Fatiha hakkında açıklamalar 9
Kıymetli dostlarım,
Bugün dokuzuncu ve sonuncusunu yazacağım Fâtiha ile ilgili yazımda sûrenin mesajını toparlamak ve genel ilkeleri hakkında bilgi vermek istiyorum.
Kur"ân"ın özü, esası, özeti, önsözü ve girişi olarak isimlendirilen ve Hz. Peygamber tarafından namazın almazsa olmazı olarak tanıtılan Fâtiha sûresinde, açıklamaya çalıştığımız üç ana konu ele alınmıştır. Hamd, tevhid ilanı ve dua. Zaten Kur"ân"ın muhtevası da genel itibariyle bunlardan oluşuyor diyebiliriz. Fâtiha, her işe Yüce Allah"ın adıyla başlamanın gerektiğini ortaya koymak üzere Besmele ile başlamış ve Besmele, sûrenin ilk âyetini oluşturmuştur. Sûre başlarındaki 113 Besmeleden, sadece Fâtiha"nın başındaki, sûrenin ilk âyeti olarak kabul edilmiş, kalan 112 tanesi ise bir ön cümle, teberrüken giriş cümlesi olarak kabul edilmiştir.
İki, üç ve dördüncü âyetlerde sûrenin ilk konusu olan hamdin Yüce Allah"a ait olduğu, sadece O"na hamd edilmesi gerektiği, çünkü hamde layık varlığın sadece O olduğu beyan edilmiş ve Yüce Allah"ın bazı sıfatları sayılmıştır. Bu sıfatlar içerisinde özellikle rahmetinin, kâinatı çepeçevre kuşattığını ifade etmek üzere Besmeledekilerden sonra yeniden aynı kelimelerle Rahmân ve Rahîm sıfatları ikinci defa zikredilmiştir. Ayrıca Din (hesap) gününün sahibi oluşu da âhiret inancını kazandırmada ve bu bilinçle yaşamada önemli bir ders ve istikamet vermeyi amaçlamıştır.
Beşinci âyet, sûrenin ikinci konusunu oluşturan bir tevhid ilanıdır ve Allah"tan başka ilâh tanımama esasını içermektedir. Kulluk yapılan varlıktan yardım istenir; yardım istemek için de kulluk yapmak gerekir. Bu anlamda kulluğun da yardım talebinin de yegane adresi Yüce Allah"tır.
Altı ve yedinci âyetler, sûrenin üçüncü ve son konusunu oluşturur ki bu da hidayet isteği anlamında duadır. Yüce Allah, insanoğluna, neyi kimden isteyeceğini öğretmekte, hak ve hakikat yolunu en önemli değer olarak belirleyip oraya doğru istikamet belirlemelerini kullarından istemektedir. Nimet verilenlerden olmak için nimeti hak etmek gerekir. Bunun yolu nimet verilen peygamberler (nebiyyîn), gerçeği onaylayan sıddîkler (sıddîkîn), hakka şahit olanlar (şühedâ") ve inancıyla davranışı bir olanların (sâlihîn) yolunu takip etmekten geçer. Gazabı hak etmemek ve sapıklıkta kalmamak da insan iradesinin doğru yöne yönlendirilmesinin bir sonucudur. Aksi taktirde gazaptan da şaşkınlıktan da kurtulmak imkansızlaşır.
Kıymetli kardeşlerim,
Fâtiha"da çizilen bu ilâhî rotadan sapmamak ve Kur"ân"ın sunduğu, Hz. Peygamber"in de bizzat yaşayarak örnekliğini gösterdiği ilâhî rehberlikten kopmamak için Allah"ın ipine, yani Kur"ân"a sıkıca sarılmak, sonunda Hakk"ın rızasını kazanmış olmak en büyük niyazımızdır. Unutulmasın ki Hz. Peygamber"in, peygamberlik hayatı boyunca yaptığı ve yaşadığı en önemli sünnet, Kur"ân"ı yaşamak ve onu tebliğ etmek olmuştur. Şimdilerde sünnetin ne olduğunu merak edenlerin bilmesi gereken en önemli nokta, Kur"ân"ın tanınması ve hayatta yaşanmasıdır. Rabbimiz bizi bu nurlu yoldan ayrı koymasın; Kitab"ıyla konuşmayı, Kitab"ını konuşmayı, Kitab"ını konuşturmayı nasip eylesin; Kitab"ına uyanlardan eylesin; kitabına(!) uyduranlardan uzak eylesin.
Allah"a emanet olun sevgili kardeşlerim.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.