"SAMSUN BANA ÇOK GEREKLİ"

OMÜ Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi olan ve çizdiği olağanüstü resimlerle dünya çapında ün kazanan Prof. Gülten İmamoğlu, "Hayalimdeki tabloları yapıp dünya vitrininde de sergilemeliyim. Bunun için sakin ve kendimi zinde hissettiğim Samsun bana çok gerekli" dedi

Denge Gazetesi olarak yürüttüğümüz Pazar Sohbeti bölümünde bu hafta OMÜ Güzel Sanatlar Bölümü Öğretim Üyesi Prof. Gülten İmamoğlu'nu ağırlıyoruz. İmamoğlu'nun "Mandisire" adlı eseri, ABD'deki Artslant galerisinin çağdaş sanat alanındaki etkinliğinde, 90 ülkeden 5 bin resim arasından sıyrılarak "Jüri Ödülü"nü aldı. İmamoğlu, aynı etkinliğin Eylül'deki finalinde yarışmaya da hak kazandı. 7'si ülke dışında 20 kişisel ve 70'ten fazla karma sergi açan İmamoğlu, daha önce de dünya çapında 2'si birincilik olmak üzere 5 ödül kazanmıştı. 2009, 2010 ve 2011 yıllarında peş peşe ödül alan başarılı ressam, 12 yaşından beri resim yapıyor. Kendine "Organik Metastrata" adını verdiği özgün bir tarz yaratmış. 41 yaşindaki Gülten İmamoğlu, 1991'de mezun olduğu Samsun Ondokuz Mayıs Üniversitesi'nden hiç ayrılmamış. 450'nin üzerinde resim yapan İmamoğlu'nun tabloları, sergiye çıkar çıkmaz tükeniyor. Hedefi ise ABD ve Avrupa'nın önemli salonlarında sergi açmak ve Türkiye'nin adını duyurmak.

ÜCRETSİZ DANIŞMANLIK TEKLİFLERİ GELİYOR

Dünyanın en önemli sanat galerilerinde sergiler açan Gülten İmamoğlu'na İngiltere, ABD, İtalya, Japonya, Hindistan'ın da aralarında bulunduğu çok sayıda ülkenin ajanslarından ücretsiz danışmanlık teklifi geliyor. Yılda 15-20 resim yapan İmamoğlu, geçen yıl Londra Uluslararası Yaratıcılık Yarışması'nda finalist ödülü alınca, BBC'de canlı yayına çıkarıldı. İmamoğlu, "Türkiye'de çok fazla gündeme gelmememin nedeni resime olan ilgisizlik. ABD ve Avrupa'da dünyanın en önemli ressamlarıyla kişisel ve karma sergi açtım. Resimlerimle ilgili haberler dış basında sık sık gündeme geliyor" diyor. Samsun'da yaşayan, evli ve iki çocuk annesi başarılı sanatçı, "İlkokulda tanıştığım fırçayı 29 yıldır elimden bırakmadım. Bir yandan çalıştım, bir yandan aileme baktım. En büyük sermayem hayallerim oldu" diye konuşuyor.

"KENDİMİ SAMSUN'DA RAHAT HİSSEDİYORUM"

Sakin ve düzenli bir hayat yaşadığına dikkat çeken Gülten İmamoğlu "Evliyim. Eşime, çocuklarıma, öğrencilerime zaman ayırmalıyım. Ancak aynı zamanda hayalimdeki tabloları yapıp dünya vitrininde de sergilemeliyim. Bunun için sakin ve kendimi zinde hissettiğim Samsun bana çok gerekli. Kendimi atölyeme kapatıp sabaha kadar çalışıyorum. Telefonumu kapatıyorum. Ama eserimi tamamladığımda dünyanın öbür ucundaki sanatsever ile paylaşmayı istiyorum" dedi.

"YAPITLARA SİNEN SANATÇININ RUHU SANAT KOKAN BİR ŞOVA YAMA YAPILMALI"

Biz de Profesör Gülten İmamoğlu ile Amerika'ya uçmadan önce Resim Evreni üzerine bir söyleşi yaptık. İnsanların yokluk, sefalet ve kıyımla yüz yüze geldiği ve önemsizleştiği gönümüz dünyasında, sanatın varlığı çerçevesinde oluşturulan belirsizlik, bu olumsuzluğu gözden uzak tutan bir perde işlevi görüyor. Sanatsal kavramların ve varsayımlara dayanan içeriksiz tasarımların bir sanat anlayışı gibi bize dikte ettirildiği ortamda geldiğimiz nokta, bu eğilimlerin gerçek sanatsal düşünceyi, üslubu ve yaratıcı işçiliği neredeyse tukaka ederek yaşamdan dışlamaya çalışmasında kilitleniyor. Nitekim bir fikrin kalıcı olmayan bir etkinlikle ve çala kalem sunulmasının moda olduğu günümüzde, usta işi sanat yapıtlarına bakışın gericilik gibi görülmesi, bu gelişmenin kendiliğindenci bir sonucu olmuştur. Doğal ruhundan koparılmaya çalışılan yaratıcı yeteneğe artık hiçbir ihtiyaç duyulmaması bir anormallik olarak görülmemelidir. Bu yeni süreçte öne çıkarılan yüce bir manifesto (!) sıradan nesnelerin basit düzenlemesiyle çalışılmaktadır. Yapıtlara sinen sanatçının ruhu, sanat kokan bir şova yama yapılarak, yaratıcılık, deyim yerindeyse sanatçının varlığından uzak bir yere konulmaktadır.

RESİMLER BİR KAVRAM HALİNE DÖNÜŞTÜRÜLMELİ

Sanatsal tasarımını soyut biçimlerin kaygan zemini üzerine kuran Gülten İmamoğlu, soyut resimde yaygın bir anlayış olarak kabul gören “anlaşılmazlık” ve “anlamlandırma” değerlerini ters yüz etmeyi başarabilen bir sanatçı Sanatın başkalaştırıldığı mevcut ortamda, başka bir “kulvar”dan bizi ele geçirerek soyutlamayı anlamamıza zemin hazırlıyor. Renklerin sanatçıya ait bir manevra alanı olduğunu kavramamıza olanak sağlıyor. Yeni yeni modalaşan güncel eğilimlerin cezp edici tuzağına düşmeden, resmini bir kavram haline dönüştürmeyi başarabiliyor. Doğum, ölüm, yaşam ve devinim gibi evrensel ortak olguları, resmin soyut anlatımının anaforlarında yoğurmayı benimseyerek ölümü olağan, yaşamı dinamik, hareketleri de anlaşılıyor kılıyor. Bir bakıma bizi kendimizle yüz yüze getiren resimlerine hapsetmeyi tercih ediyor.

RENKLERLE SALDIRAN VE RENKLERLE SAVUNAN BİR SANATÇI

Gülten İmamoğlu, içe dönük bir sanatçı… Görünmeyen bir evrenin aydınlığını açığa çıkarmaktan hoşlanıyor belli ki. Bize kendini bir renk işçisi olarak tanıtıyor. Renkleri, sahte renklendirilmiş görsel dünyanın elinden çekip alarak, yaşanır ve dokunası kılıyor. Sezgilerini ve ütopyalarını izleyicinin gerçekliği ile buluşturarak, rengarenk ve dinamik tablolardaki anlamlara ortak ediyor. Yaşam ve ölümü birbirleriyle ilintili hatta ilişkili kılan sanatçının imgeleri, doğum, ölüm ve yaşam düzleminde birbirleriyle eşit ve özdeş platformda görünüyor. Güzelliğin dinamizmini ölümün durağanlığında, düşüncenin sınırsızlığını sanatın somutluluğunda, gerçeğin acımasızlığını da düşlerin yaşanırlığında buluşturmayı başarıyor. Renkler, tablolarda bir renk gibi değil, doğal afeti andıran bir girdap gibi görünüyor. Gözlerimizi uzak ufuklara okşayışı okkalı şamar gibi, bir akışkanlığı zaman zaman ödünç alınan ve ele avuca sığmayan bir kaçış gibi sergilemekten kaçınmıyor. Doğrusunu söylemek gerekirse ressam, bizden kaçıp renkli evrenine sığınmakta bir hayli ustalaşmış görünüyor. Renk anaforlarını seviyor ve bu silahla bizi vurmaktan kaçınmıyor. Renklerini acıtıcı bir ağu, vazgeçilmeyen bir coşku, putlaştırılmış bir ölüm ve yaşanılacak bir cennete malzeme yapan Gülten İmamoğlu'nu renklerle saldıran ve renklerle kendini savunan bir ressam olarak görmek yanlış olmayacaktır.

RESİM YAPMAK BENİM İÇİN ÇOK ÖNEMLİ

İmamoğlu, "Bir insanın yaratıcı durumda olabilmesi için günlük bilincinden ayrılıp kendi öz benliğinde olması gerekir. Bu da toplumsal rollerden sıyrılmayı gerektirir. Toplumsal olarak hepimizin ister istemez pek çok rolü vardır. Önemli olan dengeyi kurabilmektir. Resim yapmak benim için gerçek ben'i yaşama alanı oluşu açısından çok önemli. Her rolün beni ayrı bir boyutta beslediğine inanıyorum. Hem eğitimci hem de bir sanatçı olarak üstlendiğim roller gereği toplumu çok farklı bakış açılarından yaşayıp, özümseyip sanatımda yansıtabilmenin şans olduğuna inanıyorum" dedi.

RESSAM İMAMOĞLU İLE SORU VE CEVAPLAR

Denge: Resimlerinizde belli çıkış noktalarınız var mı? Resminizi besleyen onların açığa çıkmasını sağlayan, sizi etkileyen kaynaklardan söz edebilir miyiz?

İmamoğlu: "Evet. Elbette hepimiz yaratıcı ve yapıcı güçlerimizin olanaklarını, özgün ve nesnel bir yapıt olarak ortaya koymaya çalışıyoruz. Belleğimizde görsel ve düşünsel benliğimizin hapsettiği milyonlarca imge mevcut. Her sanatçının kendi metafizik dünyası vardır. Bu dünyayı sürekli besler, geliştirir ve zaman zaman da eserleri ile görünür kılar. Beni en çok etkileyen şey metafizik ve gerçeklik karşısında insanoğlunun tavrı olmuştur. Doğum-yaşam-ölüm gerçekliğini ve bu transformatif süreçte, tin'in mücadelesini metafizik boyutta, soyut dışavurumcu biçimde sorgulamaktayım . Metafizik ve gerçeklik sürekli katmanlaşarak her tinde ayrı bir yaşantı oluşturmaktadır. Her ruh bir bedende görünürlük kazanır. Bu görünümü devamlı bir başkalaşım halindedir. Bu başkalaşım hem bedeni hem de ruhu etkiler ve sürekli katmanlaşmayı doğurur. Aynı katmanlaşma üzerinde yaşadığımız dünya, zaman, insanlar hatta; kurulup, yaşayıp, yıkılmış uygarlıklar içinde geçerlidir. İnsanın duyguları usu, cinselliği, bedeni, fantezileri ve özbeni de bu başkalaşımdan etkilenir. Yaşananların ve hızla akıp giden zamanın tin üzerinde bıraktığı her etki anlıktır ve asla tekrar edemez. Her tekrarda yeni bir forma dönüşür. Beden terk edilip ruh bedenden kabuk değiştirircesine ayrılıp başka bir biçime bürünürken, yaşanmış olan her şey katmanlaşarak geride bırakılır. Sanat görünenin değil düşünülenin yansıtılmasıdır. Eserde altyapı ne kadar kuvvetli olursa biçimde kendini o kadar etkin gösterir. Doğum yeni bir başlangıçtır. İçinde bilinmezle birlikte bir huzur barındırır. Sonlu bir sürecin ilk adımıdır. Yaşam mecburiyettir. Ölüm ise kaçınılmaz sondur. Birçok kişi sorgulamaya çekinirken ben ölümü çok erken kabullendiğimi biliyorum.Sanatsal üretim serüveni içinde kendi yeni'mizi, kendi özgün dilimizle yaratmayı sağlayacak deneme ve araştırmalar yapmak mecburiyetindeyiz. Dünyada yaşayan her insan tek (unique) ve biriciktir. her birinin ses tonunun, parmak izinin farklılığı gibi dünyaya bakışı ve algılayışı da farklıdır.Sanatçı bu farkı koyandır.

"HAYATIN TEZATLARINI VURGULAMAK İÇİN SARIYI ÇOK KULLANIYORUM"

Denge: İlginç bir paletiniz var. Örneğin soğuk renkleri kaynaştırarak olabildiğince parlak çalışmalar ortaya koyuyorsunuz. Tuvalde geniş alanlara yayılan patlamalar yaratıyorsunuz. Bu bağlamda palet seçiminizden söz edebilir miyiz?

İmamoğlu: Sanatçının resimlerinde kullandığı öznel dili, biçimi ve renkleri onun kimliği hakkında bize ipuçları da verir. Eserleri sanatçıyı deşifre eder. Çok agresif bir insanın resimlerinde eğri formları çok göremezsiniz, yada çok enerjik bir insanın renk paletinde griler hep ikinci planda kalır. Soğuk renklerin derinliği beni çok etkiliyor. Özelikle mavi! Bildiğim kadarıyla mavi soyut düşünebilmenin, usçuluğun, kendi kendini denetleme yetisinin de ifadesidir. Hayatın tezatlıklarını vurgulamak için sarıyı da çok kullanıyorum. Boyanın kendi gerçekliğini kabullenerek onu disipline etmeyi seviyorum. Biçimlerin kurgulanışında renkle içeriğe, soğuk ve durağan bir rengin yanında kontrast bir rengin oluşturduğu sıcak patlamalar ile hayatın gerçeklerine, göndermeler yapıyorum. Renk doku ve biçimle kurulan yoğun devinim ve bu devinimin merkezinde tözün halleri. Resimlerimde enerji, dinamizm, coşku ve devinim gücünü renkten almaktadır.

"SAMSUN'DA YAŞAMAK ÇOK FARKLI"

Denge: Samsun'da yaşıyor ve İstanbul'da sergiler açıyorsunuz. Farklı coğrafyalar aynı dilde farklı kültürlerle karşılaşıyorsunuz, bu sizin eserlerinizin biçimlenmesinde ne kadar rol oynuyor?

İmamoğlu: Evet ben kişinin nerde yaşadığının veya nasıl bir eğitim aldığının değil kim olduğunun önemini her zaman vurguluyorum. İstanbul'u çok seviyorum. İstanbul benim için çok özel bir dünya kenti. Ama o kadar yoğunki bir o kadarda yorucu bir metropol. Samsun'da yaşamak belki de daha dingin, farklı ve öznel kalmamı sağlıyor. Buna paralel de paletimdeki renkler daha enerjik, temiz ve dinamik. Samsun kendi içinde farklı sosyo-kültürel dokusu ile bambaşka güzellikleri barındıran bir coğrafya. Belki sanatsal faaliyetler açısından çok etkin değil. Ben bunu telafi etmek için ayda en az bir kez İstanbul'a gelerek sanatsal ortamlarda, fuarlarda ve önemli sergilerde bulunarak bekli de bir İstanbulludan daha fazla bu aktiviteleri takip edebildiğimi düşünüyorum. Bu ziyaretler ile ayrıca sanatçı olarak Türkiye sanatı içindeki durumum ve eserlerimin yeri hakkında da kendimi kıyaslama ve sorgulama fırsatını bulabilmekteyim. Samsun'da yaşantım daha çok akademik bir çevrede Güzel sanatlar eğitimi bölümü öğrencileri ile iç içe ve atölyemde yoğunlaşmakta. Bütün herkes aynı kaynaktan beslenirse farklı dinamikleri kim vurgulayacak! Yaşadığı toplum bireyin yaratıcı güçlerini uyarıp beslemektedir. Sanatçı zaman- mekan bütünlüğü içinde yaşadığı toplumun bir değeridir. Hem toplumu besler hem de topluma değerler kadar. Yoğun iletişim ve teknoloji çağında, Internet ortamı, sanat dergileri ve her türlü medya aracılığı ile dünyanın herhangi bir yerinde olan her etkinlik kimi zaman canlı olarak senkronize bir şekilde takip edilebilmektedir.

"BİRKAÇ ESERİMİ MÜZİKAL DİNLETİ FORMUNDA RESMETTİM"

Denge: Resimlerinizdeki plastik değerler dışında içinize döndüğünüzde eserleriniz ne kadar sizinle örtüşüyor, ne kadar sizin dışınızda olanla birleşiyor?

İmamoğlu: Biçim-içerik ilintisi bir sanat eserinin oluşumunda ana koşuldur. Her sanat eserinin bir düşünsel birde teknik boyutu vardır. Düşünsel alt yapı boyutunu yani içeriği ne kadar farklı ve özel bir biçimde sunabiliyorsanız o kadar başarılı olmuşsunuz demektir. İçeriksiz biçim dekor olmaktan öteye gidemez. Sanat bir fikirdir, bir yaklaşımdır, bir süreçtir. Göreceli bir kavramdır. Sanatçının toplumsal ve ruhsal varlığının karmaşık bütünlüğü eserin içeriğine yön verir. Bir sanat yapıtında konu ve içerik arasındaki örtüşme eserin tözel boyutuyla ilgilidir. Biçim diliniz, içeriğiniz ve konunuz birbirini tamamlıyor ise başarılı sayılmışsınız demektir. Biçim-içerik ilişkisindeki ustalık sanatsal gelişmeye koşuldur. Biçimsel oluşumda sanatçını ulusal kimliği, içeriksel oluşumda da düşünsel kimliğini görebilirsiniz. Birkaç eserimi müzikal dinleti formunda resmettim. Piyano duşlarının çıkardığı sesin uzayda yol alırken oluşturduğu ivmeyi tuvale aktardım. Böylece müzik eserimin formunu görselleştirmiş oldum. Her şeye rağmen İç'in tümüyle anlatılamayacağını her yeniş üretimle yeni bir anlatım denemesine gidildiğini söyleyebiliriz. Zaten Umberto Eco'nunda dediği gibi her sanat eseri açık bir yapıttır. Her tin'de ayrı bir yaşantı oluşturur.

GÜLTEN İMAMOĞLU KİMDİR?

New York, Londra, Las Vegas, Los Angales, San Francisco, Florida, Chicago, Washington, Bulgaristan ve Pakistan´da birden fazla önemli sergiler gerçekleştirdi.Los Angales ve Londra Cork Street´de önemli galeriler ile çalışmaktadır.LasVegas South Nevada Fine Art Museum daimi koleksiyonunda iki eseri yeralmaktadır.Yabancı ve yerli birçok önemli koleksiyonda da eserleri bulunan sanatçı Uluslararası Plastik Sanatlar Derneği (UPSD) üyesidir. Halen Ondokuz Mayıs Üniversitesi Güzel Sanatlar Eğitimi Bölümü Resim Anabilim Dalında Öğretim Üyesi olarak çalışmaktadır.

ALDIĞI ÖDÜLLER

2009 LICC London International Creative Competition 2009 Painting Finalist Award http://licc.us/
2009 Artslant Contemporary Art Network,May Showcase Winner,Newyork
2009 Crimson Kaie | Artist of the day,4 April,London

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Pazar Sohbeti Arşivi
SON YAZILAR