Fatiha hakkında açıklamalar 8
Değerli dostlarım,
Bu yazıda sizler için Fâtiha sûresinin son iki âyetinde ele alınan sırât-ı müstakîm, nimet verilenler, gazaba uğratılanlar ve sapmışlar ifadelerini ele almaya çalışacağım.
Kur"ân"ın sırât-ı müstakîm dediği dosdoğru yol, sınırlarını ve içeriğini Yüce Allah"ın belirlediği Kur"ân"ın yoludur (Âl-i İmrân 3/101; Mâide 5/3; Zümer 39/3; Şûrâ 42/52-53; Zuhruf 43/43). Bu yol çeşitli emirler ve yasaklardan oluşur (En"âm 6/151-153; 161-162); aynı zamanda insanın daha huzurlu bir hayat yaşamasını, dünyayı zindan etmemesini amaçlar (Tâhâ 20/2). Bu anlamda Kur"ân, doğruya götüren yegane yoldur; onun akvam oluşu din adına en doğru oluşunu değil, tek doğru oluşunu ifade eder (İsrâ 17/9). Başka dinî kaynakların doğru olup olmaması Kur"ân"a uygunluk şartına bağlıdır; Kur"ân"a uygun olan doğrudur; aykırı olan ise yanlıştır; Hz. Peygamber"in öğütlediği anlayış işte budur.
Nimet verdiklerinin yolunu göster. Fâtiha"nın bu son âyeti, bir önceki âyetteki sırât-ı müstakîmin kimlerin yolu olduğunu açıklamaktadır. Nisâ 69"da da sayıldığı gibi Yüce Allah"ın nimet verdiği insanlar şu dört gruptur: en-Nebiyyûn Peygamberler, es-sıddîkûn gerçeği onaylayanlar, eş-şühedâ" hakka şahit olanlar ve es-sâlihûn inancıyla davranışı bir olanlar, yanlışları düzeltenler. Aynı âyette Yüce Allah"ın belirttiğine göre bu dört grup, en güzel arkadaşlardır. Bu son ümmet içerisindekilerden, mahşerde azaptan kurtulmak isteyenler bu grupların son üçü arasında olmalı ve bu uğurda çalışmalıdırlar. İlk grup, yani peygamberlik kurumu, Hz. Muhammed ile sona erdiği için, geri kalan üçüne katılmak hedef olmalıdır. Allah"ın nimet vermesi sonuçtur. Sebep ise haketmektir. Nimet, hakedene verilir.
Gazaba uğratılmışların ve sapmışların yolunu değil! Nisâ 69"da sayılan dört grup, hakkı, istikameti ve doğruyu temsil etmektedir; geride kalan gazaba uğratılmışlar ve sapıklıkta kalanlar ise kaybeden herkesi içermektedir. Bunları sadece Yahudi ve Hıristiyanlar olarak yorumlamak, âyetin evrensel mesajını daraltmaya neden olur. Kaldı ki Yüce Allah isim vermemekte, nitelikler üzerinde durup şahısları değil, onların yolunu sakıncalı olarak nitelendirmektedir. Zaten bu sûrenin indirildiği dönemde Mekke"de Hz. Peygamber"i rahatsız edenler arasında bunlar yoktu ki onlarla ilgili bilgiler gelmiş olsun.
Gazaba uğratılmışlar ifadesi, ilk insan neslinden kıyamet sabahına kadar gelecek olan ve ilâhî gazabı hakeden herkestir; bunların içinde inkarcı Yahudiler de elbette vardır. Sapıklıkta kalanlar ifadesi ise benzer şekilde hakka karşı inanç şaşkınlığını tercih eden, gerçeğin karşısına dikilen, şaşmakla kalmayıp şaşırtmaya çalışan, yoldan çıkmışlıkla nitelendirilen herkesi içermektedir; elbette bunların içinde bu özellikteki Hıristiyanlar da vardır. Benzer özelliklerin sahibi olan herkes bu hitabın muhatabıdır.
Değerli dostlarım,
Dikkat edilecek olursa Fâtiha sûresinin bu son iki âyetinde bir şey istenmekte, iki şeyden de uzak kalmak arzu edilmektedir:
İstenen şey, Yüce Allah"ın hem dünya hayatında nimet verdiği, fedâkârlıkları nedeniyle hak ettikleri huzur içerisinde yaşama imkanlarını kendilerine bahşettiği nimete kavuşturulanların yoluna ulaştırılmaktır. Onların yoluna ulaştırılmak için onların yolunu takip etmek, onlar gibi yaşamak, onların yaptığı türden hassasiyetler göstermek gerekir. Hak etmeden nimetle buluşturulmayı beklemek doğru değildir. Verilen nimetlerin ahirette de devam edeceği, cennet ödülleriyle buluşturulmanın asıl nimet olduğu Kur"ân"ın müjdelediği hususlardandır. Âhirette cennetle buluşmak dünyadaki fedâkârlıklardan geçmektedir.
Gazaba uğratılmak ve sapıklıkta kalmak da hem dünya için geçerlidir; hem de ahirette sonu cehenneme dönüşecek bir mahiyet arz edecektir. Gazaba uğratılmamanın ve sapıklıkta kalmamanın yolu, nimete erdirilenlerin yolunu takipten geçmektedir.
Hakikat yolunun yolcuları olmamızı Yüce Allah"tan niyaz ediyor, afiyetler diliyorum.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.