DİKTATÖRLÜK
Diktatörlüğün nasıl bir yönetim olduğunu görmek için, Kuzey Kore’li generallerin bir füze denemesi sonrasında, devlet başkanın gözlerine bakarak yapmış oldukları sevinç gösterisine bakmanız yeterli olacaktır. Arkasında büyük bir askeri güç olan o generaller, füzenin hedefini vurması esnasında abartılı sevinçlerini başkanlarına göstermeye çalışırken, o duygu patlamasının ardında ki korkuyu görmeniz mümkündür.
Yada aynı ülkenin bir önce ki başkanın ölüm merasiminde, halkın çılgınlar gibi ağlaması görüntüleri size en güzel diktatörlüğü anlatacak olan görüntülerdir.
Yine Avrupa medyası ve yine ülkemizin suçlandığı ‘’Diktatörlük’’ . Ülkemizden verilen tepkiler karşısında Fransa Cumhurbaşkanı Macron,’’ Basın özgürlüğüne paha biçilmez, onsuzluk diktatörlüktür’’ diye bir yazı paylaştı. Sorgulanması gereken Fransa’da çıkan bir derginin konuya merak sarmasının temelinde yatan düşünce nedir? Neden seçim dönemi böylesi bir başlıkla dergi yayınlanıyor? Bunları araştırıp analizi yapıldığında adı geçen dış güçler konusu önünüze geliyor. ‘’Bizim ülkemizde ki seçimlere neden müdahale edecekler ‘’diye karşı savunmaya geçildiğinde, sadece son Amerika başkanlık seçiminde, seçime Rusya'nın müdahale ettiği konusu üzerinden yönetimde değişikliğe kadar gidildiğini söylememiz yeterli olacaktır.
Tanım olarak Diktatörlük,devletinin yönetim şeklinin tek bir kişinin elinde olmasıdır. Genel olarak yönetimin tek bir bireyde toplanması ve devletin onda vücut bulması şeklinde bir anlam kazanmıştır.
Yönetime bir şekilde gelen liderler, bu yönetimi güçlendirmek için ellerinden geleni yaparlar ve yıkılmaması için her türlü yolu başvurabilirler.
Roma senatosu Sezar’a kendisine savaş ortamında Cumhuriyeti yönetmesi için görev vermiş ve diktatörlük tarihte ilk kez bu şekilde ortaya çıkmıştır.
İdeolojik anlamda diktatörlük,bulunduğu devlet yönetiminin hiçbir şekilde devrilmemesi ve devletin bu ideoloji yoluyla yönetilmesi şeklinde dizayn edilmiş bir yönetim şeklidir. Nazi Almanya'sı gibi. Çünkü Nazi Almanya'sında ideoloji esas olmuştur.
Rus ve Sovyet cumhuriyetlerinde ki diktatörlük totaliter diktatörlüktür.Yani devlet düzeninin hiçbir şekilde değiştirilmesi üzerine gerçekleşmiştir. Bu tarz yönetimlerde , muhalif olarak görülen kimseler ya idam edilmiş yada sürgüne gönderilmiştir. Stalin döneminde 25 milyon insanın öldürülmesi gerçeği tarihte yerini almışken , diktatörlük kelimesinin anlamı, Sezar’ın yönetimine verilen adın dışında bir anlama işaret etmeye başlıyor.
Orta doğu diktatörlüklerin de ortaya çıkan düzen genelde Baas rejimi ve Partisinin ön planda olması ve bu düşünce ile hayat bulan devlet ile özdeşleştirilen diktatörler olmuştur.
Güney Amerika'da ise askeri rejim ön plana çıkmış ve genelde Amerika tarafından desteklenen tek adam diktatörlüğü mevcuttur.
Burada mutlak bir askeri yönetimlerle, cuntaların yönettiği ülkeler diğer ideolojilere kesinlikle imkan vermemiştir,yönetimlerinde amaç, kendi otoritesini ve zümresini korumaktır. Bu amaçla diktatörlükte her şey yapılabilir. Totaliter ve otoriter bir rejim oluşturulduğu için basın ve muhalefet engellenir. Buna karşı çıkan herkes sabote edilir.
Çoğu diktatörün başa gelişi askeri darbeler ile olmuştur. Diktatörlerin neredeyse tamamı asker kökenlidir çok az istisnası bulunmaktadır.
Peki seçimlerin olduğu bir ülkede Diktatörlükten bahsetmek mümkün müdür ? Seçim olan ülkede diktatörlükten bahsedilmez.
Eğer bu ülke için ,dış basın diktatörlükten söz ediyorsa, anlaşılması gereken tek konu bir kara propagandanın start aldığıdır.Ülke içerisinde bu kelime dillen diriliyorsa anlaşılması gereken iki şey vardır. Birincisi, emperyalizme hizmet, ikincisi dillendirenin acizliği ve geleceği okuyacak basiretten uzaklığı.Unutulmaması gereken konu, Irak devlet başkanı da diktatör diye kara propaganda ,Irak devleti çökmeden beş altı yıl önce başlamıştı. O dönemde emperyalizmin hizmet araçları olan görsel ve yazılı basın Irak devlet başkanı için diktatör demeye başlamıştı.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.