ŞİKAYET VE ŞÜKÜR
Orhan Şaik Gökyay, " Bu Vatan Kimin? şiirinin yazarıdır. Orhan Şaik Gökyay (1902 - 1994) şair. İnebolu'da doğdu. Ankara İlköğretmen Okulu'nu bitirdi. ilkokul öğretmenliği yaptı. yüksek öğrenimini İstanbul Yüksek Öğretmen Okulu Türk dili ve edebiyatı bölümünde tamamladı. Pek çok lisede edebiyat öğretmenliği yaptı. Öğrenci müfettişliği görevinde bulundu. Son olarak da İstanbul Eğitim Enstitüsü'nde edebiyat öğretmenliği yaptı. Edebiyat araştırmalarıyla ve özellikle de "Bu Vatan Kimin?" adlı şiiriyle tanındı. Şiirlerini ve eleştirilerini "Destursuz Bağa Girenler" adlı kitapta topladı.
Söz konusu Orhan Şaik Hoca 1945-50' lı yıllarda Giresun'un sahilinde bir ilkokula öğretmen olarak tayin olmuş. O yıllarda vilayetler memur maaşlarını günün şartlarına göre öderlermiş. Ülkenin bulunduğu derin kriz karşısında aylarca maaş almadan görev yaptıklarını anlatıyor hoca. Başlarını koyabilecek bir yer, karınlarını doyurabilecekleri ekmek buldukları taktirde başka bir şey istemeden vazife yaptıklarını anlatıyor. O şartları yaşamış birisi olarak o günden sonra, "hayatım boyunca hayatımdan şikayet etmediğini" ifade etti. Yani elli sene, yaşamış olduğu bunca zorluklara rağmen hayatından şikayetçi olmamış, her duruma uyum sağlayabilecek bir ruh haline sahip olduğunu ifade etmiş oluyor.
Zorluk çekmeyen insanlar bolluğun kıymetini bilmemektedirler. Hele ki günümüz insanı her halinden şikayetçidir. Durumu iyi olanlar hayattan en çok şikayetçi olanlar onlardır. Hele bu zamanda Türk toplumu olarak hem mutsuz hem umutsuz hem de hayattan şikayetçiyiz.
Konuyu işin burasında başka bir noktaya getirmek istiyorum. ASİMİLE kelimesinin baştaki "A" hariç diğer sesli harfleri kaldırınca ASML olur kelimemiz. ASİMİLE nedir? derseniz, bir devletin veya toplumun gelenek ve göreneklerini kaybederek başka bir topluma ayak uydurması demek olduğunu hatırlatalım. Peki "ASML" nedir? diye merak ederseniz açıklayalım: Hollandalı bilgi teknolojisi ASML 1984 yılında kurulmuş, bilgisayar çipleri üretmek için kullanılan fotolitografi sistemlerinin geliştirilmesi ve üretiminde uzmanlaşmış Hollandalı çok uluslu bir şirkettir. Şu anda, esas olarak yarı iletken endüstrisi için fotolitografi sistemlerinin en büyük tedarikçisi ve dünyadaki aşırı ultraviyole litografi (EUV) fotolitografi makinelerinin tek tedarikçisidir. Bu tanımlamayı yarım yamalak anladık tamam da ne demek istiyorsun hoca? der gibisiniz. ASELSAN Akademi Lisansüstü Eğitim Programını ve ODTÜ mezunu BİN tane mühendisimiz ASML firmasında çalıştığını hatırlatmak isterim. Bu tabi ki bir örnektir.
Bu duruma "Beyin Göçü" denir mi? bilmiyorum. Biz soframıza ekmek koyabilmek için Ukrayna'dan buğday ithal etmekle meşgul oluyoruz. Buğday ve diğer gıda ürünlerini üretmek yerine ithal edebilmeyi de başarı olarak pazarlıyoruz. Nereden nereye geldiğimizin bir göstergesi değil midir? bu durum. Merhum Orhan Şaik Hoca zamanında her şey kıt olsa da sofraya konulan yiyeceklerin tamamı yerli ve katkısızdı. Güvenle yiyebiliyorduk soframızdaki yiyecekleri. Ben şahsen marketlerden satın aldığım yiyeceklere, eczaneden aldığım ilaçlara hep şüphe ile bakıyorum.
Geçmişe göre her şey iyiye doğru gidiyor görünebilir. Bana göre bu görüntü sanal bir görüntüdür. Eskiden yeraltı ve yerüstü kaynaklarımız işlenmeden bir cevher gibi duruyordu. Şimdi ise bu cevherlere özelleştirme ismi altında yabancılara ya da yabancıların bizden birileri gibi görünen uzantılarına devretilmiş durumdayız. Söz konusu dev şirketler elde ettikleri gelirin cüzi rakamlarını bize veriyorlar. Kanla aldığımız bu toprakların nimetlerini bizler ve evlätlarımız yiyemiyoruz. Sôz konusu şirketlere bizim evlätlarımızı asgari ücretle bile işe almıyorlar. Nerde ise Yunanistan'ın nüfusu kadar işsiz insanımız var. Şu hale bakar mısınız? Bu halimizden şikayetçi olmayacağız da sebep olanlara teşekkür mü edeceğiz.
Konu biraz dağıldı. Toparlayacak olursak, geçmiş dönemlerde darlık-zorluk ve kıtlık çekenler bu günleri gördüklerinde hallerine şükretmekeri normaldır. Zira günümüzün imkânları her halükarda geçmişe göre daha iyi görünmektedir. Tabi ki maddi boyutta demek istiyorum. Kısa vadede en azından manzara böyle görünmektedir.
Burada "şükür" kelimesini toplumda ve siyasilerce istismar edildiği kanaatindeyim. Teşekkür-şükür aynı kökten geliyor. Rabbimize her daim hamd eder, şükrederiz. Bu cümlenin aması yoktur. Kulluk görevimizdir. Burada bir de yöneticilerin kendilerine 99 pul, bize bir pul laik gördüklerinde teşekkür babından şükr edilmez. Yani haksizlığa boyun eğilmez. Bizim saf müslüman kardeşlerimiz "buna da şükür" diye tabir ettikleri kavram maesef haksizlığa boyun eğme anlamına gelmektedir. Ben en azından şükür kavramını böyle okuyorum. Fevkalâde yanlış yerde kullanılmaya getirilmiş şükür kavramı.
Diğer yandan her toplum yaşadığı döneme göre değerlendirilmelidir. Geçmişle günümüzü elbette kıyaslayabiliriz. Sosyolojide bir kavram vardır. "Hiç bir toplum durağan değildir." Az veya çok gelişim gösterir. Memleketimizi geçmişle kıyaslayarak değil, halihazırdaki ulusların gelişmişlik düzeylerine bakarak değerlendirme yapmak durumundayız. Biz son çeyrekte ortalama milli gelirimizi 3.5 kat artırırken bir çok Avrupa ve Asya ülkeleri 7-8 kat artırdıysa milli gelirlerini o zaman biz çok yavaş ilerliyor ve gelişiyoruz demektir. Şikayet ile teşekkürü umarım yerli yerinde kullanırız bundan böyle. Rabbimize her daim şükür ederken, yanlışları ve eksiklikleri görmemezlikten gelemeyiz. S
elâm ve dua ile....
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.