DİLİMİZ-ESTETİĞİMİZ-ŞİİRİMİZ/12
(Dünden devam)
C. 5. Süleyman Çelebi
Süleyman Çelebi (1346 veya 1351? - 1422?) tarafından, aruz vezniyle yazılmış olan Mevlid / Vesîlet-ün - Necât (Kurtuluş Yolu, Kurtuluş Sebebi), Türkçe'de, bu tarzda yazılan ilk eserdir. Peygamber Efendimiz'in doğumunu ve üstünlüklerini anlatan bir na'ttır. Milletimizin, Peygamber Efendimiz'e bağlılığı, sâdakati ve sevgisi, asırlardır, Süleyman Çelebi'nin Mevlid'iyle gönülleri şenlendirip ferahlandırmıştır.
Mevlid kitabı, "münâcaat, velâdet, risâlet, mîrâc, rıhlet ve duâ" olmak üzere altı bölümden ibârettir. Süleyman Çelebi, eserine: "Bu, Peygamberin - O'na selâm olsun- Mevlid Kitabıdır" diye başlar ve Münâcât ile devam eder:
"Allah adın zikr idelüm evvelâ
Vâcib oldur cümle işde her kula
Allah adın her kim ol evvel ana
Her işi âsân ide Allâh ana
Allah adı olsa her işün öni
Herkiz ebter olmaya anun sonı
Her nefesde Allah adın di müdam
Allah adıyla olur her iş tamâm" (55)
* "Ol gice kim toğdı ol hayr-ül beşer
Anası anda neler gördi neler
(...) Didiler oğlun gibi hiçbir oğul
Yaradılalı cihân gelmiş değül
Bu senün oğlun gibi kadri cemil
Bir anaya virmemişdür ol Celîl
Ulu devlet buldun iy dildâr sen
Toğısardur senden ol hulki hasen
Bu gelen ilm-i ledün sultânıdur
Bu gelen tevhîd ü irfân kânıdur" (56)
C. 6. Fuzulî
Fuzulî (? - 1556); Türk şiirinin zirve isimlerinden biridir. Sâdece, "Su Kasîdesi" diye anılan Na't'ı bile başlıbaşına bir şaheserdir.
"Bende Mecnun'dan füzûn âşıklık isti'dâdı var
Âşık-ı sâdık benem Mecnûn'un ancak adı var"
( Bende Mecnûn'dan daha çok âşıklık istidâdı var / Gerçek âşık benim, Mecnûn'un ancak adı var)(57)
Mısralarındaki mânâ ve âhenk, gönüllerdeki coşkuyu daha da şahlandırmaktadır. Tamamı 32 beyit olan ve 32 farz'a işâret olan Na't'ından / Su Kasîdesi'nden bir bölüm nakletmekle iktifâ edeceğim:
"Saçma, ey göz, eşkden gönlümdeki odlare su
Kim bu denlü dutuşan odlare kılmaz çâre su
(Ey göz, gönlümdeki ateşlere gözyaşından su saçma / böyle tutuşan ateşlere su fayda etmez)
Âb-gûndur günbed-i devvâr rengi bilmezem
Yâ muhit olmuş gözümden günbed-i devvâre su
(Dönen kubbenin/ gökyüzünün rengi mi su rengindedir, yahut da gözümden akan su mu dönen kubbeyi kaplamıştır.)
Zevk-i tiginden aceb yoh olsa gönlüm çâk çâk
Kim mürûr ile bırakır rahneler divâra su
(Kılıcının yâni kılıç gibi keskin bakışının zevkiyle gönlüm parça parça olursa şaşmamalı; su, geçe geçe duvarda yarıklar bırakır.)
(...) Tinet-i pâkini rûşen kılmış ehl-i âleme
İktidâ etmiş tarîk-i Ahmed-i muhtâra su"
(Su, Ahmed-i muhtârın yâni Peygamberin yoluna uyarak temiz tabiatını insanlara apaydın göstermiştir.) (58)
Fuzulî, sâdece şu mısrâsıyla bile, dünya âşıklık târihine geçmesi gereken büyük bir şâirdir. Bilinmelidir ki; bu, yalnızca 'bize mahsus bir aşk'ın terennümüdür:
"Bin cân olaydı kâş men-i dîl'şikestede
Tâ her biriyle bin kez olaydım fedâ sana"
(Gönlü kırık olan bende keşki bin can olaydı da, herbiriyle sana bin kere fedâ olaydım) (59)
(Devamı yarın)
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.