Semiha Sandıkçı

Semiha Sandıkçı

BİR RAMAZAN HİKÂYESİ

Bir varmış, bir yokmuş, adı  bilinmeyen,hiç kimsenin duymadığı uzak diyarlarda bir ülke  varmış. Bu ülkede insanlar büyük  işler  yaparmış, daha doğrusu  yaptığını  sanırmış.Böyle  olunca yaşamları  yoğun geçerken, kimse kimseyi görmez olmuş.Sabah erken kalkan halk akşama  kadar işleriyle  meşgul  olurmuş. Ne doğarken, ne de batarken ilgilendirmezmiş  güneş onları. ..Dedik ya büyük  işlerin  adamlarıymış onlar.Ne baharda  açan  çiçekler  coştururmuş,ne de sonbaharda dökülen  yapraklar hüzün  verirmiş  kalplerine.Onlar papatyaları şifa diye satmayı,soğuklar  başladı  mı  yakıt  azaltma planları  yapmayı  severlermiş.Biryerlerde hasta varmış, yaşlı  varmış ilgilenmez,fakiri yok sayar,görmezlermiş. Bir gün tellallar bağırmaya  başlamış sokaklarda"-Duyduk duymadık demeyin!Padişahımız ağır  hastalığa dūçār oldu.Herkes şifa  için  elinden geleni yapsın. Duası  makbul olan el açsın, şifadan anlayan hekimler saraya adım  atsın! "

Pek dua eden olmamış ama hekimler saraya akın etmiş. Bir de ne görsünler.Hikaye  bu ya padişah  yemek yemeye çok  düşkünmüş, yiye yiye bedeni kocaman olmuş, kıpırdamadan öyle  yatıyor, midesi sanki dağ  gibi,bedeninde kalbine yer kalmamış. Sonuçta mide büyüyünce, kalp küçülür,katılaşırmış.Hekimler ilaçlar  yapmışlar az yesin,mide küçülsün diye ama kâr etmemiş. Kalp için  hiç birşey  yapamamışlar.Belki beslenir,büyür  diye gözyaşı  takviyesi  yapmışlar, o da işe  yaramamış.Kalbi sağlam  bir hekim"Allah'dan ümit  kesilmez, bekleyelim biraz"demiş.Onlar da başlamışlar beklemeye,ben diyeyim üç  gün, siz deyin üç  ay. Bir gün  ülke  sınırları içine  bir yaşlı adam girmiş.İçinde kimsenin bilmediği  bir sızı, gözünde  kimsenin görmediği  gözyaşlarıyla ,dupduru gezmeye başlamış yolu düştüğü  bu ülkede. 

Gezdiği  dere tepe şenlenmiş,yol boyu ağaçlar, serçeler anlamış  bu adamda bir başkalık var.O yürüyor, ardından  huzur rüzgârı  esiyormuş.Durup derin derin içine çekiyormuş halk huzur rüzgârını.Yolunu kesip adını  sormuşlar huzur estiren adama,"Ramazan"demiş  adam.Ünü  saraya kadar gitmiş Ramazan'ın.Saraya giden Ramazan bu kadar lükse,şatafata hayret etmiş,bir de padişahı  görünce adam,çok üzülmüş, kalbine yaşlar  inmiş.Kalbini dinlemiş padişahın." Ne cılızmış kalbi,ah ne zayıf! "."Çare  nedir?"diye sormuşlar. "Çare Allah'tandır.İlan edin halka 30 gün, 30 gece kalacağım  bu ülkede. 11 ay bedenler doymuştur,1 ay ruh doyacak!Fakir kardeş  bilinecek,duaları  alınacak. Zamanın kıymetini bilecek bütün  insanlar. Seheri sabah bilecek;"vaktin oğlu"olma yarışına girecekler.Ancak bu hâle erişenler,aldıkları  nefesi hissedebilirler ciğerlerinin her köşesinde.Böylece ,kalbin her atışı hayra alâmet olur."

Padişaha  vermiş  reçetesini,ülkenin her bir şehrini, sokaklarını, yaylarını,ovalarını dolaşmış ardında rüzgârını  bırakarak. Bir ay sürmüş yolculuğu sonra terk etmiş  ülkeyi  bir akşam  ezan vakti.Bir daha ki seneye niyetlenmiş,yine gelip düzen, sağlık, sekînet getirmeye.Gökten üç rahmet inmiş, biri padişahın doymak bilmeyen midesine,cılız kalbine;biri"vaktin oğlu "olabilenlere,biri de Ramazanın rüzgârını yüreğinde hissedenlere. Oruç;bedenin detoksu,kalbin şifası,ruhun nuru.Ramazan; fakiri gözeten,nimetin kıymetini anlatan,ahiret kesesini dolduran,Kuran'a çiçek  açtıran ay.Açlık  değil,görebilene tokluktur.Bedenin sağlığı, ihtiyacıdır veselam.

Önceki ve Sonraki Yazılar
YAZIYA YORUM KAT
UYARI: Küfür, hakaret, rencide edici cümleler veya imalar, inançlara saldırı içeren, imla kuralları ile yazılmamış,
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.
Semiha Sandıkçı Arşivi
SON YAZILAR