HUZUR
Tanpınar, Dr Tarık Temel'e ithaf ettiği 391 sayfalık romanını, 1939'da İstanbul'da Mümtaz karakteri çerçevesinde kurar. Romanda sevgilisi Nuran'a kavuşma - kavuşamama gelgitleri yaşayan, İkinci Dünya Savaşı'nın her an patlayacak olması korkusuyla tetikte bekleyen, Cumhuriyet sonrası kültürü red ya da kabul ikilemleri yaşayan, sorunlu bir kuşağın temsilcisi olan Mümtaz; ana hatlarıyla varoluş sorununa çare arayan bir İstanbulludur.
Bir çocuklu dul Nuran, Mümtaz'ı seven ama toplum baskısı ve dedikodulardan bunalmış, yeni cumhuriyetin hayatına pek de olumlu katkısı olmadığı aşikar, sonuçta topluma karşı yenilen ve sevgisini yokedip, Mümtaz'la evlenmekten vazgeçen, kitabın ana kadın kahramanı.
Okuyucunun bu romanda hem Mümtaz, hem de Nuran karakterleriyle özdeşleşmesi çok kolay. Zira yazılışından tam 57 yıl geçse de, Türkiye Cumhuriyeti'nde benzeri toplumsal sorunların üstesinden gelmek hemen hemen hiç mümkün olamadı. Ne Doğu'yu, ne de Batı'yı tam olarak bilen yeni yeni kuşakların hayata eklendiği de düşünülürse bu kitabın güncelliği hala taze, mesajları ve arayışları hala güncel.
Huzur'un gizli kahramanı Suat diyebiliriz. Suat, melek mi yoksa şeytan mı olduğu pek de bilinmeyen, kitapta verilen ipuçlarına bakarsak kolayca şeytan olduğunu iddia edebileceğimiz bir kaybeden. İşte o kaybeden, Cumhuriyet sonrasının harcanmış kuşaklarını çok iyi sembolize ediyor.
Suat metaforu, toplumda 2.9 milyon memur hariç hiç kimsenin iş güvencesinin olmadığı, üniversite eğitimin neredeyse tamamen işlevsiz olduğu, ne üniversite okuyana ne de okuyamayana istihdam yaratılamayan Türkiye'de herkesin korkulu rüyası. Sonunda ulaşamadığı bir şey uğruna intihar eden Suat, bu intiharıyla kitabı okuyanları çok memnun ettiği gibi, varoluş problemi çeken, yaşayan, yaratma sancıları içinde kıvranan insanlara da sonlarının hüsran olduğunu başarıyla anlatıyor.Eserde birçok sembolistin adı geçiyor.
Varolmaya çabalayan ama sonunda her biri kaybeden huzursuz bireylerin romanı Huzur yazıldığı tarihten itibaren , yazıldığı yerin insanlarının hiç değişmemiş sorunlarıyla hala toplumun en parlak aynası niteliğinde.
Roman ayrıca arka planda İstanbul'u çok güzel işlemesiyle öne çıkmaktadır. Bu anlamda en güzel İstanbul portresi çizen romanların başında kabul edilir.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.