl öncesiyle bugünün oyuncakları arasında çok büyük bir fark var
Babaannemizin oynadığı bebek, bezdenmiş ve gerçekten bebeğe benziyormuş. Tombul, sevimli, altı değiştirilebilen, büyütülüp eğitilecek minik bir insan yavrusu modeli
Dedemiz de insan taşımacılığı için kullanılan atlara ve arabalara bindiriyormuş hayalindeki yolcuları
Minik askerleri ile ailesini ve ülkesini korumak için düşmanlara karşı savaşıyormuş
Büyüdüklerinde kazanacakları sıfatları, ne olmaları gerektiğini oyuncaklar anlatıyor, onları hayata hazırlıyormuş
Sosyalleşip, amaçlanıyorlarmış
Bir de bugüne bakalım
Kız çocuğumuz yine bebekle oynuyor. Ama adı Barbie
Fatoş, Ayşecik falan değil. Öyle tombul bir bebek değil, doksan altmış doksan bir mankenin minik ebatı
Süslü, püslü
Upuzun saçlı
Bütün oyuncak aksesuarları içerisindeki en değerli eşyaları çantaları, ayakkabıları, giysileri, makyaj malzemeleri
Peki ne yapar bu Barbie?..
Hiçbir şey
Çok güzeldir ve nerden geldiği belli olmayan bir zenginliği vardır. Sadece parti parti dolaşıp yakışıklı ve zengin sevgisiyle gezer
İşte hepsi bu
Ya erkek çocukları
Onlar da arabalarla ve silahlarla oynuyorlar yine
Spiderman, Turbo jet
Mehmetcik değil
Ne yapıyor bu Spidermanlar
Turbo jet cinsi süper üstün yeteneklerle donatılmış bir vaziyette tekil bir kahramanlık
Uçuyorlar, kaçıyorlar
Ne için?..
Öyle aile, memleket savunmak için falan değil!.. Salt rekabet ve üstünlük duygusu adına
Bu örnekten sonra şimdi bir daha soralım.
Oyuncağı gerçekten de kim seçiyor?
Kandırılıyor muyuz?
Yoksa daha net ama korkunç bir ifadeyle
Salaklaştırılıyor muyuz?
Yoksa bize çocuk oyuncağı diye yutturulan şeylerle çocuk gibi kandırılıyor muyuz?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.