Suç ve ceza

Birkaç gün önce bu gazetede bir köşe yazarı “Savcılarımız, hâkimlerimiz, caydırıcı cezalar nerede?” başlıklı bir yazı yazmıştı. Yazar, son günlerde televizyonlarda yer alan (bir kadının polis yeleği giymiş kişiler tarafından saçından sürüklenerek götürülmesi) haber üzerine bu yazayı yazmış, yazının bir yerinde de bu tip suçlulara en ağır cezaların verilmesi gerektiği görüşünü belirtmişti.
Yazıda yer alan bazı görüşler değişik açılardan değerlendirilebilir. Ancak ben bu yazıda işin ceza boyutuna kısaca değinmeye çalışacağım.
Halk arasında genel bir inanış vardır. Suçlulara verilen cezalar ne kadar ağır olursa, suç işleme oranı o kadar azalır. Bu görüş yanlış bir görüştür. Hukuk çevrelerinde bu görüşün yanlışlığı uzmanlarınca birçok kez kanıtlanmıştır. Cezanın etki ve amacı üzerine yapılan araştırmalar hep aynı kapıya çıkmaktadır. Tek başına ceza, suç işleme kararında olan insanı bu kararından caydırmamaktadır.
Çok basit bir örnek olarak şunu söyleyebilirim. Dünya üzerinde bazı ülkelerde, bazı suçlar için çok ağır cezalar vardır. Hatta şehir meydanlarında vinçlerle infaz edilen idam cezalarının fotoğraf ve görüntülerini izlemişizdir hepimiz. Bu görüntüler o ülkelerde sık sık tekrarlanır. Yine elektrikli sandalyede ölüm cezalarının infazları gösterilir.
Peki, bu ülkelerde neden hâlâ benzer suçlar işlenir? İşlediği suçun cezasının ölüm olduğunu bile bile insanlar neden bu suçları işlemeye devam ederler? Bazı Kuzey Avrupa ülkelerinde ceza miktarları diğer ülkelere ve bize göre çok azdır. Ama o ülkelerdeki suç oranları da çok azdır. Sorunun çözümü cezanın miktarında değil demek ki.
Suç işlemeye niyetli bir kişiyi bu kararından caydıracak veya suç işleyip cezasını çeken bir kişiyi, bir daha suç işlemekten alıkoyacak etkenleri başka alanlarda aramak gerekiyor.
Ciddi bir suç nedeniyle cezaevine konulan bir kişi dışarı çıktığında toplumun bir kesimi tarafından “Türkiye seninle gurur duyuyor” diye karşılanıyorsa, yüz kızartıcı bir suç iddiası ile tutuklanan bir kişi tahliye edildiğinde bir kısım medya organlarınca kahraman gibi karşılanıp ekran ekran dolaştırılıyorsa, kanun dışı eylemler kahramanlık dizisi haline getiriliyorsa, “Haber” denilince hep cinayet, vurgun, soygun, kan, silah ve ahlaksızlıklar ön plana çıkarılıyorsa... tek başına “Ceza” ne yapsın?
Caydırıcılık için cezanın miktarıdan çok kaçınılmazlığı etkilidir. Örneğin bir günde kırmızı ışık ihlali yapan sürücü sayısı ortalama ne kadardır? Yüzlerce değil mi? Peki, bunlardan kaç tanesine ceza uygulanır? Ancak birkaç tanesine. Kırmızı ışık ihlali yapan sürücülerin en az yüzde seksenine, doksanına ceza uygulandığını düşünelim. Bu kadar ışık ihlali mümkün olur mu?
Bir söz vardır. Taşı delen suyun şiddeti değil, damlaların sürekliliğidir.

 


 

Önceki ve Sonraki Yazılar
Arşivi
SON YAZILAR