Üç Devlet Bir Olay
Üç Devlet Bir Olay
Tarihinden ders alamayan toplumlar yok olmaya mahkumdurlar. Dünyaya yön veren siyasi güçler , pazarlarını ve ekonomik kaynaklarını ele geçirmek istediği ülkelerde etnik grupları sorunun bir parçası olarak kullanırlar. Bunun en belirgini örneği son dönemde üç ülkede yaşanılan olaylarla gösterebiliriz.
Türkiye , Almanya ve Amerika Birleşik Devletlerinde oluşan protesto gösterilerine halkın yaklaşımının yanında dış basının olaylara bakışı farklılık göstermiştir. Bu üç devlet birbiriyle müttefikken, siyasi güçlerine göre olayların dünya medyasına servis edilişi ve gündemde kalışı arasında bariz farklılıklar mevcuttu .
Almanya'nın Hamburg şehrinde Rote Flora adlı sol alternatif kültür merkezinin kapatılmasını protesto etmek için başlayan olaylarda, polisin tutumu ve devletin olaylara yaklaşımı ülkemizde Gezi olaylarındaki polisin tutumu ile aynı olmasına karşın oluşturulan algı anarşist bir hareketin bastırılmasıydı.
Amerika Birleşik Devletletinin Missouri Eyaleti'nin Ferguson kentinde zenci bir gencin öldürülmesiyle başlayan olaylar ise adli bir vakanın ırkçı bir yaklaşımla, kişisel hatanın topluma mal edilmesi olarak gösterilmeye çalışılırken Amerika Birleşik Devletlerinde polis gücünün olayları engellemede yetersiz kalması üzerine ilan edilen olağanüstü halden sonuç alınamayınca bölge valisi Nixon orduya bağlı ulusal muhafız birliğini göreve çağırmıştır. Polisin eylemcilere karşı tutumu ise Taksimdeki olaylarda polisin uyguladığı şiddetten farksızdı. Orada eylemcinin pet su şişesini polise atması karşısında gördüğü şiddetle, ülkemizde polise atılan taşlara, yakılan devlet araçlarına karşı gösterilen şiddetin ölçüsünün hemen hemen arasında fark yoktu
Ülkemizde ise bir parkta bulunan ağaçların kesilmemesi için başlayan protestoların iktidarın el değiştirme senaryosuna dönüştürülmesi diğer iki devletteki eylemlerden farklı bir algı yaratılmaya çalışılmıştır. Bu üç olay arasındaki farklılıkların belirginliği, ülkemiz üzerinde oynanmaya çalışılan oyunun göstergesidir
Diğer ülkelerde başlayan protesto eylemlerinde hiçbir milletvekili, eylemcilerin önüne geçerek maaşını vergisiyle aldığı devletin polisine ana avrat küfretmedi. Hiçbir kimse, eylemlerin sembolü olmak için çırpınmadı, hiçbir basın kuruluşu ülkesini zorda bırakacak bir hareketin içinde bulunmadı.
Hiçbir sosyal medya, başka memleketlerde olmuş bir kazayı eylemlerde oldu haberiyle yayınlamadığı gibi,bu asılsız haberler sayfalarında kullanmadılar .
Hiçbir köşe yazarı, ülkesini zora sokacak yazının altına imza atmadı, fake hesapları incelemeden gerçeği yansıtıyor edasında haber yapmadı.
Hiçbir ülkenin, sanatçısı, tiyatrocusu eylemler içinde olup devlete karşı gelmemiştir.
Oralardaki olaylar canlı yayınlanamadığı gibi, ülkemizdeki olaylar günlerce birinci haber olarak ekranlarda yer alırken, bazı büyük haber kuruluşları canlı yayınlarında hız kesmeden olayları dünyaya servis ederken ülkemizin nasıl bir oyun içinde olduğunu görmemek sanırım eksiklik olur.
Gezinin devamında Odtü'de gelişen olaylara bakıldığında , yol inşaatı için kesilecek olan ağaçların korunması adı altında başlatılan olayların, okul içinde başı bağlı kız öğrenciye hakaret edilmesiyle başka bir boyuta taşınmıştı. Şimdi ise günlük altmış bin aracın geçtiği yolu , o gün eylemlerde olanlar ile,onları destekleyenler de kullanmaktadır.
Üç ülkenin olaylar karşısındaki stratejik yakalaşımlarına bakıldığında aralarında fark yokken, olayların gündemde tutularak oluşturulacak sonuç arasında oldukça büyük faklılıklar göze çarpmaktadır.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.