İŞTE GERÇEKLER
BANA MANTIKLI VE SAMİMİ HESAPLARLA GELİN
Sene 1995. Rahmetli Başbuğumuz Alparslan Türkeş, MHP'nin hiç kimseyle seçim ittifakı yapmadan tek başına katılmasına karar vermişti. Hukuk fakültesi 1. Sınıf öğrencisiydim. Üsküdar Ülkü Ocaklarının ''Şehit Ahmet Gökçen'' yurdunda kalan ve İstanbul'un çeşitli fakültelerinde okuyan arkadaşlarımla birlikte MHP'nin başarısı için afiş asmak dahil her türlü çalışmaya katılmıştım. Seçim günü, şu an adını hatırlayamadığım ama Üsküdar Aziz Mahmut Hüdai Camii'nin hemen arkasında bulunan bir okulda sandıkların başındaydım. Seçim sonuçları açıklandığında yıkılmıştık. MHP baraj altında kalmıştı. Rahmetli Başbuğumuz eleştirilerin hedefindeydi. Televizyon programlarında uyumasından tutunda yaşlandığına ve ailesine varana kadar her şeyi ile eleştiriliyordu. İşin ilginci, eleştirenlerin hiçbirini seçim çalışmalarında görmemiştik.
Sene 1999. Başbuğumuz rahmetli olduktan sonra MHP'nin başına Sayın Devlet Bahçeli geçmişti. Seçimlere O'nun liderliğinde girdik. Rahmetli Başbuğumuzun ölümünden sonra oluşan konjonktör MHP'yi pek çok kişinin beklemediği bir neticeye taşımış, parti 127 milletvekili ile meclise girmeye hak kazanmıştı. Bu seçimlerde de Üsküdar Ülkü Ocakları yöneticisi olarak her türlü çalışmaya katılmış, seçim günü o zaman Yeditepe Üniversitesi'nin Üsküdar kampüs binasındaki sandıkların başında görev almıştım. Türkiye'nin dört bir yanındaki arkadaşlarımdan aldığım haberlerle resmi sonuçlar açılanmadan evvel seçim zaferinin sevincini yaşamaya başlamıştım. Ancak İstanbul 1. Bölge adaylarımızdan Ahmet Çakar'ın seçilmesi yapılan itirazlardan dolayı tehlikedeydi. Sandıkta kazandığımız seçimi masada kaybetmemek için verilen yoğun bir mücadeleden sonra zaferin tadını çıkarmaya başladık. Ancak sonradan seçimde sırasını beğenmeyip seçim sahalarına çıkmayan adayların ve yandaşlarının olduğunu öğrendiğimizde hayal kırıklığı yaşamıştık. Zira bildiğiniz üzere DSP seçimlerden 1. Parti olarak çıkmıştı. Halbuki büyük dava adamı pozlarında ortalıkta gezen ağabeylerimizin bazıları samimi şekilde çalışsa MHP'nin 1. Parti olmaması için hiçbir sebep yoktu.
Sene 2002. Seçimler erkene alındı. Ben normalde 2004 senesinde yapılacak seçimlerden evvel askerlik görevimi yapmak ve seçimlerde görev alabilmek için askere gitmiştim. Askerliğimi yaptığım birlik Balgat'ta idi. O zamanlar MHP Genel Merkezi şimdiki binasına taşınmamıştı. Ancak Ar-Ge Merkezi ayrı bir binada Balgat'ta idi. Lise ve üniversite yıllarından arkadaşım olan ve şu an Gazi Üniversitesi'nde Uluslar Arası İlişkiler dalında doçent olan Mehmet Akif Okur'un da görev yaptığı bu Ar-Ge binasına birliğimden her çıkışımda uğrayarak seçim sürecini takip etmeye ve telefonla eşi dostu arayıp oy isteyerek iştirak etmeye çalıştım. Ancak 57. Hükümet dönemi camiadan ciddi eleştiriler alıyor, oy pusulaları kullanılmamış olarak Genel Merkeze postalanarak MHP barajın altına düşmesi sağlanıyordu. AKP'nin önü bilerek ya da bilmeyerek birileri tarafından açılmış oluyordu.
Sene 2004. Askerliğimi bitirip Samsun'da avukatlık yapmaya başlamıştım. Yerel seçimler gelip çatmıştı. 2002'de baraj altında kalan MHP'nin bu seçimlerde alacağı sonuç çok önemliydi. Partinin ayağa kalkması için başarıya her zamankinden fazla ihtiyaç vardı. O zamanki MHP Samsun İl Başkanı olan İbrahim Özyer tarafından telefonla arandım ve görüşmek üzere Anakent İş Merkezinde ki İl Başkanlığı binasına davet edildim. Davete icabet ettim ve gittim. Kendisi bana ''Atakum'da sana ihtiyacımız var, Başkan adayımız Fevzi Er'le çalışmanı ve meclis üyeliğine aday olmanı istiyoruz'' dedi. Bende il başkanından aldığım emri harfiyen uyguladım ve çalışmalara maddi-manevi elimden geldiğince iştirak ettim. O zaman teşkilatlarımızda görev yapan herkes bunun şahididir. Seçim sonucunda ben meclis üyesi seçildim ancak maalesef Fevzi Er'i başkan seçtirmeye muvaffak olamadık. 5 yıl boyunca Atakum Belediye Meclisi'nde MHP'yi ve Atakumluları temsil ettim. Bir halel getirmediğim kanaatindeyim Şimdilerde Belediye Başkan adaylığı ve Meclis Üyesi adaylığı için peşrev çekenlerin birçoğunu o zamanlar bırakın tanımayı görmedim bile.
Sene 2007. Genel seçimler öncesi MHP'yi yeniden meclise taşımak adına arkadaşlarımla beraber üzerimize düşen tüm çalışmalara iştirak ettik. Ancak Samsun'da 1. Sıra adayımız olan Osman Çakır'a ciddi bir tepki vardı. Bir çok kişi Osman Çakır'ı gerekçe göstererek çalışmalara iştirak etmedi. Gerek Osman Çakır'ın Gerek 2. Sıra adayımız Mustafa Yiğit'in, diğer adaylarımız Esat Çıplak, Mustafa Keskin'in çalışmalarına iştirak ettik. Netice itibarı ile Genel Merkeze postalanan oy pusulalarına rağmen oy pusulalarına rağmen MHP barajı aştı, meclise girdi ve Osman Çakır Samsun'dan vekil seçildi. Osman Çakır 1. Sıra için benimde tercihim olacak bir isim değildi ancak neticede mühim olan MHP'nin meclise girmesi idi. Ben ve arkadaşlarım şahıslara takılmadan MHP'nin başarısı için çalışmamız gerektiği bilincini hiçbir zaman göz ardı etmedik.
Sene 2009. Yerel seçimler öncesi. Bazı özel sebeplerle sık sık Ankara'da bulunmam gerektiğinden yeterli ölçüde seçim çalışmalarına katılamamıştım. Ancak seçim günü İlkadım Seçim Koordinasyon Merkezinde sonuçlarını takip ediyorduk. Gelen sandık sonuçlarını topladıkça seçimin MHP ve AKP arasında kıl payı gelip-gideceği belli olmuştu. Daha evvel yaşadığım tecrübelerden dolayı ''arkadaşlar, bu seçim karakolda biter'' dedim ve adliyenin yolunu tuttum. Sayın Başkanımız Necaattin Demirtaş'ın mazbatasını almak için 1 hafta adliyeyi mesken tuttuk. Süreci yaşayanlar yaptıklarımızı iyi bilirler. Sonuç olarak sahada yapılan çalışma ve verilen emeğin heba olmamasında karınca kararınca katkım olduğu kanaatindeyim.
Sene 2010. Anayasa referandumu öncesi. Ben ve benim gibi düşünenler, MHP Genel Merkezi önderliğinde Anayasamızda yapılacak değişikliklerinin oylanacağı 12 Eylül 2010 referandumunda ''Hayır'' oyu verilmesi için çalıştık, değişikliklerin mahsurlarını dilimiz döndüğünce anlatmaya çalıştık. Bazı ''Eski Ülkücü'' müsvetteleri AKP'nin dümeninde '' 12 Eylül Darbecileri yargılanacak'' yalanının peşine düşerek ''Evet'' oyu verilmesi için sahaya çıkıp AKP'li siyasetçilere utanmadan eskortluk dahi yaptılar. Sonuçta özellikle ''Yargı'' üzerinde yapılan operasyonun Milletimizi nasıl bir sıkıntıya soktuğu ve bizim ''Hayır' demekteki haklılığımız açıkça ortaya çıktı. Bu ''Eski Ülkücü'' müsvetteleri hala utanmadan bu etiketi kullanma ve MHP nezdinde makamlara talip olma yüzsüzlüğüne devam etmelerini ibret ve nefretle izliyoruz.
Sene 2011. Genel seçimler öncesi. AKP, Devleti dönüştürmek ve Cumhuriyetin tabutuna son çiviyi çakmak için tüm gücüyle muhalefeti ezme çabası içindeydi. Anayasayı tek başına değiştirecek milletvekili sayısını yakalarsa ortaya nasıl bir manzara çıkacağı düşüncesi içimizi karartıyordu. Süreç başlayıp aday adayları yavaş yavaş ortaya çıkmaya başlayınca ve MHP Genel Merkezine yapılan başvurular sayısal olarak AKP'ye yapılan başvuruların çok gerisinde kalınca zor süreçte Davamıza omuz vermek adına Milletvekili aday adaylığı için hiçbir beklenti içinde olmadan aday adaylığı başvurumu yaptım. Hiç kimseyle aday listesine girmek ya da listede iyi bir sıra almak adına başvurum olmadı. Neticede liste açıklandığında listede adım yoktu. Bundan dolayı bir an bile üzüntü duymadım. 4. Sıra adayı olarak açıklanan Turan Öz adaylıktan çekilince Genel Başkan Yardımcımız ve 1. Sıra adayımız Osman Çakır tarafından arandım ve listeye girmem talep edildi. Bu talebi kabul ederek listeye girdim ve elimden geldiğince çalıştım. MHP'nin, Samsundan 4 vekil çıkaramayacağını herkes kadar bende biliyordum. Ancak seçilecekmiş gibi çalıştım. AKP'nin bir vekil az çıkarsa bile , Milletime hizmet etmiş olacağım bilinci ile hareket ettim. Nitekim kaset olayları ile komploya uğrayan partimiz Samsunda az bir farkla Cemalettin Şimşek'i vekil yapabilmişti. Mübalağa yapıyorsam bağışlayın ama Cemalettin Bey'in vekil olmasında en büyük katkısı olanlardan biri benim dersem yalan söylemiş olmaz kanaatindeyim. Çalışmalarımın en yoğun yerinde kulağıma fısıldanan '' bu kadar çalışma, şunu mu vekil yapacaksın'' söylemlerini ciddiye bile almadım. Ben şunun bunun vekil olması için değil memleketin bekası için çalıştım. Anlattıklarıma itirazı olan varsa çıksın aksini iddia etsin.
Önümüzde 2014 yerel seçimleri var ve ben yine çalışmalara katılmanın hazırlığı içindeyim. Ama öncesinde sağlıklı adaylarla seçime girilmesinin gerektiği bilinci ile elimden geldiğince bu köşeden ve sohbet ortamlarında doğru bildiklerimi söylüyorum. Benim için MHP adına seçim alacak her aday saygıya değerdir. Şahsi olarak sevip sevmemem önemli değildir. MHP adına seçim alan ve alınmasına vesile olacak herkesi canı gönülden kutlayacak kadar da bu davaya samimiyetle bağlı olduğumu ispatladığım kanaatindeyim.
Tüm bunları neden yazdım? Çünkü ileri sürdüğüm görüşlerimden rahatsız olanlar tarafından şahsıma şu eleştirinin getirildiğini duyuyorum '' partiye zarar veriyor ''. Bizim amacımızın partiye zarar vermek olmadığı aşikar. Sadece ''testi kırılmadan enseye tokat atmak'' niyetimiz olabilir. Ancak tokatlar ağır geliyorsa ya da farkında olmadan yanlış yapıyorsak dostça uyarılara açık olduğumuzu da söylemeden geçemeyeceğiz. Ancak bana şahsi hesaplarını dikte etmek için gelmeye kalkacaklardan ricam boşa zahmet etmesinler. Bana mantıklı ve samimi hesaplarla gelin.
Türkçe karakter kullanılmayan ve büyük harflerle yazılmış yorumlar onaylanmamaktadır.