BİR ANADOLU BEYEFENDİSİ
BİR ANADOLU BEYEFENDİSİ NEVZAT TÜRKTEN AĞABEY'İN ARDINDAN
Notlarıma bakıyorum: "03 Ağustos 2009 pazartesi. Nevzat Türkten Ağabey, Erciyes Dergisi - Mehmet Çınarlı Özel Sayısı için telefon etti. Çınarlı'nın, bana yazdığı mektupların çok fazla olduğunu beyanla, bunların bir kısmının yayınlanmaması için benden ricâda bulundu. Kabûl ettim. Memnuniyetini ifadeyle: "Kalemine kuvvet!" dedi."
Hisar Dergisi'nin mîmârı Mehmet Çınarlı'nın bana yazdığı otuz civarında mektubun, yirmi kadarı Erciyes Dergisi'nde yayınlandı. Yayınlananlardan bâzılarının, bâzı yerlerini ise, Nevzat Ağabey çıkardı. Şüphesiz ki, bu, Erciyes Dergisi'nin ilkeleri doğrultusunda yapıldı. Ve tabiî ki, bu mektupların yayınlanmış olanlarının da, yayınlanmamışlarının asıl nüshaları, benim dosyamda hâlâ saklıdır.
"08 Ocak 2011 Cumartesi. Erciyes Dergisi'nin sâhibi Av. Nevzat Türkten Ağabey, "Asırlık Bir Dergi: Erciyes Dergisi" başlıklı yazımdan dolayı telefon etti; memnuniyetini ifadeyle teşekkür etti."
Nevzat Ağabey, nâzik, kibar, vefâlı ve hassas bir insandır. Bu hassasiyetini de hemen göstermiştir.
"25 Eylül 2012. Nevzat Türkten Ağabey'le telefonda konuştuk. Kendisi açtı. Senin yazıyı yerleştiriyorum, bu sayıda hepsini basacağım, dedi. Seni, Kayseri'de iyi ağırlayamadık, dedi. Âşık Kemâlî Bülbül'ün vefâtı için tâziyede bulundu. Âlim Bey'le de görüştük."
Buradaki mes'ele şu: "Türk Dili'nin ve Türk Kültürü'nün Kimyâsı'na Dâir" başlığını taşıyan yirmi beş sayfa muhtevâlı bir makale yazmıştım. Mevcut şartlarda, Türkiye'de, böyle bir yazının, - bâzı akademik yayın dergileri hâriç- bir gazetenin veya bir derginin bir sayısında yayınlanması mümkün değildi. Gazetelerimiz, zâten bu tür yazılara uzaktı. Dergilerin bir kısmı fikir uyuşmazlığı bakımından, dîğer bir kısmı da yer darlığı sebebiyle hattâ yazının kalanının bir ay veya iki ay sonra okuyucuya ulaştırmanın uygun olamayacağı düşüncesiyle , böyle bir yazıyı yayınlayamıyordu.
Yazımın, her şeye rağmen, senelerdir yazı ve makalelerimin neşredildiği Erciyes Dergisi'nde yayınlanabileceğini düşünmüş ve hiç değilse, iki bölüm hâlinde yayınlanması istirhamımla, Nevzat Ağabey'e göndermiştim.
İşte, bunun üzerine, Nevzat Ağabey, bana telefon açtı. Ancak...
Nevzat Ağabey, öyle bir cümle kurmuştu ki, bu cümle, benim için paha biçilmezdi.
Dedi ki: " Böyle bir yazının bölünmesine gönlüm asla râzı olmuyor. Bu sayıda hepsini yayınlayacağım!"
Nevzat Türkten budur!..Mes'ele, sen-ben değil; "bu yazı"nın muhtevâsıdır ve bölünmeden bir bütün hâlinde okuyucuya ulaştırılma dâvâsıdır !..
"Samsun'da yayınlanan Denge Gazetesi'nin 10-11-12 Ocak 2016 târihli nüshalarının 11. sayfasında yayınlanan "Erciyes Dergisi'nin Mîmârı-Bir Kültür Âbidesi Nevzat Türkten Ağabey" başlıklı yazımda şunları söylemişim:
"Nevzat Ağabey’le ilk tanışmam, Kayseri’de, 1992 yılının 6 Haziran gecesi, Erciyes Şiir Şöleni’ndedir. Üniversitenin konferans salonu tıklım tıklımdı ve Nevzat Ağabey, salonda oturduğum yerde: “ Ben, Nevzat Türkten” diyerek kendini takdîm ettikten sonra, “ Hoşgeldiniz! Nasılsınız!” diyerek de hâl-hatır sordu. Tabiî ki, bu ayaküstü hâlleşmeden gayrı, zaman darlığı sebebiyle görüşemedik ve şölenden sonra da Kayseri’den hemen ayrıldığım için ikinci defa yüzyüze buluşmamız yirmi sene sonraya ertelenmiş oldu.
Her şey nasipledir!.. Elimizde ne var ki!..
2012’nin Mayıs ayında Kayseri’deydim. 28 Mayıs günü , Erciyes Üniversitesi Öğretim Üyelerinden Yard. Doç Dr. Burhan Sevim ile, kendisini, Erciyes Dergisi’ndeki idâre-hânesinde ziyâret ettik. Erciyes Dergisi’nin musahhihi, oğlu Mahmuthan Türkten, bizim için âdeta kanatlanıp uçtu. Gösterdikleri misâfirperverlik, elbette ki, özde Kayseri’ye aittir ammâ, Türk millî benliğinin özsuyu / mayası, Türk kültürünün ihtişâmıyla ancak ölçülebilirdi.
Ardından; her parmağında binbir mârifet bulunan, Erciyes Dergisi’nin Genel Yayın Müdürü Âlim Gerçel Bey, hediyeleriyle yanımızda belirdi. Ehh! Muhabbette güzellik, ancak gönül dostlarıyla keyif verir değil mi? İşte bu keyfi, Erciyes Dergisi yazıhânesinde beraberce yaşadık!..
Öyle güzel bir tesadüf ki, ertesi akşam - 29 Mayıs- başkanlığını, Âlim Gerçel Bey’in yaptığı Kayseri Kültür Ve Turizm Derneği tarafından tertip edilen "2012 Kayseri Kültürüne Hizmet Ödülleri” töreni vardı ve beni de , o törene dâvet ettiler. Orada, Kayseri’nin en önde gelen kültür adamlarıyla tanışma fırsatını bulduğum gibi, Nevzat Ağabey’e ödülünü takdîm etme şerefiyle de bahtiyar edildim. Ödülünü alırken bile, O, her zamanki mütevâzı tavrını sürdürüyordu. Vazîfe, O’nun nezdinde, âdeta bir borçtu. O’na göre, yaptıkları, asla ve asla kâfi değildi. Dâima yeni, yepyeni hedefleri gözlüyordu! "
Kadim Dostum Âlim Gerçel Bey, 25 Eylül 2016'da bana gönderdiği iletide: "Nevzat Ağabey'in sağlık durumunda biraz geriye gidiş var. Unutkanlığı arttı. İki ay önce kalp ameliyatı oldu. Şimdilik evden çıkarmıyorlar. Allah iyiliğini versin!" diye yazınca, hemen kendisini aradım.
Karşıma, torunu Hatice Hanım çıktı ve dedesinin telefonun kendilerinde kaldığını, O'nun (Nevzat Ağabey), şu anda, Mahmuthan Bey'in yanında olduğunu söyleyince, hemen Mahmuthan Bey'i aradım. Sağolsunlar, Nevzat Ağabey hakkında beni bilgilendirdiler ve ardından: "Sizi görüştüreyim...Birbirinizin sesini duyun!" dedikten sonra, "Baba, Halistin Kukul arıyor" diyerek, Nevzat Ağabey'le birkaç cümle de olsa konuşma imkânı verdiler. Çünkü, oldukça yorgun ve güçlükle konuşuyordu.
Kendisine; geçmiş olsun, deme ve Rabb'imden şifâ dileklerimi söyleme imkânı buldum.
Konuşmamız - ki, bu, son konuşmamız oldu- şöyle cereyân etti:
-Selâmünaleyküm Halistin Bey!..
- Aleyküm selâm Nevzat Ağabey...Nasılsınız?
-Elhamdülillah iyiyim..Çok şükür iyiyim!..
- Sesiniz, iyi olduğunuzun işâreti...Doğru mu söylüyorum?
- Hamdolsun iyiyim!..İyiyim!..
- Kalp ameliyatınız iyi geçti demek ki?
- Ne ameliyatı? Ameliyat mı?
- Allah'tan şifâlar diliyorum Nevzat Ağabey...
Durumu fark etmiştim. Mahmuthan Bey, O'nu, yakından tâkîp ediyordu ki, hemen araya girerek: " Henüz ameliyat şokunu üzerinden atamadı" dedi.
Elbette ki, bu yaşta biri için zor bir ameliyattı.
Daha sonraki günlerde, O'nu, bir kez daha aradım. Bu defa, Mahmuthan Bey, Nevzat Ağabey'in konuşmak için durumunun müsait olmadığını ancak müsait olduğu bir zamanda bizi mutlaka görüştüreceğini söyledi.
08 Aralık 2016 perşembe günü öğle vakti Mahmuthan Türkten Bey telefon etti ve: "Babam iyileşince sizi telefonla görüştüreceğime dâir söz vermiştim" dedi. "Ama, maalesef, size verdiğim sözü tutamadım/tutamıyorum. Çünkü, babam, şu an îtibâriyle artık kendinde değil...Yapabileceğimiz hiçbir şey de yok!" dedi.
O da, ben de çok üzgündük...Elimizden ne gelebilirdi!..
Kim, ne yapabilirdi? "Rabb'im şifâ verir inşâ-Allah!..O'ndan ümit kesilmez!.."dedim.
Bir gün sonra yâni 9 Aralık Cuma günü, saat 20.00 sıralarında yine Mahmuthan Bey'in ismini telefonumda görününce, içim "Cız!" etti. Evet, artık yapılacak bir şeyin olmadığını anladım.
Mahmuthan Bey, derin bir üzüntü içinde haberi vermekte zorlanıyordu. Ne çâre ki; Rabb'imizin emri böyleydi ve: "Her nefs ölümü tadacaktır" ilâhî emrine boyun bükmekten başka çâremiz de yoktu(r).
Elbette ki, bu acı büyüktür ve Türk fikir ve sanat câmiası büyük bir değerinin kaybetmenin üzüntüsünü yaşamaktadır.
Nevzat Ağabey; îmânlı, milliyetçi, vatansever, mütevâzı, çalışkan, nâzik ve çok dost bir insandı. Her işinde ölçülüydü.
Bu vesîleyle; başta, muhterem eşi, evlâtları, torunları, yakınları ve sevenleri olmak üzere, Erciyes Dergisi âilesine ve bütün Türk edebiyatı câmiasına sabır; gönül adamı, Türk-İslâm sevdâlısı, Nevzat Ağabey'e Rabb'imden rahmet diliyorum.
Mekânın cennet olsun Nevzat Ağabey!..Nûr içinde yat!..
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.