ZİHNİN DEĞİŞİRSE SEN DE DEĞİŞİRSİN
Yeni bir güne başladığımızda "Seyir eden misiniz, seyreden misiniz bu âlemde" diye sorulsa kim olduğumuzu başkalarının yargılarının biçimlendirdiği yalan aynalardan görmek, çocukluktan gelen, farkına bile varmadan üstümüze yapıştırılan çakma kimliklerle var olmaya çalışmak duygusu yaşadınız mı?
Zihin değiştikçe olduğumuz kişi de değişir. Çakma kimliği bırakıp yeni bir "sen" oluruz. Dönüşüm tamamen zihinde olan bir olgudur. Kim olduğumuzu fark etmekle ilgilidir. Siz neye kaynak olursanız bu sistem siz kat kat onu deneyimletir. Öfkeye kaynak olursanız öfke, şefkate kaynak olursanız şefkati yaşayacağınız deneyimler getirir. Bire bir aynalama yönetimi, işlemeyen insan halimizden kurtulmamız gerekiyor.
Hepimiz ara ara "ben kimim" sorusunu kendimize sorarız. Herkes 3-7 yaş arası kendi dünyasını oluşturur. Çocuk bu yaşlarda ne alırsa direkt bilinçaltına atar. Bir anlamda kayıt yapar. Yüklediği anlamlarla orada bir dünya oluşturur. Anne çocuğuna mutfakta bir şey kırdığında "sakar,beceriksiz" diyorsa; bu tekrarlanırsa,s onunda gelinen nokta, o kişi "evet ben beceriksizim"'i sahiplenir. Bunu kendine mal el edip, yükler. Bu durumda zihin bizimle oynarken aslında görevini yapar, ama 3-7 arası bilinçaltında o dünya oluştuğu için; o, dünyayı sabit tutma peşindedir. Biz değişmek istesek de zihnimiz zihnimiz bize aynı dünyayı tekrar ettirmek için çalışır. "Bir daha bunu yapmam" dediğimiz davranışları ama yine yaparız. Çünkü zihin aynı kimliği yaşatmaya çalışır bir makine gibi.
İnsan tabiatta tasarlandığı gibi işlemeyen tek ve varlıktır. Nefes almayı bile beceremiyoruz. Doğru nefes almak beyne enerji vererek insanı güçlendirir. Aldığımız nefesin yüzde 25'i beynimiz tarafından kullanılır. Yeterli nefes yoksa yaşam enerjisinden mahrum, üstelik nefesin arındırıcı etkisinden de mahrum toksin biriktirerek yaşıyoruz.
Yaşıyoruz derken gençlerde uyuşturucu, içki kullanımı, sosyal medya, bilgisayar oyun bağımlılığında artışlar görülüyor. Bazıları 40'lı yaşlarına kadar devam ediyor. Çözemiyor, pes ediyor ve bunalımların dibine vuruyor. Şimdi de çocuklar onları seyrediyor. Çok daha erken anlamsızlık noktasına geliyorlar ve kendinden kaçış başlıyor.
Kendinden kaçmakla hayat normalleşmiyor. Sürdürebilir mutluluğu bulmak amaçlarımızdan en önemlisi olmalıdır.Yaşam aslında bir seyir, bir yolculuk, "seyir eden misin, seyreden misin bu âlemde" diye başta söylemiştik ya insan bu yolculuğu yapan da nasıl yapıldığını izleyen de sizsiniz. Bugün ne yapmak istiyorsanız hayatınızda onun kararını vermelisiniz. Dönüşümü,insan kendini yöneten zihninden özgürleşerek kendini gerçekleştirebilceği bir yaşama geçişidir.
Kişi ancak olmaya geldiği kişiyi gerçekten dünyada ifade edebildiğinde tatmin, başarı ve huzurlu yaşabilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.