ZULÜM İLE PAYİDAR OLUNMAZ
Dini kaynakların bir çoğunda; İnsanlık Tarihi boyunca; Tevhid ile şirk mücadelesi olmuştur diye yazar.
Kısmen doğrudur.
Kısmen de yanlış!
Doğru olan tarafı; Hz.Adem (a.s.)’dan son peygambere kadar gelen onbinlerce Nebi, Tevhid’den sapan insanlara Vahyin emirlerini getirmişler ve bunun mücadelesini vermişlerdir.
Yanlış olan tarafı ise; İnsanlık tarihi sadece “Tevhid ve Şirk mücadelesi değildir.
Çünkü Hz.Adem’in iki oğlu da ( Habil ve Kabil) Tevhide inanan mü’minler idi.
Ama biri diğerini kız meselesinden öldürdü..
Hz. Osman (r.a.)’ı şehid edenler müşrikler değil idiler, hepsi de müslüman hatta “Tabiin” idiler…
Hz.Ali (r.a.)’ye savaş açan, Hz. Muaviye (r.a.) sahabadendi, her iki orduda da bir çok Sahabe vardı…
Keza, Kerbela’da, Sıffıyn’de, Cemel’de karşı karşıya gelenler gayri müslimler değil bil’akis müslümanlardı…
Konu siyasi idi, yönetime talip olma idi, güç bende olsun hırsı idi…
Keza, İstiklal harbimizdeki iç isyanlara bakın!
Bir çoğu, Kuvay-ı Milliye’ye karşı, o gün için meşru olan yönetimi yani Padişahı destekliyorlardı…
Yeni Devlet ve Yeni Yönetim tarafından neden bunlar “hain” ilan edildiler hiç düşündünüz mü?
Çünkü, tarihi galip olanlar yazar!
Mağlup olanlar haklı da olsa; haksızdırlar, haksız iseler; zaten haksızdırlar.
Galipler kendilerini güçlendirmek, alternatiflerini ya da rakiplerini yok etmek için; maalesef, dini terimleri sadece kullanırlar, istismar da ederler…
Bu tarih boyunca hep böyle olagelmiştir, üç beş istisna hariç!
Ancak unutulmaması gereken konu; galiplerin, adil olup-olmamalarıdır.
Adil olanlar uzun soluklu, zalim olanlar kısa soluklu olmuşlardır ve kendilerinden sonra da hep tartışılan olmuşlardır!
Tarihe bakarsanız göreceksiniz ki;
Yezid, Hz. Hüseyin (r.a.)’i Kur’an hükümlerine göre öldürdüğünü söyler…
Daha sonra da yaptığı ve “Emevi Neslinden” bir çoğunun devam ettirdiği tüm zulümler, güya Kur’an hükümlerine göredir…
Ama sonuçta bir başka zalimler tarafından yer ile yeksan edilmişlerdir.
Çünkü, İlahi Adalet mutlaka gerçekleşir.
Halbuki aynı Kur’an hükümlerine göre, Hz. Ömer (r.a.) adaletiyle meşhurdur.
Hele de Sasanilerin Şahı, Mecusi ( ateşe tapan) Nuşirevan, Kur’an hükümleriyle değil, kendi koyduğu kanunlarla hükmederdi ama Hz. Ömer’e yakın bir adalet sahibiydi…
Son çağımızda misallerini çok gördük ve görüyoruz da…
Saddam da, Kaddafi’de; demokrasiyle yönetiyordu, Stalin’de, Hitler’de..
Esad’da demokrasiyle yönetiyor, Trup’da, Putin’de…
Demek ki, konu Tevhid ve şirk değil, “İNSAN”olmaktan başlıyor…
Yöneticilerin insani değerlere bakışı, insanca değilse, inancının olup, olmaması,Müslüman, Hristiyan ya da pagan dininden olması öncelikli bir mes’ele değildir.
O halde, “Müslümanların yaşadığı coğrafyalarda, neden kan ve gözyaşı dinmiyor” sorusunun cevabını tekrar düşünelim!
Eksik olan “değer” insanlık mı, İslam’lık mı?
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.