Pamuk İpliği (2)

 “Birisi hakkında karar vermeden önce, kendini o kişinin yerine koyup üç defa düşünüp, tekrar kendini onun yerine koy ve öyle karar ver.”
 Yine dostluk üzerine yazmak geldi içimden. Bizler dostluğun kıymetini pek bilemeyiz. Biliyoruz sanırız aslında. Hiç üzülmemesi gereken çok değerli dostlarımızın kıymetine hiç yakışmadan üzer ve ondan sonra özür dileriz. Ve üzdüğümüzden o dostumuzdan bizi affetmesini bekleriz değimli? Ne kadar yanlış! Mademki üzdün, neden özür diliyorsun? Neden ondan sana bir fedakârlık daha yapmasını bekliyorsun? Cezanı en acı bir şekilde çekmelisin ki, bir daha aynı hatayı diğer dostlarına (eğer varsa tabii) yapma. Böylece hayat denen üniversiteden payına düşen dersi almış olursun. Ne hakkın var, sana çok değer veren dünyalar iyisi dostunu incitmeye, üzmeye… Hadi bakalım gör şimdi hayatın acımasız yüzünü…
 Yukarıda söylediklerime kim ne diyebilir… Aynen doğru değil mi? Ama gelin bir de diğer taraftan bakalım mı bu konuya? İnsanlar hata yapmak üzere yaratılmışlardır. Hatasız insan olmaz. Her insan isteyerek veya istemeyerek hata yapar. Büyük hatalarda yapabilir. Şimdi bizler gerçek dostlarımızın (ki bunların sayısı ikiyi zor geçer) yapmış oldukları veya yapabilecekleri küçük veya büyük hataları affetmez, onları acımasızca yargılar ve kendilerini ispat etmelerine bir fırsat vermesek, bizim gerçek dostluğumuz büyüklüğümüz nerde kaldı? Neden yalnızlığa itiyoruz dostumuzu? İntikam almak mı istiyoruz? Ama unutmayın o kişi için zaten sizin karşınızdaki düştüğü durum ve mahcubiyetin verdiği acıdan daha büyük bir intikam olamaz ki… Biz bu gibi kişilere acımasız davranacağımıza, onlara kendilerini ispat etmeleri için, bir şans daha vermiş olsak ne kaybederiz yahut neler kazanırız? Gelin bunu düşünelim. Kaybedecek bir şey yok. Sadece incinen gururumuz bize engel olmaktadır. Ya kazancımız, işte kazancımız çok ama çok fazla olacaktır. Her şeyden önce kaybedilen bir dost geri kazanılacaktır. O dost hiç ama hiçbir zaman bu yapılan büyüklüğü unutmayacak, hayata daha farklı bakacaktır. O da gülmeyi yeniden öğrenecek, hayattan zevk almaya başlayacak ve en güzeli toplum da kazançlı çıkacaktır.
 Hayatta hepimizin başına buna benzer olaylar gelmedi mi? En çok sevdiğimiz dostumuz bizi yarı yolda bırakmadı mı? Bu durumlara çok kırıldığımız olmadı mı? Geriye dönüp baktığımızda o dostlarımızı affetseydik yahut bizi affetselerdi diye içimiz cııız etmedi mi, etmiyor mu? Çok pişman olmadık mı daha sonra? Keşkeler içimizde kaç defa geldi geçti değil mi? Ama gelin kaçmamış fırsatları değerlendirelim. Her gün birçoklarımız aynı durumla karşı karşıya gelmiyor mu? Birimiz kurtulsa, birileri birilerini kurtarsa ne olur ya? Toplumumuz yahut bizler zararlı mı çıkarız? Gururumuz bu kadar mı bizim üzerimizde… Bu kadar mı bize hükmediyor?
 Gerçek dostluklar kırılmayan zincirlerle bağlıdır birbirine… Pamuk ipliği ile bağlı olan dostluklar gerçek dostluk mudur? Yahut başka bir şey midir? Neden bu pamuk ipliği hayatımıza hükmediyor? Hayatımızın birçok safhasında pamuk iplikleri hükümranlıklarını sürdürüyor. Bizler de pamuk ipliğinin esareti altında hayatımızı devam ettiriyoruz. Kıralım bu pamuk ipliklerinin esaretini. Öldürelim içimizdeki gurur denen bize hâkim olmaya çalışan gizli düşmanı. Fırsat vermeyelim mutluluğumuzu elimizden almak isteyen görünmez düşmanlara… Başaramaz mıyız?... Başarmalıyız! …Başarmaya mecburuz.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
1 Yorum
Yaşar Koca Arşivi
SON YAZILAR