Mustafa Cemal Tomar

Mustafa Cemal Tomar

AREFE VE BAYRAM

Bir Ramazan bayramına daha kavuşuyoruz/ kavuştuk. Ramazan ayı boyunda yapılan ibadetlerin bir finali olmalıdır. O da bayramdır işte. Başka bir ifade ile yapılan faaliyetlerin sonucunda o faaliyetlerin hatırına taclandırmaktır bayram.

Bayramlar dini ve milli olmak üzere iki kategoride ele alınmaktadır. Dini bayramlarımız çok fazla kişi tarafından kutlanmaktadır. İki milyara yakın İslâm âlemini ilgilendiren bayramlardır dini bayramlar. Hem de bir gün ile sınırlı değildir. Ülkemizde, yaşlısı-genci, ateisti-deisti, hacısı-hocası, delisi- velisi hemen hemen herkes dini bayramlara iştirak etmektedir. Amma velâkin, mahdut sayıda kişiler ve devlet dairalerinde belli ölçüler içinde milli bayramlar kutlanmaktadır..Her ülkenin kendine göre milli bayramları vardır. Dolayısıyla bayramlar ülkeden ülkeye farklı kutlanmaktadır. Ulusların fertleri milli bayramlara karşı iştiyakları da zayıftır. Devlet yönetimleri tarafından baskı olmasa bsyramların kutlama kapasitesi marjinalleşir. Bizim milli bayramlarımız müslümanca kutlanmaktan çok hıristiyanca kutlanıyor. Siren sesimizin ezgisi dışardan ithal edilmiştir. Saygı duruşu diye bir ibadet şeklimiz yoktur. Bir de son zamanlarda cazlı ve danslı gösteriler işi çığrından çıkarmıştır. Bundan dolayıdır ki milli bayramlar halkımızda çok karşılık bulmamaktadır.

Bizim konumuz esasen milli bayramlar değildir. Konumuz Ramazan ayı, oruç ve Ramazan bayramı. Oruç ile ilgili merhum Sezai Karakoç'un gözel bir analizi var. Yazıma eklemek istiyorum: "Bugün oruç yolcudur. Geldi, evlerimizi, şehirlerimizi, soframızı, gönüllerimizi bir ay boyunca olanca zenginliği ve cömertliğiyle donattı ve işte gidiyor. Yürekte ister istemez bir sızı var. Ayrılış sızısı. Madem ki, ayrılış saati çaldı ve buna elde çare yok, öyleyse bütün iş onu unutmamakta. Giderken, bizden, dünyamızdan hangi haberi ve ne götürüyor; geldi ve bize ne bıraktı, bunu düşünmeli, bunun hesabını yapmalı. Ve bir yıl sonra tekrar dönünce bizi nasıl bulacak, bunun şimdiden hazırlığına girişmeli.

Giden oruca yol azığı ve öteye armağan olarak ne verdik, bunu bir bir zihinden geçirmeli. Onun giderken çıkarttığı ayak sesine hangi sesi ekleyebildik, işte bunu iyi düşünmeli. Ve bunu yalnız tek insan olarak değil, aile olarak da, toplum olarak da, devlet olarak da düşünmeli. Kur'an'ı tanıtmak, hakikatlarını yaymak yolunda daha çok ödevler düşüyor. Giden oruç da bize bu yolda bir hız ve aşk vermiş olmalıdır.
İşte oruç giderken bizi bu bakımdan bir nefs muhasebesine çağırarak gidiyor. Bunu yapmadıkça tuttuğumuz orucun eserinin gönlümüzde kalacağını ummak doğru olmaz, işte bunu bilmeli.

Tarih içinde, islâm varlığının en çetin şartlarda bulunduğu bu yüzyıl ve bu dönemlerde oruç ayı gelir ve bir zırh gibi bizi korur. Şimdi o gittikten sonra, onu, yani oruç mefhumunu ve onunla birlikte var olan bütün islâm mefhumlarını, islâm hayatını korumak da bize düşüyor." ( Sezai Karakoç) Evet Üstat güzel ifade etmiş. Belirtilen hassasiyetleri azami derecede dikkat edilmelidir. Ramazan ve orucun güzelliklerinj tüm aylara taşımak durumundayız. Ramazan ayı Kur'an Ayı demektir. Kur'an'nın gösterdiği istikamette oruç ile kendimizi ve nefsimizi terbiye ederek bir ay boyunca eğitime tabi olduğumuz bir mekteptir esasen.

Bu mektepte edindiğimiz değerleri diğer aylara taşıma mecburiyetimiz vardır. Bu mektepte çok şeyler yaşadık ve öğrendik. Bu güzelliklerle hayatımızın her alanını süslemeliyiz. O zaman hedeflenen amaçlar gerçekleşir. Diğer bir ifade ile bu ayda yakalanan manevi atmosferin sevinci bayram, yıl boyunca bu atmosferi hayatıımızın her aşamasına yansıtmak ise elde edilecek üründür, mükâfattır. Bilmem anlatabildim mi?

Beden ve ruh tarlamıza Kuran tohumlarından bir tohum ekemediysek ziyandayız. İbadetlerin idrakine erememişiz demektir. Bayramlarda küskünlerin barışması, akrabaların, hastaların ve mezarların ziyaret edilmesi, muhtaçlara yardım ellerinin uzatılması, memleketin ve tüm islâm âleminin barış ve esenliğinin dilenmesi, uzaktaki arkadaşların telefonla ya da mesajla aranarak bayramlarının kutlanması, misafirlere ikramda bulunulması, çocuklara harçlık verilip sevindirilmesi, tatlı konuşup tatlıların yenilmesi gibi davranışların hepsi peygamberimizin sünnetlerindendir. Ve özellikle bu hususlar dini bayramlarda gündemin önüne konulması taktire şayandır. Lâkin bunlar sadece üç-dört gün değil 365 gün bizim ana gündemimiz olmalıdır. Birlik-beraberlik ve kardeşlik ruhu ancak böyle sağlanabilir.

İslâm Âleminin Ramazan Bayramını tebrik ederim.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Mustafa Cemal Tomar Arşivi
SON YAZILAR