SİZ KİMSİNİZ?
Kurtuluş savaşı, bir başkaldırı, halkın, onur, özgürlük , var oluş mücadelesi idi. Tüm dünyaya biz buradayız, kanımızın son damlasına kadarda burada kalacağız, diye haykırılan , erkeklerin cephede savaşırken, ölümün üzerine Allah Allah nidasıyla koştuğu. Kadınların, cepheye yağmur, çamur demeden mühimmat taşıdığı, yağmurda ıslanan çocuğuna değilde ıslanmakta olan mühimmatı koruduğu, akıllarında sadece vatan, millet, bayrak, kısaca özgürlük olan, insanların yorgun, omuzları üzerinde şahlanarak bu günkü cumhuriyet kuruldu.
Kurtuluş savaşından önceki toplum içinde yaşayan insanların, daha kontrolsüz kişilerce yönetilen ve bilgi kirliliği olan tarikat yaşantılarının olduğu da, inkar edilmeyecek bir gerçekliktir. Alimlerin dışında kulaktan dolma bilgilerle bu işi yapmaya çalışan, iyi niyetli olanlarının yanında, art niyetlilerinde olduğu bu anlayışa mensup insanların, inandıkları tek bir şey vardı. Özgürlük, onun için gözlerini kırpmadan ölüme gittiler. Ölüme giderken, bildikleri tek bir şey vardı, şehit olmak, onların bu inançlarıydı düşman karşısında korkusuzca mermilere göğüs germeleri.
O dönem tarikatçılar bölüğü, ulusalcılar taburu, ülkücüler alayı diye bir oluşum yoktu. Marks'ı sevenler grubu, Maocular, Leninciler diye gruplaşmakda yoktu. Tek bir şey vardı vatan. Uğrunda ölecekleri, o olmazsa birilerinin boyunduruğu altında ezilecekleri, kendi topraklarında köle olacaklarını bildikleri için, Mao'cu değildiler, ulusalcı değildiler, tarikatçı değildiler, Cumhuriyetçi değildiler, şeriatçı değildiler.
Ve asla ''yaşasın halkların kardeşliği'' diye bir sloganın arkasına saklanmadan o dönem şehitlik mertebesine nail olmuştu o güzel insanlar. Tek bir ruh vardı, vatan için mücadele, bu uğurda savaşıldı, bu uğurda kan aktı ve bu günkü Cumhuriyet kuruldu.
Ülke içinde bir takım ayrışmalara neden olunacaksa birileri çıkıp sorar, '' Sen Kimsin?''. Sen kimsin dendiğinde bir dönem kapanır, başka bir dönem açılır. Sen halkından kopuk, onun değerleriyle alay edeceksin, onları dışlayacaksın, sana en güzel ''DUR'' kelimesini, yıkmadan dökmeden eğer gerçekten demokrasiye inanılıyorsa sandıkta söylerler. Şimdiki iktidar aynı hatayı tekrarlıyorsa kimse halkı cahil zannetmesin.
Ülkende yıllardır uğraşıp belli bir noktaya getiremediğin ve her geçen gün şiddeti artan bir terör varken, birinci öncelikli tehditte irtica ile mücadeleyi koyup, halkını ayrıştırmaya kalkarsan, ulusal bayramlarda biri diğerinin başörtüsünü sökmeye çalışırsa, üç tane döküntüyle işte dinciler dersen hiç kusura bakmayacaksın o halk kararını verir. Aynı durum bu günkü iktidar içinde geçerlidir, halkın değerlerini eğer hiçe sayarsan, yaşayacağın son budur.
Bu kadar hızlı kutuplaşmamız hayra alamet değildir. Millet olarak yarın ayağa kalkmamız gerekirse, birlik ve beraberlik nasıl sağlanacak. Sen dincisin, sen Kürt'sün, sen Alevi'sin, sen Sunni'sin ama adam lazım erkekler gelsin mi diyeceksiniz. Nasıl bir ruh oluşturarak insanları bir çatı altında toplayacaksınız. Siz bir ruh oluşturmaya çalışırken, başkalarınında o halk içinde ruhsuzlaştırma çalışmalarını yapacağını anlayamayacak kadar cahil misiniz ?
Bir sürü emekten sonra, kazanılan üniversitenin kapısına geldiğinde iki soytarının tepkisiyle karşılaşan kız çocuğunun bir ayrışmaya neden olabileceğini düşünemeyecek kadarda boş mu kafanız. O çocuğu orada olmamasını isteyen zihniyet sen kimsin ? kimin adına orada bu eylemi yapıyorsun ? sizin yapmanız gereken devletin size sağladığı imkanlarla devlete yararlı insanlar olarak yetişmekken, devletin altına dinamit koyduğunuzu anlamayacak bir beyine sahipseniz neden oradasınız ? başı bağlı diye o çocuk oraya giremedi diyelim, aynı zihniyete sahip erkek çocukları ne yapacaksınız. Bu devirde bu kadar basit düşünmeyi neye borçlusunuz ?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.