BİLGİLENİR VE İNANÇLI OLURSAK
Bu konuyu birkaç kez dile getirmiştim.Demek ki,o günlerden bugüne pek bir şeyler değişmemiş.Aksine olumsuzluklar artarak devam ediyor.
Her gün her birimizin karşılaştığı sorunlar oldukça çeşitli ve çoğunun da çözümü için bir ışık görülmüyor.
Einstein "Karşılaştığımız önemli sorunlar,onları yarattığımız sırada sahip olduğumuz düşünce düzeyiyle çözülemez." demiş yıllar önce.Biraz bilgi,biraz inançla uğraş verebilirsek kim bilir bulunduğumuz kozayı yırtıp oradan rengârenk bir kelebek olarak çıkabiliriz.Ama bizim kör-topal eğitim sistemimizle ve üstüne üstlük liselerimizde felsefe ve mantık okutulmadığını düşünürsek daha çok zorlanacağız.
O çağlarda çocuk üç (N) "neden" "nasıl","niçin" sorularını soramıyorsa nasıl cevap bulabilecektir.Sanki bizlerin düşünmememizi yönetmelikle isteyen bir zihniyet var ki sınırları bizim için onlar önceden çiziyor ve katı bir gerçek çözülmezliğin parçası yapıyor.Oysa doğru olan,ne düşünceğimizi değil,nasıl düşüneceğimizi öğrenmemiz gerekiyor.Yaratıcılık ancak böylesi özgür düşünce ortamında gerçek anlamıyla yeşerebilir.
Hepimiz her gün bir şekilde sokaklarda yürürken çevrenize şöyle bir bakın,ne görüyorsunuz?Mutsuz,asık yüzlü,çatık kaşlı,hızlı adımlarla bir yerlere koşturan,yorgun ve moralsiz insanlar değil mi?Bir anonim söz vardır,"Yavru kuşlar,gördüğünü işler..."
Çocuklarımız bizim yaşantımızda ne görüyor ki,özenip ne hayal etsinler geleceğe yönelik.Hele bu post-modern çağında çocuklar
her şeyi belki bizden daha iyi biliyorlar.Onları söyleyeceğimiz hangi büyük ideallerin hangisi bizim yaşamımızda var ki,bize inansınlar.
Doğayı herkes seviyorsa dünya neden günden güne çoraklaşıyor,kuraklaşıyor? Su kaynaklarını neden yok ediyoruz,neden ormanları kesip kıraç topraklara çeviriyoruz?Emeğe herkes böylesine saygılıysa neden dünyanın zenginleri ile yoksulları arasındaki gelir farkı günden güne artıyor?Aşka hepimiz inanıyorsak neden sevdamız yarınları göremiyor?Ne kadar da yalanlarımıza inanır olduk.Bu yalanlarla aynada kendinizi görünce yüzünüze tükürmek geliyor mu?Peki,insan bu yalanlarla sıkıca tuttuğu silahın bir gün kendi kendine suratında patlayacağını neden aklına getirmiyor?Çocuklarımız neden bu ülkede yaşamak istemeyip,hayallerini sorulduğunda neden başka ülkelere gitmek istediklerini söylüyorlar?Belki de Gramesci'nin* dediği gibi,eski dünya ölüyor ve yeni dünya doğmak için mücadele ediyor.
Şimdi kapitalist sistemin ahtapot kollarını her tarafa uzatmış ve bizler tüketim canavarları olmuşuz haberimiz mi yok?Büyüsü bozulmuş bu yeni çağla başetmek oldukça güç.Ruhumuzu isteyen,karşılığında birkaç geçici haz sunan bir düzenin yapayalnız insanlarıyız aslında.
En büyük sorunumuz inançsızlık,sevgisizlik ve doymak bilmeye aç gözlü egomuz.Ne acıdır ki bunları dile getiren insanlara da hoşgörü ve tahammülümüz yok.Kral çıplak diyeni duymamak için haykırarak yalan söylemeyi sürdürüyoruz.Ne tuhaf ki,tüm olumsuzluklara karşın umut yine insanda."Umut fakirin ekmeği,ye Memo ye."
Acaba zekâmızın kötümserliğini bir kenara bırakıp irademizin iyimserliğini kuşanabilirsek bu çılgın zamanlardan zaferle çıkabilir miyiz?Bunu becerebilirsek işte o zaman çocuklarımızın gözlerinin içine cesurca bakıp,"belki yenildik,ama denedik" diyebiliriz.
Baştan yenilgiyi kabul ettiren sisteme kafa tutacak Don Kişot'lar,sahici değişimin tohumlarını elbette atacak.Dünyada her şey zıddıyla var,savaş varsa,bir yerde de barış vardır.
Bazen bir kişinin bir düşe inanması,geri kalan herkese yatabilir.Fakat artık kendimize inanma,güvenme ve bilik olma vakti de gelmedi mi,hele bir daha düşünün,ne dersiniz?
*İtalyan düşünür.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.