Din Nasıl Tebliğ Edilmeli?
Değerli dostlarım,
Yaşadığımız dünyada hepimiz çeşitli sorumluluklar üstlenmiş durumdayız. Birer Müslüman olarak, üstelik dini anlatmak durumundaki insanlar olarak bu sorumluluklarımız arasında en önemlilerinden biri insanlara dini tebliğ etmektir.
Beraber yaşayan ve birbirilerine karşı çeşitli görevleri olan insanlar, kendi hayatları için gösterdikleri kadar başkaları için de fedakarlık göstermelidir. Burada önemli olan husus, bunun ne uğruna, nasıl ve niçin yapılacağını bilmektir. Dinin tebliği Yüce Allah"ın emridir; tebliğde Allah"ın kitabından deliller getirilmelidir ve sadece Allah rızası için yapılmalıdır.
Dinî hayat, insana sorumluluk bilinci aşılayan esaslarla şekillendirilmiştir. İşte bu sorumluluk duygusuna takvâ da denmektedir. Muttakî olmak, duyarlı olmak demektir. Duyarlılık başkalarına yönelik yaklaşımlarda görülebilmektedir.
Temsil ettiğimiz görevimiz gereği insanlarla sıcak, iyi niyetli, olumlu, yararlı ve donanımlı bir diyalog sürdürmek durumundayız. Diyaloglarda muhatabın durumunu dikkate alarak ve onun konumuna saygı göstererek konuşulabilirse en azından tebliğcilik görevi yapılmış olur. Bu görevi yaptıktan sonra sonuç Yüce Allah"a havale edilmelidir. Kur"ân-ı Kerîm"in öğütlediği tevekkülün anlamı da zaten budur. Unutulmamalıdır ki A"lâ 87/9, Zâriyât 51/55 vs., âyetlerde Yüce Allah öğüt vermenin mutlak surette fayda vereceğini ifade etmektedir. Öğüt herkese fayda vermese de, o esnada yararlı olmamış gibi görünse de, yani muhatab yararlanmamış gibi bir görüntü verse de en azından tebliğ eden kişi görevini yapmanın huzurunu yaşar.
Tebliğde işlenecek konu muhatabın seviyesine göre anlatılmalıdır. Bir bilimsel toplantı için hazırlanan konuşma eğer halka anlatılmaya kalkışılırsa bunun pek yararlı olmadığı, bir süre sonra insanların uyukladığı veya başka meşguliyetlere daldığı ya da ortamı terk ettiği maalesef gözlemlenecektir.
Dînî içerikli bir konuyu anlatırken referansın özellikle ve öncelikle Kur"an-ı Kerim diye belirlenmesi gerekir. Bu konuşmalarda eğer ayetlerden yararlanılıyorsa o konudaki tüm ayetleri göz önünde bulundurmaya özen gösterilmesi gerekir. Çünkü Kur"an"da herhangi bir konu tek bir yerde geçmeyebilir. Konu, değişik surelerde değişik boyutlarıyla ele alınmış olabilir. Onun için ilgili konudaki tüm ayetleri bilerek konuşulmasının gerekli ve doğru olacağı muhakkaktır.
Bu arada dini tebliğde muhatapları sıkmamak için -sınırı aşmamak şartıyla- zaman zaman fıkra anlatılabilmeli, mesajla uyumlu espri yapılabilmelidir. Çünkü Hz. Peygamber@, bir müminin kardeşine tebessümle bakmasının sadaka olduğunu ifade etmiştir. Dahası Tevbe 9/82"de mü"minler için olduğu zannedilen az gülüp çok ağlamayla ilgili olan emir de müminlere yönelik değil, savaştan kaçan münafıklara yöneliktir.
İlahiyat Fakültelerinde, Diyanet"te, müftülüklerde, camilerde, çeşitli okullarda, Kur"ân kurslarında ve dini tebliğin yapıldığı her yerde dinimizin doğru anlatılması ilgililerin görevidir. Bu görevlerde yanlış yapmak gibi bir lüksümüz ve hakkımız yoktur. Dini anlatan insan, muhatabı ister öğrenci olsun, isterse halktan kişiler olsun dinini doğru anlatmakla ve anlattığını yaşamakla yükümlüdür. Yüce Allah Bakara 2/44. ayette bu anlamda şöyle buyurmuştur: Siz kitabı okuduğunuz halde kendinizi unutuyor, iyiliği hep başkalarına mı emrediyorsunuz! Hiç mi aklınızı kullanmıyorsunuz? Bu ayet bir taraftan kitabı okumamız, diğer taraftan da okuduğumuz gerçekleri öncelikle bizim yaşamamız gerektiğini anlatmaktadır. Sözle davranış uyumlu olursa konuşmalar etkili olacaktır. Aksi taktirde emekler boşa gideceği gibi muhatablar da dinden soğutulacak, hizmet edelim derken günaha girilmiş olacaktır.
Ayrıca dini sevdirmeye, nefret ettirmemeye özen gösterilmelidir. Dini yaşayan insanlarda görülen hataların dinden değil, onu doğru yaşamayan insanlardan kaynaklandığı fikrinin muhataplara ısrarla hatırlatılması gereği vardır.
Din anlatılırken, karşıdaki insanların potansiyel suçlular gibi görülmemesi de hatırdan çıkartılmamalıdır. Onları oldukları gibi kabul ederek ve onların da doğru şeyler düşünebileceklerini peşinen bilerek fikirlerine saygı duyulacak, ardından diğer fikirler ortaya konacaktır.
Dinin bir zorlama aracı olmadığını ve zorla herhangi bir şeyin yaptırılamayacağını da bilerek tebliğcilik görevi yapılacaktır. Unutulmamalıdır ki bizlerden beklenen şey, başkalarının fikirlerini ezberleyip satmak değil, kendi doğrularımızı kaynağından oluşturmamızdır. Bir anlamda beynimizi kiraya verip bizim yerimize başkalarının düşünmesine fırsat vermememizdir.
Bir bölümünü hatırlattığımız tebliğ esaslarına uymamız dileğiyle Yüce Allah"a emanet olunuz.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.