Tarihten Notlar...
Suriye sınırındaki mayınlı arazinin mayınlardan temizlenmesi işine ilişkin, Türkiye Cumhuriyeti Devleti ile Suriye Arap Cumhuriyeti Devleti Arasındaki Kara Sınırı Boyunca Yapılacak Mayın Temizleme Faaliyetleri ile İhale İşlemleri Hakkında Kanun Tasarısının (263 sıra sayılı kanun tasarısının tam adı) T.B.M.M.de görüşülmesi sırasında, muhalefet partilerinin gösterdiği tepkiye karşı, Başbakan R. Tayyip Erdoğan'ın söylediği orada İzak çalışmayacak, Hasan çalışacak sözü ile ilgili düşüncelerimi geçen haftaki yazımda belirtmiştim.
Sayın Başbakan'ın, aynı konuşmasının devamında söylediği Geçmişte azınlıklara faşizan yaklaşımlarda bulunuldu sözü ile ilgili düşüncelerimi, tarihten notlar da düşerek, bu günkü yazımda açıklayacağım. Burada, öncelikle şunu belirtmeliyim ki tarihçi değilim. Tarihten ibret alınması gerektiğine olan inancım nedeniyle tarihe meraklıyım. Bu nedenle, çizmeden yukarı çıkarsam, tarihçilerimizden af diliyorum.
Faşizan yaklaşımlar ifadesi ile Sayın Başbakan'ın neyi kast ettiğini anlayamadım. 1914-1915 olaylarını mı, yoksa İstiklal Savaşı yıllarını mı, ya da 6-7 Eylül olaylarını mı? Yoksa daha eskileri, mesela Osmanlı İmparatorluğu'nun ilk dönemlerinde olmuş olayları mı? Evet, hangisini? 6-7 Eylül olaylarının, bir senaryoya bağlı olarak gerçekleştirilmiş ve tarihimize çalınmış kara bir leke olduğu konusundaki görüşlere ben de katılıyorum. Ancak, diğerleri için aynı şeyi söyleyemeyeceğim.
Birinci Dünya Savaşının en zorlu günlerinde düşmanlarımızla işbirliği yaparak bizi arkamızdan hançerlemekten çekinmeyen ve bunu yaparken, bekledikleri siyasi çıkarla gözleri dönmüş olan azınlıklara karşı gösterilen tepki az bile kalmıştır. O günlerde, müslüman çoğunluğun uğradığı zulüm, azınlıkların uğradığı zulümden kat kat fazladır. Yaşlılarımızın dilinde Ermeni sözü acımasızlığın ve gaddarlığın ifadesi olarak kullanılmıştır yıllar boyu.
Eğer o dönemde birilerine karşı şiddet kullanılmışsa, bu karşılıklı olmuştur ve başlatanlar kesinlikle müslümanlar ve Türkler değildir.
Sözü tarihe bırakalım:
... Ve İstanbul Rumları, her tarafa Yunan bayrakları çekerek, taşkınlık içinde gösterilerde bulunuyorlardı.
Rumlar ve Ermeniler, yurdun her tarafında, tatlı hayaller, büyük gayretler ve şımarıkça taşkınlıklar içinde idiler.
... Ermeniler, doğu illerimizi içine alacak olan, Büyük Ermenistan hülyalarını gerçekleştirebilmek için fırsat kolluyorlardı.
... Doğu Karadeniz bölgesinde Pontusçular faaliyet halinde idiler. Samsun Sivas bölgesindeki Pontusçular şiddet hareketlerine başlamışlardı. İstanbul Patrikhanesinde kurulan Mavri Mira heyeti illerde çeteler teşkil ediyordu. *¹
Bunlar, unutulmaması gereken ifadelerdir. Bugün, bütün komşularımızla dostane ilişkiler içindeyiz ama zamanın nelere gebe olduğunu bilemeyiz. Onun için, Cemal Kutay'ın Tarih her zaman ibrettir sözünü unutmamalıyız. Ve Bejamin Franklin'in Komşuna güven ama bahçe duvarını da yüksek yap sözünü de...
Daha önce, tarihi olayların incelenmesinin tarihçilere bırakılması gerektiğini söyleyen Sayın Başbakan'ın bu çıkışının nedenini ve hangi amaçla yaptığını da açıklaması gerekir. Zira, herkes gibi ben de, son günlerdeki tavırlarından Davos'taki çıkışının keffaretini mi ödüyor şüphesine düştüm...
***
Bu yazı yayınlandığında söz konusu kanun meclisten geçmiş ve Cumhurbaşkanı'nın onayına sunulmuş olacaktır. Ne diyelim: Umarım muhalefet edenler yanılıyorlar. Yoksa, bizim için çok acı bir tecrübe olacaktır...
Not: Meraklısı için, yazarımız Ali Kayıkçı'nın, Mert Irmağı İnsanları, isimli kitabı o günlerin Samsun'unda olanlar için güzel bir kaynaktır. Bulabilenlere tavsiye ederim.
*¹ Mahmut Goloğlu, Erzurum Kongresi, Nüve Matbaası Ankara 1968
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.