Siyasi baskı ve dayatma ....
Siyasi baskı ve dayatma örgütlenmeleri engelliyor...
Sevgili okurlarım sizlere daha öncelerden de bildirmiştim. Sivil Toplum Örgütlerinden, Sendikalardan, Serbest Meslek Odalarından sürekli olarak ileti veya basın açıklamaları dur durak bilmeden gelirler. Bunun yanı sıra birde basın açıklamalarına çağırırlar. Bende elimden geldiğince gitmeye çalışırım. Yeni gazetemde yazmaya başlayacağımı çok değerli dostlarıma ve arkadaşlarıma iletebildiğim oranda yanıtlar almaya başladım. Ve bu aldığım yanıtları hiç bekletmeden güncelliğini yitirmeden fırından yeni çıkan ekmek tazelinde olmasa bile taze olarak sizlere gazete sayfalarında ve internetten servis yapmaya çalışıyorum. Türk-İş"e bağlı olan Belediye-İş Sendikası Genel başkanı Nihat Yurdakul, ile Çarşamba Belediyesinden atılan 126 işçi sayesinde çok yakından tanıştık. Çarşamba Belediyesinden Belediye-İş"e üye oldukları ve Hak-İş"e ait Hizmet-İş"e geçmedikleri için, 126 işçinin gözünün yaşına bakılmadan karda kışta kıyamette işlerinden atıldılar ve hiçbir şekilde geri alınmadılar. Nihat Yurdakul, ile bu teşviki mesaimiz halen sürüp gitmekte. Karadeniz"in incisi Samsun"da da bizim bu etkinliklerimiz sizlerin sayesinde yerel gazetelerimizde ve televizyonlarımızda yer alsınlar diyerek bize her gün olmasa bile gün aşırı iletiler göndereceğiz diye konuştular. Belediye-İş sendikası Genel başkanı Nihat Yurdakul, örgütlü oldukları yerlerdeki üye sayılarını tüm faşizan baskılara rağmen korumaya çalışmaktayız. Yandaş sendikaların baskısı hem memur sendikalarında hem de işçi sendikalarında süratle devam etmektedir. Diyen Nihat Yurdakul"un yandaş sendikaya ve AKP hükümetine karşı sert eleştirilerini okuyalım isterseniz: Sendikamız tarafından yürütülen 2008-2010 dö¬nemini kapsayan toplu iş sözleşmeleri büyük ölçüde tamamlandı. Sendikamızın avukatları ve uzmanları sözleş¬meler öncesi, özellikle büyükşehir belediyelerinde bilgilendirme çalışmaları yaptı. Bütün bunlar, dinamik yapımızı daha da etkinleş¬tirmek, süreci daha bilimsel yürütmek içindi. Nitekim İstanbul, İzmir, Antalya, Kocaeli ve diğer iller¬de; bilinçli, kararlı, inançlı mücadeleler verildi. İstanbul toplu iş sözleşmesinde tüm Türkiye"nin gözü önünde yaşananlar ise şaşkınlık yarattı. Gün¬demi uzun süre meşgul etti. Sendikamız Belediye-İş, anayasal ve yasal hakkını kullanarak aldığı grev kararını kitlesel bir basın açıklamasıyla kamuoyuna duyurmak, grev kararını Büyükşehir Belediyesine asmak isterken, emniyet güçlerin şiddet içeren müdahalesiyle karşılaştı. Emniyet güçleri, geçtiğimiz 1 Mayıs"ta yaptığı gibi yine üyelerimize tazyikli su ve biber gazı kullandı. Üyelerimiz, aileleri ve çocukları çok kötü anlar yaşadı. Devletin ve hükümetin görevi işçiye, ailesine ve çocuğuna şiddet kullanmak değildir. Devletin görevi temel hak ve özgürlükleri güven¬ce altına almaktır.Devletin görevi anayasal ve yasal özgürlüklerin kullanılmasını sağlamaktır. Uygulanan şiddeti buradan tekrar kınıyorum.Bu müessif olay karşısında bizleri yalnız bırakma¬yan yurt içinden, yurtdışından destek veren sendikala¬ra ve kenetlenen belediye ailesinin tüm üyelerine sonsuz teşekkürlerimi iletiyorum. Örgütlenme alanında da önemli sıkıntılar yaşanıyor...Siyasi baskı ve dayatmalarla örgütlenme haklarımız engelleniyor... Bazı AKP"li üst düzey yöneticilerinin talimatlarıy¬la hareket eden bazı belediye başkanları, Bizim de¬diğimiz sendikaya geçeceksin(Hak-İş/Hizmet-İş), yoksa işten atarız diyerek, örgütlenme çalışmaları-mızı engellemektedirler.Bunun son örneği, Samsun İlkadım Belediyesinde sergilendi! Sendikamızı savunan tüm baskılara tehditlere, sür¬günlere karşın sendikasından vazgeçmeyen 12 arka¬daşımız işten atıldı. Bu yaşananlar, başları sıkışınca özgürlükten, de¬mokrasiden, adaletten bahsedenlerin gerçek yüzünü bir kez daha göstermiştir. Bu hukuk tanımamazlıktır, despotluktur, diktatör¬lüktür!... Böyle bir tavrın demokrasiyle, adaletle ve hakka¬niyetle hiçbir ilgisi yoktur. Yeter artık!... Ülkemizde gerçek demokratik, laik, sosyal bir hu¬kuk devletini inşa etmek için, mücadelemize devam edeceğiz... Nihat Yurdakul"un, söylemlerini okudunuz. Samsun"da yanlızca Çarşamba ile sınırlı değildi. Samsun merkezde de aynı baskıların olduğu yetkililerce söylendi. Bu sadece işçi sendikalarında değil diğer memur sendikalarında da yaşandı ve yaşanmaya da devam etmekte. Ben kendim çok yakıdan gördüm, memur arkadaşlarımızdan bir çoğu koltuk sevdasına sendikasından istifa ederek AKP hükümetine yakın olan sendikaya(!) üye olarak inançlarına ve onurlarına yenik düştüler. Bende bir işçi sendikasının üyesiyim. Tek kişi kalacağımı bileyim yine kalkıp hükümet yanlısı olan sendika üye olmam. Şimdiki üyesi olduğum sendikaya neden üyeyim? Alternatifi bir sendika yok o nedenle. Sendika dediğimiz üyelerinin haklarını ve hukuklarını ne pahasına olursa olsun kimseye yedirtmemek. Aksine onun hak ve hukukunu her türlü şart ve zeminlerde alıp ona vermek. Ama nerde? Ben hükümet yanlısıyım ben falanca taraftanım diyerek iş kollarında çalışan herkese dayatmalar yaparak üye kazanmanın peşindeler. Bu konuda uzmanlar şimdiye dek çok yazdılar ve çizdiler ama sonuç ne? Nafile olsa biz sizden esirger miydik! Gibi söylemlerle üyelerinin ellerine bir tavuk veriyorlar ve yola rak eve gitmelerini sağlıyorlar kendileri yine işverenlerle kolkola o köşe senin bu köşe benim gezip yiyip duruyorlar. Yani kısaca sevgili işçiler, memurlar yukarıdakiler diyorlar ki YİYELİM İÇELİM SİZDE GÜLELİM OYNALAYIM BİZDE, ama son anda vazgeçiyorlar bizim yerimizde kalmadı demekteler