Herkes kendi hayatının uzmanıdır
Morgan"Herkes kendi hayatının uzmanıdır"der.
Herkes kendi hayat kitabının yazarı,kendi hayatının kahramanı.
Yaşamlarını oluşturan hikâyeleri aracılığıyla hayatlarının yolunu çizer, anlamını oluştururlar.
Bazen doğrularıyla,bazen yaptıkları yanlışlarla yollarını yürürler.Kimse dört dörtlük değildir.Hatalarımız bizleri doğruları görmeye, keşfetmeye yönlendirir.
Tabi bunların farkında olmak,yanlışlarımızı görebilmek ,kabul edebilmek önemlidir.Hatasını kabul etmeyen için,onu düzeltmesi mümkün değildir.
Her insan biriciktir ve her insan hayatı da eşsizdir.Tıpkı her insanın parmak izinin eşsiz olması gibi.
O yüzden herkesi kendimiz gibi görmemeliyiz.Herkesin bizim gibi düşünmesini, yapmasını beklememeliyiz.
"Sadece benim fikrim doğru "görüşü diğerlerine yapılan haksızlıktır.
Herkesin kendince doğrusu vardır.Bizim hayatımızın doğrusu,başka bir hayatın yanlışı olabilir.Farklı pencerelerden hayata bakıyor olmak mümkündür.Bulunduğumuz yer, gördüğümüz manzara farklı olabilir.
Derste bir gün hocamız farklı bakış açılarını anlatmak için,bize bir resim gösterdi ;"ne görüyorsunuz?"diye sordu.Bir kısmımız genç bir kadın gördü,bir kısım genç kadının yüzünde gizlenmiş yaşlı bir kadın daha gördü.Baktığımız resim aynı ama gördüğümüz farklıydı.
Herkes aynı resme bakabilir ama aynı şeyi görmeyebilir ve sadece benim gördüğüm geçerli değildir.Başka resimler görmek de mümkündür.Ayrıntıları her göz göremeyebilir.
Bizim toplumumuzda genelde bunlar göz ardı edilir.Hep bir akıl verme,hayatlara müdahale etme ve eleştirmeye meyillidir.
Bekâr olana"niye evlenmiyorsun, evlen,yuva kur"denir,evlenecek olana bulduğu eş adayı ve evlilik için akıllar verilir.
Evlenirsin dün bir bugün iki"ne zaman çocuk yapacaksın,çocuk yap,fazla bekleme çocuğun olmaz"denir.Çocuk oldu,kurtuldunuz mu? Hayır.İkinci çocuk ne zaman sorusu gelir.Kardeşsiz olmaz,fazla ara verme rahata alışırsın"derler.Bir çocuktan fazlasına bakabilecek fiziksel,psikolojik ve maddi gücü var mı bilmezler, önemsemezler. Peşpeşe doğurana vah vah ederler.Hep bir şeyler derler,hep akıl verirler.
Yine hocamızın bir sözünü söyleyeceğim ama bu söz bende bir uyanışa sebep olmuştur.
"Bir çocuğa çözüm önerirseniz gelişimini engellersiniz,bir yetişkine çözüm önerirseniz hakaret etmiş olursunuz."
Yani akıl verirken diğerinin aklını küçümsersiniz.
O insanın onu düşünebilme ihtimalini göz ardı ederiz hep. Onlara düşünemez,akıl edemez gibi davranıyoruz.Allah herkese akıl vermiş.Ama biz sadece kendi aklımızı beğeniriz.Bazen bir çocuk yetişkin bir bireyden daha akılcı çözümler bulabilir,yeter ki fırsat verelim.
Çoğu kez iyi niyetli yapılır bu,"senin iyiliğin için söylüyorum"denir.Ama bazen bizim iyiliği için söylediğimiz ona yararsız olabilir belki de zarar verebilir.
Bir arkadaşım yeni evli olduğu yıllarda eşinin ailesine sık sık girmesini istemediğini,gitmek istediğinde izin vermediğini anlatmıştı.Bir kaç yıl sonra bir sohbet esnasında eşinin "ilk dört yıl anne evine kadın fazla gitmezmiş,giderse kendi evine alışamaz,evini bilmezmiş,derler"dediğini duymuş.Ve demiş ki "ona evlenirken bu akıl verilmiş,o da bunu uygulamış demek."Ve arkadaşım o aklı verene kim olduğunu bilmeden , o yıllarda onu ailesiyle geçireceği günleri kısıtlayan kişiye içten içe öfke duymuş.
Verdiğimiz aklın nelere sebep olduğunu bilemeyiz.
Yani bir insan ne zaman kendini hazır hissederse,ne zaman maddi olarak hazır olursa o zaman evlenir.Kafasına,ruhuna uyan birini bulduğu zaman evlenir,onun duygularını ve yaşam şartlarını bilmeden konuşur durur insanlar.Bazen de evlenmez, hayatını bekar geçirir bu onun tercihidir,belki de onun için en uygunu da budur.
Toplumun baskısı ile,evlenmek için evlenmek kişiye ömür boyu cehennemi yaşatabilir.
"Herkes kendi hayatının uzmanıdır"görüşü insanlara akıl verirken de , onları eleştirirken de aklımızdan çıkarmamız gereken bir nokta.
Bizde işe yarayan birşey bir başkasını hayatı için sorun oluşturabilir.
Ali Şeriati der ki;"Başkalarına nasihat etmek yerine onları bilgilendirin,bilgiyle donatın,onlar kendi yolunu bulacaktır."
Yani balığı tutup ona verme, balık tutmayı öğret.Aslında herkes kendi çözümünü bulabilir,biraz çabalarsa, çünkü herkes kendi hayatının uzmanıdır.Kendine iyi gelecek olanı en iyi kendi bilir.
Bilmiyorsa öğretmeli, anlatmalı ama ne yapacağını ona bırakmalı.Bırakmalı ki o da kendi tecrübelerini edinsin.Tabi ki bunlar hayati konuların dışında kalanlar için geçerli.
Unutmamalıyız ki,her insanın duygu, düşünce, tecrübeleri,aile yapısı,sosyal çevresi,yaşanmışlıkları farklıdır.Benzerlik gösterir ama aynı değildir.Aynı aile içindeki yaşamış kardeşler için bile bu böyledir.
Bakış açıları farklıdır,sorunlarla baş etme yöntemi,sorunlarla baş etme gücü farklıdır.Psikolojik ve fiziksel dayanıklılık seviyesi de farklıdır.Bazısı için kolay olan,bir diğerine zor gelir.
Bir söze rastlamıştım "Birinin yiyecek ekmeği yoktur,birinin pırlantası küçüktür."
İkisi de sorun mudur? Sorundur.İkisinin şartlarına göre.Herkesin derdi kendine büyük.Şimdi pırlantası küçük olan , ekmeği bulamayana akıl versin bakalım.Ne kadar etkili olur?
Bu bana Marie Antoniette'nin gıda kıtlığı çeken halk için;"ekmek bulamıyorlarsa,pasta yesinler" sözünü hatırlattı.Ona göre bu da bir çözüm yolu.(bu söz gerçek mi tam bilinmiyor,ama artık tarihe mal olmuş durumda)
Mutlaka dost sohbetlerinde konuşup,dertleşiyoruz,fikir alıp, fikir veriyoruz.Bütün bunları düşünerek bu alış verişi yaparsak daha faydalı olacağı kanaatindeyim.Aynı zamanda -bence- istemeyene de akıl vermeyelim görüşündeyim.
Ben Ali Şeriati'nin dediği gibi bilgilendirdim sizi naçizane.Karar sizin!
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.